T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bilgi kirlenmesi, kitleleri de yanılttı!..

Bir gerçek var.. Türkiye'de Avrupa Birliği'ne karşı olan tek kişi Devlet Bahçeli ve tek kesim "MHP'liler" değil..

Nüfusa oranları yüzde 40'lara varan ve değişik sosyo-politik toplum katlarından oluşan kesimler de,"şiddetle" Avrupa Birliği'ne karşı..

Avrupa Birliği üyeliğini bir "Ölüm-Kalım Meselesi" olarak gören siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin ve diğer kurumların, Avrupa Birliği'ne "Hayır" diyenleri dinlemesi ve anlaması gerekiyor..

Çünkü Avrupa Birliği'ne eğer bir gün girilecekse, Türkiye topyekûn girecektir..

Yani "Katılım", bu olayda da şarttır.

Avrupa Birliği'ne karşı olan kitlelerin büyük çoğunluğu ise, "İletişimsizlik" ve "Katılımsızlık" sebebiyle, bu konumdadırlar..

Devlet Bahçeli'yi veya Doğu Perinçek'i ifade etmek istemiyoruz..

Onlar Avrupa Birliği'ne "Hayır" demeyi, "siyasi varlık sebebi" olan bilinçle benimsemiş konumdalar..

Ama geniş kitleler arasında, işçiler, çiftçiler, esnaf gibi kesimler, bir çeşit tepki şeklinde "Hayır" diyor Avrupa'ya..

Onlar, Türkiye'de ne bozukluk ve krizden kaynaklanan ne kadar olumsuz yansıma varsa, bunu ya Amerika'dan, ya Avrupa'dan biliyorlar..

Ürünleri para etmeyen çiftçiler, işsiz kalmış ya da boğaz tokluğuna çalışan emekçiler, iflas etmiş orta-küçük müteşebbisler..

Bunlar çoğunlukla, Avrupa Birliği'ne karşı..

Ve içlerinde bir şüphe var..

Türkiye'yi kötü yöneten politik kadrolar.. Devleti, banka hortumlamasıyla, hileli ihalelerle soyanlar.. Her alandaki tekelleşme ile, serbest rekabet ortamını yok edenler..

Bunların hepsi şimdi Avrupa Birliği'nden yana olduklarına göre, bu işte bir yanlışlık bulunmalı!..

Bu kesimleri, televizyonlarda canlı yayınlanan "Dinleyicili" tartışma programlarında da, bol bol dinlemiyor muyuz?

Sözünü ettiğimiz "Olay", özellikle 28 Şubat sürecinde oluşan "çarpıtılmış medya" modelinin birer yan ürünüdür..

Ülkedeki gerçekleri, aksaklıkları ve bunların sorumlularını teşhir etmek yerine "Muhalefete Muhalefet Etmek"le mesleklerini icra eden gazeteciler, haberciler, yazarlar ve medya patronları, Türkiye'de "Bilgi Kirlenmesi"ne sebep olmuşlardır.

Avrupa Birliği'ne "Hayır" diyen kitleler, ekonominin içine düştüğü durumun "Kötü Yönetim"den kaynaklandığını bilmemektedir..

Çünkü büyük gazeteler, ulusal televizyon kanalları, 28 Şubat 1997'den bu yana ülkeyi yöneten siyasi kadroların ayıplarını, ört-bas etmiştir..

Bir Ekonomi Bakanı neden intihara teşebbüs eder? Ülkeyi 3 ay içinde iki kez ekonomik krize sokan bir siyasi kadro, nasıl hâlâ iktidarda durabilir?.. Hastalığı yıllardır bilinen bir Başbakan, nasıl hâlâ koltukta oturabilir?

Bunlar hep, medyanın sorumluluk alanına giren aksaklıklardır..

Şimdi bu çarpıklık ve "Bilgi Kirlenmesi", bumerang gibi, Avrupa Birliği'nden yana olan kesimleri vuruyor..

Her felaketi "Dış kaynaklı" gören aldatılmış kitleler, Avrupa Birliği'ne de karşı çıkıyor şimdi..

Çözüm, bir "iletişim seferberliği"dir..

Belaların, Avrupa'dan, Amerika'dan değil "Ankara"dan geldiği, topluma anlatılmalıdır..

ŞAKA

Yatakta ve ayakta!..

Melih Aşık'ın köşesinde Can Ozan bir bilmece-fıkra anlatmış..
Şöyle..
Bill Clinton'a sormuşlar:
-Dünya tarihinde sizin gibi, ülkesini yataktan idare eden başka yönetici var mı?
Clinton, "Var.. Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit" demiş..
Biz de ekleme yapalım..
Sanatçı Maurice Chevalier, ilk defa tango yapan çiftleri görünce sormuş,
-Neden yatakta?

TAYYİP ERDOĞAN VE A.B.

Bizim ikilemlerimiz bitmez ki!..

Peki şimdi ne olacak? Yok edilmeye çalışılan Tayyip Erdoğan'ın AK Partisi de, yok edilen Necmettin Erbakan'ın Saadet Partisi de, Avrupa Birliği'ne kayıtsız ve şartsız "Evet" diyorlar..

Ama üzerine büyük yatırımlar yapılan ve "ciddi devlet adamı" diye cilalanan Devlet Bahçeli'nin MHP'si, Avrupa Birliği'nin en büyük engeli.

Vurgunların, hortumlamaların, kokuşmuşlukların milyarlarca doları bulduğu Türkiye'de, Tayyip Erdoğan'ı "250 bin dolarlık servet artışı"ndan ötürü, manşetlerden teşhir edenler ne yapacak?

Şimdi sorun, "Abdullah Öcalan'ın kellesi mi, yoksa Avrupa Birliği mi" şeklinde değil..

Şimdi, "Tayyip Erdoğan'ın kellesi mi, Avrupa Birliği mi" sorusu gündemde..

Ama zaten bunun böyle olacağı belliydi.. En uzun vadeli hesapları 48 saat olan kesimlerden, başka ne beklenir ki?


9 Haziran 2002
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED