|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Başlangıç ve gerekçeler..
Öyle ise ver elini Bingazi... İttihat ve Terakki'nin adamı olduklarını gösteren birer belge ile yola çıkarlar. Sicilya, Malta derken soluğu Kuzey Afrika'da alırlar. Trablus'ta Mustafa Kemal, soluk bir yüzle karşılanır. Amma zekidir, öncekilerin tongasına düşmeyecek kadar hesap adamıdır. Durumun bundan sonraki "seyir defteri"ni bir tarihçiden dinleyelim: "Cemiyetin temsilcisi olarak, önce bölge komutanı olan paşanın dostluğunu kazanması gerekiyordu. Bu işi paşayla kahve içtikleri sırada tehditle diplomasiyi kullanarak başardı. Birtakım Arap isyancıların kendisini ele geçirmeyi tasarladıklarını öğrenince hiç çekinmeden, isyancıların karargahı olan camie gitti. Elebaşılarına hükümetin şikayetlerini dikkate alacağını vaat ettikten sonra avludaki kalabalığın önünde söz aldı. Onları "din kardeşlerim" diye selamlayarak, uzun ve ateşli bir söyleve girişti. Ve yeni rejimin gücünü övmekle beraber bu kuvvetin sadece onları korumak uğruna kullanılacağını ısrarla belirtti. Bu sözler dinleyenleri etkilemişe benziyordu." "Ama kurnaz bir adam olan Arap şeyhi onu çağırttı ve, 'Sen kimsin? Ne gibi yetkilerin var?' diye sordu. Mustafa Kemal cebinden 'Cemiyet'in vermiş olduğu yetki mektubunu çıkarınca şeyh güldü. Ve kendi cebinden buna benzer üç belge çıkarıp gösterdi: Bunlar önce gelen ve gelir gelmez hapse atılan temsilcilerin itimat mektuplarıydı." "Mustafa Kemal hemen taktiğini değiştirdi. 'İstersen bu kağıdı al, yırt' dedi. 'Benim kağıda ihtiyacım yok. Doğrudan doğruya seninle konuşmaya gelmiş bir adam say beni." "Şeyh, 'Öyleyse seninle konuşabilirim' dedi. Ve sonunda öteki üç mahpusun da serbest bırakılması konusunda anlaştılar." "Selanik'e dönmeden önce Mustafa Kemal, Bingazi'ye de uğradı. Burada Mansur adında güçlü bir Arap şeyhinin Türk yönetimine kafa tuttuğunu gördü. Mansur, idarecileri kukla gibi oynatıyor, onlara her istediğini yaptırıyordu. Mustafa Kemal bu sefer daha sert hareket etmek gerektiğine karar verdi. Şeyh kendilerini ziyarete geldiği zaman hemen taarruza geçerek onu tehditle karışık olarak azarladı. Sonra da bölgenin komutanına bütün askerleri bir denetleme için kışlada toplamasını söyledi."(...) "Bu hareket, kimsenin şüphesini çekmeden yapıldı. Ve son hedefin Şeyh Marsur'un evi olduğu ortaya çıktı. Ev bir anda sarılmıştı. İçlerinden eli beyaz bayraklı bir adam çıkarak teslim olduklarını söyledi. Mustafa Kemal, Mansur'un gelip kendisiyle görüşmesi koşuluyla kuşatmayı kaldırmaya razı oldu. Bu görüşmede de yeni rejimin niyetlerini ve devrim programını şeyhe anlattı. Şeyh koynundan bir Kur'an çıkararak 'Halife efendimize ilişmeyeceğinize dair bu kitap üstüne yemin eder misiniz?' diye sordu." "Mustafa Kemal, Kur'an'ı alıp öperek 'Bu Kitab'ı kutsal sayarım' dedi. 'O'nun ve kendi şerefim üstüne yemin ederim ki, bu Kitab'ın içinde yazılan ilkeler gereğince halife denilen adama ilişmeyeceğim.' Böylece dinsel kuruntuları yatışan ve şerefi kurtulan şeyh, siyasal yenilgiyi kabul etti. Yapılan anlaşma sonunda hükümet ve ordunun otoritesi tekrar tanınıyor ve makul bir kuvvet dengesi kurulmuş oluyordu." "Mustafa Kemal, görevinin sonucundan memnun olarak Selanik'e döndü."(1) Döndü, ama Selanik'te "Sultan"ı devirmek için hazırlıklar başlamıştı. "Hareket Ordusu" yola çıktıktan birkaç sene sonra, yine Kuzey Afrika'da emperyalist işgaller başladı. Fethi Bey, Paris'ten kalkmış Trablus'a, Mustafa Kemal de Bingazi'ye Mısır üzerinden geçmek istiyordu. Kahire'de Sunusiler'den gönüllü toplayıp yola koyulduğu sırada, çöle doğru ilerleyecek olan trene bir Mısırlı subay araştırmada bulunur. Mustafa Kemal Mısırlı subayın dînî duygularına hitap etmeye başladı: "Bu savaş ,Hıristiyan gavurlarına karşı açılmış bir Kutsal Cihad idi." Onlar da iyi bir Müslüman iseler Kur'an'ın ve Peygamber'in buyruklarına karşı gelmezlerdi, herhalde... Bu nutuk bir nebzecik olsun fayda verdi. Biraz gecikme ile Bingazi'ye vardılar. Sunusîler ile buradan başlayan "inanç bağı" nihayet Kurtuluş Savaşı içinde yeni bir boyut kazandı. Bütün emperyalist güçler on yıl içinde, İslam dünyasını darmadağın ettiler. İş gelip dayandı Anadolu'ya... Altı asırdır İslam dünyasına önderlik eden bir hareketin son kalesi de düşmek üzereydi. "Müslümanlar'ın Birliği" için, Anadolu'daki askerî ve siyasî hareket desteklenmeliydi.Böylece "Sevr paçavrası" yırtılıp atılmış olacaktı. Mustafa Kemal'in "din kardeşim" diye tebcil ettiği Şeyh Sunusî de, Bingazi, Trablus gibi saydığı "Vatan toprağı" Anadolu'daydı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |