|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Kralı François' (Fransuva)'ya şu mektubu ünlüdür: "Ben ki Sultanların Sultanı ve Hakanların Burhanı, taclar bahşedip veren, husrevanı ruy-i zemin, zıllullahi fil ard, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rum ilinin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un ve Zü'l-Kadriyye Vilayetinin ve Acem'in ve Diyar-ı Bekr'in ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Haleb'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve Külliyen Diyar-ı Arab'ın ve dahi nice memleketlerin ki Abay-ı Kiram ve Ecdad-ı Izamım -enare'llahu berahinehüm- kuvvet-i kahireleri ve Cenab-ı Celalet Meabım dahi tığ-i ateşbar ve şemşir-i zafer nigarım ile fetheylediğim nice diyarın Sultanı ve Padişahı: Sultan Bayezit Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım." Konya'dan aziz dostum Mustafa Kabakçı, Milli Takımın başarısı üzerine Münih'ten, Berlin'den Diyarbekir'e, Azerbaycan'dan, Kazakistan'a, Moskova'ya uzanan sevinç dalgalarını görünce telefona sarılıp, bana "Yeni Şafak'a manşet atsanız, -İşte Türkiye bu- diye" dedi. Ben de Kanuni'nin mektubunu hatırladım. "Ben ki Akdeniz'in, karadeniz'in....Medine'nin, Kudüs'ün....külliyyen diyar-ı Arab'ın... Sultanı..." 7 düvelde hatırı var bu milletin, bu ülkenin. Eminim Afrika'da da, İran'da da, Mısır'da, Arabistan'da da sevinçler uyanmıştır yüreklerde... Sun'i dağılışları aşıp, insanların kalbleri zafer özlemlerinin potasında erimiştir. Biz, bizi yönetenlerin bütün daraltmalarına rağmen büyük ufukları özleyen bir dünyanın çocuklarıyız. Yenilgiler karşısında kahırlar yaşamamız da bundan, mevzii başarıları kutlamaya doyamamamız da bundan... Oysa "hedefleri asla küçültmeyin" diye seslenmek isterdim ilk engeli aşan çocuklarımıza, onları sevk ve idare edenlere... Sanki yürekleri küçültmenin bedelini ödüyoruz ilk karşılaşmalarda... Adım atmaya korkmanın, heyecanla savrulmanın, ilk tökezlemede paniklemenin... Oysa her biri dünya klasmanındaki oyuncularla birebir eşleşecek kalitede çocuklarımız var. Her biri canını sahaya serecek fedakarlık duygusunda çocuklarımız var. Her biri renklerine vurgun bir memleket aşkının mecnunu... Gel gör ki, daralmış ufuklarımız. Japonya'yı yenebilir miyiz? Japon seyircilerle dolmuş bir saha bize dar gelmez mi? Bizi yutmaz mı? "Neden yutsun" demek var oysa... Biz bilmez miyiz, onbinlerce seyircimizin bulunduğu sahalardan, bir İngiliz, Fransız, Rus takımının maçı alıp gittiğini ve bizi elimiz böğrümüzde bıraktığını... Neden bizim çocuklarımız da alıp gitmesinler Japon sahasında Japonların elinden maçı? Bunların hapsi sonuçta konsantrasyon meselesi... Kulakları tıkarsınız tribünlere ve sadece yüreğinizin sesini dinlersiniz. Bakın nasıl açılıyor Japon kalesi... Bir ufuk konsa diyorum, Brezilya ile finalde rövanşı oynama ufku. "Brezilya'yı elimizden kaçırdık" duygusu kaç kişinin içinden geçmemiştir ilk maçta... Biraz kendine güven, biraz paniklemekten kurtulma olsaydı o maç nasıl olurdu? Bu büyük ufuklar, büyük stratejiler, büyük sistemler kurmayı da beraberinde getirir. Küçük düşünürseniz, ruh atmosferiniz de, oyun planınız da ona göre olur. Yenilmemek için çıkarsınız ve 90 dakika "gol yememek" için savaşırsınız. Rakip sahaya geçmek cesaret işi haline gelir. Yumulur kalırsınız. Teknik direktörünüz bile savunma endeksli düşünür. Oysa büyük düşünmeli diyorum teknik adamlarımız. İçimden, Şenol Güneş'in, bir harman yapmasını dilemek geçiyor. Futbol üzerine düşünen -spor adamı, hakem ve yazarlar- bütün beyinlerle bir buluşsa, bu ilk turun tüm artı ve eksileriyle tahlilini ve önerileri alsa, kendini kıyasıya eleştiriye açsa, en muhalifleri bile dinlese ve ikinci tur için, her bir oyuncudan ve takımdan en iyi sonucu alabilmenin sistemini kursa, planını yapsa.. Savunmanın da hücumun da... Bu harmanlama da büyük düşünce ile olur. Değilse küçük öfkeler içinde boğulur kalır, hiç kimseden de yararlanamazsınız. Oysa komutan, bir savaşın bir nal çivisinden yola çıkarak kaybolduğunun,ya da kazanıldığının bilincinde olur. Türk filmleri, aslında bir psikolojik zeminin tahlilinden yola çıkar. Boş değildir. "Türk filmi" olmak, özünde bir karakter tahlilinin ürünüdür. Nedir o? Türk milletinin duygulu yapısına tekabül etmek... Göz yaşaracak, yürek burkulacak, bir kahraman olacak, iyiler zafer kazanacak, kötüler kaybedecek... Tarkan ya da Karaoğlan ya da Battal Gazi'nin, kılıcı saplarken "Bu anam için, bu kız kardeşim için, bu yavuklum için..." deyişlerini hatırlayın. Bunlar sanki alelade bir intikam söylemi değil, büyük mazlumiyetlerin rövanşı gibidir. Bekler seyirci kötünün kötülüğüne lâyık bir karşılık görmesini... Şimdi buradan, böyle bir "rövanş duygusu"nu seslendirecek değilim. Aksine tüm agresif niteliklerimizden arınmak görevini hatırlatmak isterim. Dünya Kupasının "en centilmen takım"ı olarak anılmak da önemli bir şeydir. Belki ikinci turda önceliklerimizden biri bu olmalı. Biz bir kabile toplumu değiliz, sırtımızı koca bir Osmanlı Medeniyetine dayamışız ve bu medeniyetin inşa ettiği insan profili, gerçekten bir durulmuşluğu, itmi'nanı, bir "efendiliği" resmeder. Onun için, centilmenliği bir karakter üslubu halinde yansıtma gayretinin altını çiziyorum. Ama, gene de "Bu anam için" iddiasını, konsantrasyonunu, kendini tetikleme duygusunu da yanıbaşımızda taşımalıyız. Münih'te sevinç çığlıkları attırmak, Azerbaycan'da bayrak sallatmak, Diyarbekir'in yüreği ile Taksim'in yüreğini harman etmek, Afrika'nın bilmem hangi kabilesinde "Yahu bunlar bizim Türkler..." diye bir sevinç oluşturmak... Bosna'yı, Kosova'yı, Çeçenistan'ı, Filistin'i güldürmek... Doğu Türkistan'da neler olmuştur bir düşünsenize Türkiye Çin'i yendiğinde... İşte bu ayrı bir kalbi yükleniştir... Sırtını küresel tutkulara dayamaktır... "Bundan sonra böyle..." demektir bu... Emin olun, AB ile görüşmeler bile değişecektir ondan sonra... Her şey, bizim yüreklerimizi küçülttüğümüzden bu yana yanlış seyretmeye başladı... Merhum Üstad Necip Fazıl olsa nasıl seslenirdi bakın: "Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya" Üstad bu çağrıyı, kaç on yıldır yapıyor... Hadi kulaklarımızı o sese verelim. Brezilya ile finalde rövanş oynamayı yazalım yüreklerimize... Ondan sonra Brüksel ile...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |