Bir ülkede "demokratik" haklar var ve insanlar "huzur" içinde yaşantılarını sürdürüyorsa, bu konuda basının etkisi inkar edilemez. Bir de bunların aksi olduğunda, bu işin faturası yine basına çıkmalı.

Konumuz futbol..

Düne kadar bir kısım "soytarıların" etiketlerine yapıştırdığımız "Spor Yazarlığı" konusundaki çirkinliği de gündeme getirmek boynumuzun borcu oldu, artık. Burada, gerçek Spor Yazarlığını "rencide" etme diye bir niyetimiz kesinlikle olamaz. Lafım, sadece ve sadece "Spor Yazarıyım" diye boy gösteren "soytarılara" ait..

Çin maçı öncesinde, bir kısım art niyetli "soytarıların" yerden yere vurduğu, Şenol Güneş ve öğrencileri, şimdilerde O insanlara tükürdüklerini yalatmakla meşgul. Hele de Dünya'nın en iyi 16 takımı arasına girme gerçeğini kafalara kazıtarak.. Dile kolay, üç Dünya Şampiyonunun yer alamadığı müsabakalar sonrasında, Türk milli takımı bileğinin hakkı ile çeyrek finale kaldı. Yani milli takımımız Dünya'nın en iyi 16 takımından birisi oldu.

Bunu gerçekleştirenlerin başında gelen Şenol Güneş'in "karizmasının" olmadığını söyleyenler, O sivri dillerini şimdi nereye sokacaklar, merak ediyorum. Bildikleri birkaç kelimenin etrafında dönüp dolaşan, Dünya futbolundaki gelişmeleri "meyhane" köşeleri ile "kumar" makinalarının başında kalmayı tercih edenler, maç öncesi attıkları "palavraların" tutması halinde "ben demiştimin" arkasına sığınan bu zavallılar, şimdi Şenol Güneş ve futbolcularının karşısına nasıl çıkacaklar, doğrusu merak ediyorum.

Şenol Güneş, Federasyon ve futbolcularımız "Halep orada ise, arşın burada" diyerek bir takım "soytarıların" yüzüne indirdikleri tokatla cevap verdi. Ama, onlar hala televizyon ekranları ile gazete sütunlarında boy göstermeye devam ediyorlar. Bundan sonra da edecekler. Zira onların işi "soytarılık." Tükürülen yüzlerini silerken bile "yarabbi şükür" diyerek, sırıtıp duruyorlar.

GÜRAY SOYSAL

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu