|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çocuklar karnelerini aldılar ve iyi bir tatili hak ettiler. İlköğretim okullarındaki öğrenciler için, nasıl olsa sınıfta kalmak diye bir şey yok! Ooh!.. Sağolsun, Milli Eğitim Bakanı, hiç değilse bu sorunu ortadan kaldırdı! Artık, çocuklar çok mutlu!.. Öğretmenler ise, "Peki bu sınavların anlamı ne, gereği var mı?" diye yakınıyorlar ki; bir bakıma tembelliğe endeksli böyle bir eğitim sisteminde, yakınmaları boşuna.. Bizim büyük kız Lâmia, bu yıl orta üçe (yeni tabirle sekize) geçti. Dersleri fena değil, karnesi de güzel, zaten çok çalışıyor. Öğretmenleri ondan umutlu.. Zira azimli ve gayretli. Her ne pahasına olursa olsun, başarılı olmak istiyor. Bu konuda annesine çekmiş.. Yalnız çok dikkatsiz bir öğrenci Lâmia; sınavlarda, bazen bu dikkatsizliğinin cezasını fazlasıyla çekiyor. İkinci dönemde hazırlık kurslarına devam etti. Seneye Fen ve Anadolu Liseleri sınavlarına girecek. Öğrencisi olduğu okul, merkezî bir yerde bulunduğundan, hayli kozmopolit bir yapı arzediyor. Sınıf öğretmenleri, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da hep şikâyetçiydi.. Anladığım kadarıyla aşırı yaramaz, şımarık çocuklar var sınıfta. Üstelik bu çocuklar, tam da ergenlik çağındalar. Tutabilene aş'kolsun! Her çocuk gibi Lâmia da çevresinden, tv'lerdeki aptal dizilerden, bir takım yaşama biçimlerinden etkileniyor. Taklit çağındalar; onları korumak çok güç! İki numaramız Leylâ, bu yıl beşe geçti. Sınıfının en iyileri arasında. Karnesi, "Hepsi pekiyi"!.. Ama, nedense, derslere çalışmak konusunda ablası kadar arzulu, azimli görünmüyor pek. Bana çekmiş diyemem; ben ödevlerimi kendim yapardım. Leylâ, bazen ite-kaka ödevlerini yapıyor; annesinin ısrarı olmasa, işimiz yaman olacak galiba.. Dağınık (ablasıyla paylaştığı odasının hâli, benim bürodaki düzenime benziyor) bir çocuk; bu hususta gerek annesini, gerekse ablasını zaman zaman canından bezdiriyor! Ama 'yaratıcı' bir mîzacı var; size birkaç dakika içinde, o an elindeki araç-gereçlerle hazırladığı orijinal bir hediye takdim edebilir örneğin.. Bu yıl, okulunu temsîlen, yetenek geliştirme kurslarına katıldı. Ayrıca çok sıcak kanlı, sokulgan –bana hiç benzememiş anlayacağınız– bir çocuk Leylâ. Büyüme çağında olduğundan, bize karşı ara-sıra diklendiği de olmuyor değil.. Kaldı ki, ablasıyla arasında, hayli çaplı sayılabilecek bir "kuşak çatışması" bile mevcut! Allah'tan okulları ayrı.. Ah, bir de odaları ayrı olabilseydi!.. Hasılı, işimiz zor! Çocuklarla bire bir ilgilenmek, sorunlarına eğilmek, çözümler bulmak, yerine göre onlarla aynı dili ve zaviyeyi paylaşmak gerekiyor.. Bu hususta, üstümüzdeki yük hayli ağır.. Ama şu baş döndürücü modern hayat içinde, hangi ebeveynin buna zamanı ve tâkâti kalıyor ki? Evet, çocuklarımızın dünyasındaki payımız, her geçen gün, maalesef azalıyor! Modern hayat, çocuklarımızı elimizden koparıp alıyor!.. Hem de, göz göre göre.. Neyse ki, tatil diye bir olgu var; ailece daha çok iç içe olunabilecek, gündelik koşuşturmaların asgariye indiği, çocuklara daha fazla zaman ayırma imkânı veren bir dinlenme süreci.. Öte yandan, ev düzeninin yer yer sıkıcı havasından kurtulup, okulun ve derslerin stresinden uzak, daha rahat bir ortamda vakit geçirebilecekleri bir hayat söz konusu çocuklar için de.. Bizim çocuklar şanslı: Dedelerinin İnegöl-Boğazova'daki dağ evi, tatil için, kelimenin tam anlamıyla biçilmiş kaftan.. Pılıyı-pırtıyı toplayıp, soluğu orada aldılar bu yıl da.. Üstelik yanlarında, Mustafa Ruhi Şirin amcalarının, geçen hafta imzalayarak gönderdiği çocuk kitaplarından bir demetle.. Bu hafta sonu, anneleri de orada olacak.. Ben mi? Beni sormayın; ben zaten sürekli tatildeyim!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |