|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hep kendimize Amerika'yı model olarak aldık ya.. 1950'lerden beri hep "Küçük Amerika olduk" diye övünürüz ya.. Sonunda gerçekten "Küçük Amerika" olduk.. Rakamlarımız, bankalarımız, ekonomimiz Amerika kadar büyümedi gerçi.. Ancak, batan şirketler, el koyulan bankalar, problemli işadamları yüzünden, avukatlarımız, Amerika'lı avukatlar (veya hukuk şirketleri) kadar büyüdü.. Gerçi hukukumuz da, adaletin uygulanması da, Amerika'daki gibi büyümedi.. Hâlâ bazı sanıklar var ki, hangi suçtan, hangi mahkemede yargılanacakları belli değil.. Ayrıca, aynı kanun maddelerine dayanılarak, aynı fiilden ötürü yargılananlardan bazıları dışarıda, bazıları içeride.. Hiç mahkûm olmamış isimler, çok rahat "suçlu" ilan edilebiliyor kamuoyu önünde.. Ve gerçekten mahkûm olmuş suçlular da, neredeyse "Halk Kahramanı" statüsünde, el üstünde taşınıyor.. Neticede olur böyle şeyler.. Sonuçta, bitmeyen davalar sayesinde, avukatların saltanatı hüküm sürüyor. Amerika'da da böyledir.. Bizde hukuk pek olmadığı için, Amerika'da da hukuk çok fazla olduğu için, avukatlar hep dikkat odağındadır.. Amerika'da da, sanıklar hapiste yatar ve davalar yıllar boyu sürer bazan.. "Hukuk Büroları" adı verilen avukatlık şirketleri de, kuşaklar boyu bu davalara dayalı icra-i faaliyet ederler.. Böyle bir hukuk bürosunun patronu olan kıdemli avukatın oğlu, mezun olmuş Harvard Law School'dan... Sonra avukatlık eğitimi görmüş, Baro sınavını geçmiş, babasının avukatlık şirketine girmiş.. İlk duruşmanın ertesinde, babasının odasına dalmış.. -Baba.. Bugünkü duruşmada sizin 40 yıldır karara bağlatamadığınız davayı bitirdim. Müvekkilimiz beraat etti, demiş.. Genç avukatın babası kalkmış ayağa.. Öfkeyle bağırmış oğluna. -Allah sana akıl versin.. O dava sayesinde, sen okudun, kardeşlerin okudu.. Bu büronun kirasını verdik yıllarca.. Sen davayı bitirerek, herşeyi bitirdin, demiş.. Şimdi, biz de giderek, bu açıdan küçük Amerika gibi olmadık mı? Adliye sistemimizi de, hukuk mevzuatımızı da aşan boyuttaki mali içerikli davaların sayısı, giderek artmakta.. En deneyimli maliye denetçilerinin veya banka müfettişlerinin içinden çıkamadığı dosyalar, bazan DGM hakimlerinin, bazan Ağır Ceza yargıçlarının önüne geliyor.. Gördük işte.. Dünyanın en büyük mali danışmanlık kurumu Arthur Andersen bile, Enron dolayısıyla, meslekten men edildi.. Şimdi, bu çaptaki dosyalar, bizim değerli savcılarımızın önünde.. Sonuçta, "Avukatların Saltanatı" başlıyor.. Bitmeyen davaların, sonsuz ücret-vekaletlerin ve sabır taşını çatlatan sürelerin ülkesi oluyoruz biz de.
ŞAKA
Kalite düşmanları!..
Meğer Mehmet Emin Karamehmet'in elinden şirketlerinin alınmasından mutluluk duyacak, ne kadar çok insan varmış.. Türkcell telefonlarını kullanan, Digitürk'ü izleyen, Superonline'den internete giren milyonlarca insanın yararlandığı "servis mükemmeliyeti"ni hatırlayan pek az insan var.. Galiba bizi "Kalitesizliğin başarısı", daha çok mutlu ediyor.
ÖLÇÜYÜ KAÇIRMAYALIM
Futbolla kendimizi uyutuyoruz!..
Dün açtım bilgisayarı.. E-maillerime bakıyordum.. Yunanistan'dan, İngilizce yazılmış, orta uzunlukta bir e-mail gelmişti.. Özetle şunlar yazılıydı.. -Siz Türkler yine kendinizi uyutuyorsunuz.. Milli Futbol Takımı'nızın kazandığı başarı, yine hepinize Türkiye'nin gerçeklerini unutturdu.. Yoksulsunuz.. Çözemediğiniz siyasî ve ekonomik krizlerinizin esirisiniz.. Hiçbir konuda, çözüm üretemiyorsunuz. Bir gün biz Yunanlılar, İtalyanlar, Fransızlar kadar müreffeh olmanız hayal.. Siz futboldaki başarılarla kendinizi uyuturken, biz sizi yine geçeceğiz.. Bu e-maili okurken, hem üzüldüm, hem düşündüm.. Yalan mı? Ne yapacakları belli olmayan, bazan iyi bazan kötü oynayan 11 oyuncunun performansı ile, milli duygularımızı tatmin etmek, bizi ne kadar süre ile idare edecek? Yani Senegal bizi yenseydi, Senegal'in sorunları çözülmüş mü olacaktı?.. Veya İngiltere elendiği, biz elenmediğimiz için, İngiltere'den bize göç başlar mı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |