T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ne çok düşmanım varmış!

Öyle böyle değil, basbayağı düşman... Futbolla ideolojik tercihleri arasına mesafe koyamamış arkadaşlardan sözediyorum.

Hiçbiri Türkçe'yi doğru dürüst kullanamıyor.

Hiçbirinin imla kurallarından haberi yok.

Belağat hakgetire. Nezahat dersen, hiçbirinin semtine uğramış değil.

Önceki gün, Türkiye'nin Senegal'i yeneceğini, Hakan Şükür'ün bir gol atacağını, bir gole de asistlik yapacağını yazmıştım ya...

Hayır, öyle dememişim de, fal açmışım sanki...

Ne edepsizliğimizi bırakmış adamlar, ne cahilliğimizi, ne cumhuriyet düşmanlığımızı.

Yeni Şafak okurları, evet...

İnsanın, bu kaba-saba, çirkin, hort-zort heriflerin Yeni Şafak okuru olduğuna inanası gelmiyor ama...

Bereket, İlhan Şahin, Dilek Uğurlu, Altan Özkanlı gibi aklı başında insanlar da çıkıyor aralarından.

İlhan Şahin şöyle diyor mesela:

"Belirli kesimlerin futbol anlamında 'kara' dediği kişilere ideolojik gözle 'ak' demek zorunda degilsiniz. İnsan hürriyetleri konusunda eleştirinizi yapın ama, lütfen, elma ile armudu birbirbirine karıştıran yazılardan vazgeçin. Bütün bunlara karşın 'uğurlu' yazınız için teşekkürler. Senegal'i geçtik..."

Tabii, beni ideolojik davranmakla suçlayan İlhan Şahin, Hakan Şükür'e yönelik tepkilerin "ideolojik", hatta "sınıfsal" mülahazalardan kaynaklandığını görmüyor, görmek istemiyor; sanki Senegal maçında kötü oynaması, namaz konusundaki eleştirileri haklı kılıyormuş gibi...

Kim ne derse desin, Hakan Şükür Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusudur.

Milli takımda en çok o oynadı, en çok golü o attı, Galatasaray forması altında Avrupa Gol Kralı seçildi, takımına UEFA kupasını kazandırdı, attığı gollerle milli takımın finallere gitmesini sağladı, üstelik düzgün bir hayatı var ve adam gibi bir adam...

Ama Senegal maçında kötü oynadı.

Girdiği pozisyonları cömertçe harcadığı gibi, oyundan alınıncaya kadar da sahada gezindi durdu.

Olabilir...

Duygusal adamdır Hakan Şükür.

Etkiye açıktır...

Eskilerin deyimiyle, "bu kez gol kaydına muvaffak olamadı", çünkü aklı oyunda değil, namazla duayla bozmuş puşt takımındaydı.

Ki, hiçbiri futbolu bilmez.

Hiçbirinin teknikten, taktikten, saha içi varyasyonlardan haberi yoktur.

Spor yazarı geçinir çoğu. Bir bölümü futbolcu eskisidir, bir bölümü de elbette klan mensubu... Patron torpili ya da yazı işleri yestehlemesiyle kuruldukları köşede "biletine" ahkam keserler.

Çoğunun da eli kalem tutmaz haa...

Yorumlarını sayfa sekreterlerine yazdırıp utanmadan altına imza atarlar.

Bu yorumları okuyan Tekin Güleryüz gibi hayvanlar da, tutup, tanımadıkları, bilmedikleri, futbolla ünsiyetini çözemedikleri kişilere, "Sayın Mehmet E. Yavuz, tarikat mensubu olduğu için mi sahada tel tel dökülen Hakan Şükür'ü bu kadar sahipleniyorsunuz? Sizin gibilerin başını ezmek farz oldu..." şeklinde hakaret mektupları döşenirler.

Yavrum Tekin...

Hakan Şükür'ü tarikat mensubu olduğu için sahiplenmiyorum. Ayrıca tarikat mensubu olup olmadığını da bilmiyorum.

Hakan Şükür'ü bilgisiyle, görgüsüyle, kişiliğiyle senin gibi eşşeklerden farklı olduğu ve "Golü imanlı değil, imansız attı" şeklinde güya "anlamlı" başlıklar atan "linç konsorsiyumu"ndan korumak için sahipleniyorum.

Sadece Hakan Şükür mü?

Dinle imanla ilişkisini bilmediğim futbolcuları da sahipleniyorum.

Ki, İlhan Mansız'dır adı, Tugay Kerimoğlu'dur, Yıldıray Baştürk'tür, Ergün Pembe'dir, Rüştü Rençber'dir...

Onlar, televizyon televizyon dolaşıp "bizim zamanımızda futbol", "bizim zamanımızda ahlak" diye atıp tutan "seciyesi yüksek" ağabeylerine futbolun nasıl oynandığını gösterdiler...


24 Haziran 2002
Pazartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED