T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bütün bebekleri uçuruma düşer gibi sevdim...

Çocuklar neden bu kadar kırılgan olur bilen var mıdır bu dünyada? Bazen niçin ağladıklarını bile bilmeyiz. İçlerinde kocaman bir dünya mı vardır, yoksa hepimizi yakmaya yetecek kadar kocaman bir ateş mi?

Henüz dünyaya yeni merhaba demiş bir bebeğin beyninde nasıl fırtınalar koptuğunu, ne tarifsiz acılar içinde kıvrandığını belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz bu dünyada... Çoğu zaman annelerin, babaların yüreğinden bir parçayı da kopararak göçüp giderler bu dünyadan...

Acılarını ve sevinçlerini hiçbir zaman tarif edemezler. Oysa yarım kalan gülüşlerinin o muhteşem ırmaklarında ne hayaller, ne dünyalar gizlidir.

Yıllardır çocuklarla ilgili başladığım bütün cümleler yarıda kaldı. Kelimeler bir tesbihin taneleri gibi dağılıp kayboldu hafızamda. Tam yirmiüç yıl önce "Elif Sena" isimli karanfilimin bu dünyaya değil, ezele bakan yüzünde bütün kelimeler alev alev yanan bir ırmağın içinde inci taneleri gibi dağılıp yok olmuştu.

Yıllarca küçücük bir kalbin içindeki o sesin bu dünyadaki karşılığını arayıp durdum hep. Ama o sesin bu dünyada karşılığı olmadı hiç. Gülün başlangıcındaki kokuyla o sesin alfabesi aynı haritada birleşti. Ezel ve ebed arasındaki yolculukta "Elif" ve "S" harfinin kokusu kaldı sadece...

Bu dünyada yapayalnız kalan ve titreyen harflerin kokusunu defalarca çektim içime.

Bana belletilen alfabe yok olmuştu. Çünkü "Elif"e ne kadar benzese de o "Elif" değildi, bildiğim bütün harflerin bu dünyada karşılığı sanki hiç olmamıştı...

Karanfillerin her soluşunda, ölümün kalbimin zarına dokunduğunu, çok derinlere çekilerek buhurdan bir ırmağın üzerinden kayıp gittiğimi hissederim. Her gece başucumda yavaş yavaş solan küçücük bir karanfilin resmini içime çizdiğimde, tam kalbimin ortasında "Fatma Begüm"ün bir sızı gibi yeniden yeniden başladığını duyarım...

Ömrüm boyunca, bütün bebekleri uçuruma düşer gibi sevdim. En çok da bu dünyaya ait olmayan gözlerinde gördüğüm şeyi sevdim... Belki de o gözlerde, hiçbir zaman bizim olmayan uzak denizlere, zor aşklara yazıldım...

Ama gün gelip hiçbir lügate sığmayan bu uçurumda küçücük karanfillerle boğulacağımı nereden bilebilirdim?

Eğer bu zalim dünyada, bir bebeğin gözlerine bakamazsam ya da kalbine ezelde yazılan o muhteşem güzelliği akledemezsem çıldıracağım...

"Onun gözlerine kimse bakamaz
Baksa da göremez
Müzikle inilen gizli bahçelerinde
bir başka varlık daha var
her zerresi içimde kayboldukça
onu bulamam, bulsam da meleklere geri dönemem."


3 Kasım 2002
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED