T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Merkezde özgürlük, yalnızca özgürlük var

Anadolu'da çoğunluk siyasal, ekonomik ve kültürel hayatın uçlarında değil, odak noktasında birleşir. Türk toplumu bilir ki, huzur, güven ve güç merkezdedir. Merkezde zorlama yok, sonuna kadar özgürlük, yalnızca özgürlük vardır. Merkezde kimse inancından dolayı kınanmaz. Kimse kimsenin inancını zorla değiştirmeye çalışmaz. Anadolu kültürü zora dayanmaz.

Merkezde herkesin inancı kendinedir. Kimse kimsenin inancını tartışamaz. Merkez sağduyuda birleşir. Merkez için yol birdir. Merkezin erdemi de buradan kaynaklanır. Merkezde kimseye haksızlık yapılmaz, kimsenin hakkı da yerde kalmaz. Merkezdekiler nokta kadar bir iyilik gibi, nokta kadar da bir kötülüğün de karşılıksız kalmayacağını bilirler.

Bugün Türkiye'de genel seçim var. Seçmenler sandık başına gidecek. Sandıktan elli yıllık çok partili dönemde olduğu gibi, yine sağduyulu merkez çıkacak. Çünkü merkez sağa ve sola eğilebilir, ancak kesinlikle güç ve ağırlığını yitirmez. Yeri ve zamanı gelir susar, yeri ve zamanı gelir konuşur. Ancak hiçbir zaman belirleyici özelliğini yitirmez.

Merkez seçimden seçime konuşur. Temsili demokrasilerde merkezin arada konuşması mümkün değildir. İktidar olan siyasi partiler kerameti merkezde değil de, kendilerinde görmeye başladıkları zaman güçlerini yitirirler. Türkiye'de referandum kurumlaşmadığı için, merkezin iktidar partilerini seçimler dışında denetme ve yönlendirme gücü yoktur.

Menderes ve Özal merkeze dayandıklarında başarılı oldular, merkezden uzaklaştıklarında da iktidarlarını yitirdiler. Sorun, merkezin partileri tutmasında değil, iktidar partilerinin merkezi tutmasındadır. İktidar sarhoşu olan her parti iktidarını yitirir. İktidar konusunda merkez çok duyarlıdır. Çünkü erdemli çoğunluk bilir ki, iktidar şaşırtır.

İktidar sarhoşu yönetim, özeleştiri yapmayı unuttuğu gibi, eleştirenleri de düşman olarak görmeye başlar. Bunun sonucunda da merkezin alanı daralır, dayatmacı uçların alanı genişlemeye başlar. Zamanla dayatmacılık her alana egemen olur. Siyasi partilerin görevi uyum ve düzen içinde özgürlük alanını genişletmektir.

Özgürlük ile düzensizlik arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu sanılır. Yani özgürlükler artarsa, düzensizlik de artar diye düşünülür. Bu yüzden, nerede özgürlük alanı genişlerse, orada dayatmacı cephe de güçlenir. Ancak dayatmacılar hukuka değil, güce dayanırlar. Zor hukukun önüne geçerse, Türkiye'de, olduğu gibi, bütün kurum ve kuruluşlar tıkanır.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç'ın "demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı ve ölçüsü kaçırılmış her türlü hak ve özgürlük sınırlamalarıyla uygulamalarını insanlığa yapılmış bir işkence olarak nitelemesi" Türkiye'de özgürlük alanının genişletilmesi yolunda önemli bir işarettir. Çünkü Türkiye'nin ana sorunu, her kurum ve kuruluşta gücün değil, sağduyunun egemen olmasıdır.

Türkiye'deki dayatmacı odakların gücünün kırılabilmesi için, her kurum ve kuruluşta özgürlük alanının genişletilmesi gerekir. Özgürlüğün olmadığı bir toplumda, ekonomik, siyasal ve kültürel canlılık olmaz. Her türlü üretgenliğin kaynağında düşünce ve eylem özgürlüğü vardır. Zorlamayla ne düşünce zenginleşir, ne de eylem güçlenir.

Anadolu insanı oyunu dayatmaya değil, özgürlüğe veriyor.

Merkezde dayatma değil, özgürlük var. Özgürlüğün olmadığı yerde gelişme olmaz.


3 Kasım 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED