|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
1991'de ANAP Genel Başkanı olduktan sonra kısa bir süre Başbakanlık koltuğuna oturan Mesut Yılmaz erken seçim kararı aldı. RP lideri Erbakan, MHP lideri Alparslan Türkeş ve IDP Genel Başkanı Aykut Edibali ile seçim ittifakı yaptı. 1991'de İslam Kalkınma Bankası'nın Cidde'deki merkezinde iktisat uzmanı olarak çalışan Abdullah Gül, oğlu Ahmet Münir'in sünneti için geldiği Kayseri'de hayatında dönüm noktası olan teklifle karşılaştı. RP İl Başkanı Şaban Bayrak, Gül'e milletvekilliği adaylığı teklif etti. Başta Recep Tayyip Erdoğan ve Dr. Azmi Ateş olmak üzere İstanbul'daki arkadaşları da Gül'ün aday olmasında ısrar ettiler. İttifak Kayseri'den tulum çıkardı ve 7 milletvekilliği kazanıldı. Refah'ın dışa açılan yüzü Gül, RP'nin ilk kongresinde Genel İdare Kurulu'na girdi. 1993 yılında, RP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'na getirildi. Kısa bir süre içinde parti içinde parlayan Gül, 1991-1995 tarihleri arasında, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğine seçildi. Bu dönemde partisinin yurt dışı tanıtımında çok aktif roller aldı. Avrupa'nın en büyük siyasi platformu olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nde milletvekili olarak Türkiye'yi temsil etti. 1992'de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi oldu. RP'nin dışa açılan yüzü olarak sivrilen Gül, AB üyesi ülkelerin politikacı, diplomat ve aydınlarının ilgi odağı oldu. Gül, 1995'te RP'den ikinci kez milletvekili seçildi. Alternatif Dışişleri Bakanı Gül, Erbakan'ın başbakanlığında kurulan Refah-Yol Hükümeti'nde Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü görevine getirildi. TRT ve Türkiye Kalkınma Bankası gibi kurumların yanısıra KKTC, Türk Cumhuriyetleri ve Yurt Dışı İnsani Yardımlardan Sorumlu Bakan olan Gül, dış politikadaki gelişmelerle de yakından ilgilendi. Yabancı devlet başkanları, bakan ve diplomatlarıyla hükümet adına yaptığı görüşmelerde, her zaman Erbakan'ın yanında yer aldı. D-8 Projesinin hayata geçmesinde rol aldı. Gül, parti çevrelerinde alternatif Dışişleri Bakanı olarak anıldı. 28 Şubat sürecinde partisini her platformda savunan Gül, parti içinde yeni bir kuşağın temcilcileri arasında sayıldı hep. RP kapatıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte Fazilet Partisi'ne geçen Gül, 18 Nisan 1999 seçimlerinde FP'den milletvekili seçildi. Erbakan'a ilk bayrağı açtı FP'nin emanet usülüyle yönetilmesine itiraz edenlerin başında Gül geliyordu. Parti yönetimini gençleştirmek ve yenileştirmek isteyen güçlü bir eğilim vardı Fazilet'te. Parti içinde 'yenilikçiler' olarak nitelenen kuşağın başında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan geliyordu. Siirt'te okuduğu bir şiir nedeniyle hapse mahkum edilen ve siyaset yasağı konulan Erdoğan'ın parti içindeki mücade arkadaşları Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdullatif Şener gibi isimlerdi. Gül, Erdoğan, Arınç ve Şener'in desteğiyle 14 Mayıs 2000'da yapılan FP I. Olağan Büyük Kongresi'ne Genel Başkan adayı olarak katılma kararı aldı. Bu karar 30 yıllık Milli Görüş geleneğinde bir ilkti. Emanetçi olmayacağım Emanetçi ve icazetçi olmayacağını, yetki ve sorumluluk alarak iş yapacak genel başkan olacağını vurgulayan Gül, "Büyük bir partide farklı görüşlerde kişiler olması normaldir, ama temel ilkelerde bir ayrım yok. Olayları daha yakından takip eden, olayların daha çok içinde olan ve reel politikaya daha yatkın olan arkadaşlara 'yenilikçi' deniyor dışarda. Öncelikle toplumun güvenini sağlamanız gerekir. Bunun için de çok realist olmanız, değişimi kavramanız gerekir. Bunları yaparken de kendi kimliğinizi muhafaza etmelisiniz" diyordu. Gül büyük baskılara rağmen aday olduğu kongrede 122 oy farkla kaybetti. Delegelerin yarısının oyunu alan Gül, kaybetmişti, ama sonuçlar Kutan için zafer değildi. Gül'ün aldığı oy, parti tabanında yenilikçilerin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. Yol ayrımında AK Parti FP'nin Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılmasından sonra Gül ve arkadaşları Saadet Partisi'ne katılmadılar. Artık bir yol ayrımına gelinmişti. Yenilikçiler, Erdoğan'ın liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdular. Kurucuların başında Gül geliyordu. "Kendimizi FP'nin devamı düşünmüyoruz. Popülizmden, abartıdan uzak, gerçekçi olacağız. Tek kişi partisi olmayacağız. Birinci önceliğimiz ekonomi olacak" diyen AK Parti Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül, "Bizler bireyler olarak dindar olmanın gayreti içindeyiz. Bunun ötesinde din temsilciliği, din partisi gibi şeyler kesinlikle yanlış. Dinci parti de olmayacağız. Aramızda dindar olmayanlar da yer alabilir. Bizler ancak birey olarak dindar olabiliriz, o kadar" şeklinde konuşuyordu. AK Parti, kısa bir sürede büyük bir destekle karşılaştı. 3 Kasım seçimlerinde oyların yüzde 34'ünü alarak tek başına iktidara geldi. AK Parti lideri Erdoğan YSK kararıyla milletvekili seçilmesi engellendiği için Anayasa gereği Başbakanlık görevini üstlenemiyordu. Bu durumda AK Parti'yi iktidarda temsil etme yükü Gül'e düştü. 1991'de oğlunun sünnet merasimi için Cidde'den Kayseri'ye gelen Gül, yakın dostlarının ısrarıyla girdiği siyaset yaşamını 2002'de güçlü bir Başbakan olarak sürdürüyor. Olaylara çözücü yaklaşırdı Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Abdullah Gül'ün en eski arkadaşlarından. Aynı mahallede büyüyen, aynı ortaokul ve lisede okuyan iki arkadaşın yolu İstanbul'da da çakışıyor. Yıldız, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Yönetim Kurulu üyeliği ve Spor Kulübü Başkanlığı yaptı. 6 branşta Türkiye çapında ödül alan Bekir Yıldız, Abdullah Gül'le ilgili bazı anekdotlar anlattı: Gül'e Fransız klasikleri düştü "Çok vefakar bir insan, sözüne sadık, emin bir kişi. Üniversiteyi bitirdikten sonra doktora çalışması için İngiltere'ye gitti. İki yıl kadar kaldı sanırım. Bir mektup yazarak serzenişte bulundum. Birkaç gün sonra çıkıp geldi. Oysa doktora yapmak o yıllarda çok zordu. Lisede iken bizde dünyayı tanıma merakı başladı. Dünyayı tanımanın o dönemdeki en iyi yolu kitaplardı. Beş altı arkadaş dünya klasiklerini paylaştık. Bana Rus, Abdullah Bey'e Fransız klasikleri düştü. Harıl harıl klasik okuduk. Çok uyumlu, kolaylaştırıcı bir insandı. Birlikte sinema ve fotoğrafçılık çalışmaları yaptık. Ulusal sinema açık oturumlarını Abdullah Gül organize etti. Metin Erksan, Yücel Çakmaklı, Halit Refiğ gibi yönetmenler katıldı. Bu oturumlar sadece sinema ile sınırlı değildi. Farklı kesimler arasında açılan bir diyalog kanalıydı. Kemal Tahir, İdris Küçükömer gibi solda yerli duruşu temsil eden aydınlarla ortak bir paydada buluşmanın ilk adımlarıydı. O yıllarda üniversitelerde kanlı çatışmalara varan ülkücü-devrimci kutuplaşması vardı. Bizim pozisyonumuz bu nedenle çok kritikti. Hem bu çatışmalara dahil olmamak hem de iki gruba yanlış yaptıklarını anlatmaya çalışıyorduk. Muzaffer Sarısözen dinlerdi Gül, o yıllarda radyoya sık sık çıkan halk müziği sanatçısı Muzaffer Sarısözen'i dinlerdi. Birlikte Üsküdar Musiki Cemiyetine ve Milliyetçiler Derneği'ndeki musiki meclislerine dinleyici olarak katılırdık. İyi bir Beşiktaşlıdır Gül, benim deruhte ettiğim spor çalışmalarından da hiç eksik olmazdı. İyi de Beşiktaşlıdır. Çok kararlı, metanetli, olaylara çözücü olarak yaklaşan bir kişiliği vardı. Aramızda bir mesele çıksa, bunu Abdullah Gül çözer derdik. Bugün AK Parti'de olan pek- çok isim 30-35 yıldır tanışıyorlar. Bu nedenle çok iyi bir orkestra olacaklarını, memleket için iyi şeyler yapabileceklerini düşünüyorum. Yıldız: Baykal'la iki gün tartıştık İstanbul'da MTBB'de birlikte çalıştık. 1974 ya da 1975'di. Aralarında Maliye Bakanı Deniz Baykal'ın olduğu bir grup CHP'li, öğrenci olaylarının nedenlerini araştırmak üzere bizimle de görüşmek istediler. On kişilik bir heyet oluşturduk. Heyetin başında Abdulah Gül vardı. Arkadaşlar olarak konuları paylaştık, iyi bir hazırlık yaptık. CHP heyeti İstanbula geldi yuvarlak masa etrafında toplandık. Abdullah Bey işin ekonomik boyutunu anlattı. CHP heyeti çok şaşırdı. 2 saatlik bir görüşme iki güne sarktı. TEK KİŞİLİK PARTİ OLMAYACAĞIZ
Gül, tek kişilik bir parti olmayacaklarını, geçmişteki yanlışlara dönmeyeceklerini belirterek, "Siyasette tebliğde bulunmak değil, hizmet etmek istiyoruz. Bütün Türkiye'nin partisi olmak istiyoruz" diyordu. Gül, "Biz bu ülkenin WASP'larıyız" diyerek AK Parti'nin merkez partisi olacağını vurguladı. Açılımı White Anglo Saxon Protestan, yani Beyaz Anglosakson Protestan. WASP'lar, Amerika' da tamamen merkezcil eğilimleri temsil eden, yerleşmiş, meşru, devleti yöneten kadroyu işaret ediyor. İyi eğitimli olan WASP'ların belli başlı nitelikleri modern, protestan, düzenli olarak kiliseye gidecek kadar dindar olmaları.
|
|
Abdullah Muradoğlu |
|
|
|
|