Yeni Safak Online...
T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R A M A Z A N
Ramazanı özgür olarak yaşamanın tadı başka

Yunanistan'da, geçirdiği Ramazanların kendisinde derin izler bıraktığını söyleyen Işık Ahmet, " Azınlık olarak yaşayan müslümanların bağımsızlıklarına kavuşmaları için dua ediyorum. Çünkü insanın kendi bayrağı altında geçirdiği Ramazanın tadı başka oluyor" diyor.

Allah için senede bir ay tutulan orucun, Müslümanlar için büyük önemi olduğunu belirten Yunanistan Dostluk Eşitlik Partisi (DEP) Onursal Başkanı Işık Ahmet, önceki gün katıldığı Avrasya-Bir Vakfı'nın iftar yemeğinde, Batı Trakya'da geçirdiği Ramazanları ve Ramazanların hayatında bıraktığı bazı önemli izleri gazetemize anlattı. Ahmet, en büyük dileğinin dünyanın çeşitli ülkelerinde azınlık olarak yaşayan Müslümanların bir gün özgürlüklerine kavuşarak, Ramazanı baskılardan uzak bir şekilde yaşamaları olduğunu söyledi.

Ramazan ve oruç sizde neyi çağrıştırıyor?

Ramazan ve oruç, Allah'ın emirlerini ve yasaklarını hatırlatıyor bana. Ramazanda, Allah için tutulan bir ay orucun müslümanlar üzerinde büyük önemi var. Ramazanda tuttukları oruçla, Müslümanlar nefislerini terbiye ettikleri gibi, dünyanın çeşitli bölgelerinde açlık sıkıntısı çeken, bir parça ekmek bile bulmakta zorlanan insanların acılarını hissederler kalplerinde.

Batı Trakya'da yaşadığınız Ramazanlar nasıldı?

Bugüne kadar yaşadığım Ramazanların büyük bölümünü Batı Trakya'da geçirdim. Ancak, anladım ki, insanın kendi bayrağı altında geçirdiği Ramazanın büyük anlamı var. Yunanistan'da, azınlık olarak geçirdiğim Ramazanlar bende derin izler bıraktı. Onun için her zaman dünyadaki bütün müslümanların, bağımsızlıklarına kavuşmaları ve özgürce Ramazanı yaşamaları için dua ederim. Küçük yaşlarda iken ailem fırsat buldukça, Ramazanı Türkiye'de geçirmeyi tercih ediyordu. Bundan ben de çok mutlu olurdum. Çocukluğumda, Türkiye'de geçirdiğim Ramazanlarda, hissettiğim duygular ve minarelerin ışıltıları hala ilk günkü gibi aklımda. Hele, Ramazanda düzenlenen şenlikleri unutmam mümkün değil.

Şimdi günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?

Şu anda zamanımın büyük bölümü kültür faaliyetleri ile haşır neşir olarak geçiyor. Aldığım bütün davetlere katılarak, buralarda yaptığım konuşmalarla Batı Trakya konusunda bilgiler aktarıyorum insanlara. Diğer zamanım da çocuklarımla geçiyor. Şunu da belirtmek istiyorum: Yunanistan, eşimin şaibeli ölümünden sonra, mücadele bayrağının yerde kalacağını zannetmişti. Ancak, ben eşimden aldığım bu bayrağı daha yükseklere çıkarabilmek için gece gündüz çalışmaya ant içtim.

Türkiye'den gelen hocaları dinlemeye giderdik...

"Oruç tutmaya daha ilkokul sıralarında iken başladım. On yaşımdan beri orucumu Allah'a şükürler olsun hiç bırakmadım. İftar saati yaklaştıkça benim kulağım patlayacak Ramazan topunda olurdu. İftar sonrası babam beni ve arkadaşlarımı biraraya toplar 'Ramazan ve oruç' la ilgili bilgiler verirdi. Daha sonra da annem ile birlikte Türkiye'den gelen hocaların vaazını dinlemek için evimizin yakınınındaki camiye giderdik. Batı Trakya'da iken davulcuların da bende ayrı bir etkisi oldu. O dönemde yaşadığım İskeçe'de Ramazan davulcuları yasaklanmıştı. Ben de Ramazan davulcusunu görmek için köye anneanemlere giderdim."

  • OKTAY MEHMET / İSTANBUL


    Felsefenin sonu
    Kadızade Hızır Bey'in oğlu olan ve sonradan üstün zekâsı ve son derece kaabiliyeti sayesinde büyük ilim adamlarından olan Sinan Paşa, gençlik çağlarında felsefeye çok önem verirmiş. Babası Hızır Bey her ne kadar oğlunu bu yoldan çevirmeye çalışmışsa da bir türlü başaramazmış. Hatta öyle olmuş ki, bir gün baba-oğul beraber yemek yerlerken yine münakaşaya başlamışlar. Baba oğlunun her şey hakkında şüphe etmesine çok sinirlenmiş. Bir ara demiş ki: -Yahu Sinan, sende o kadar evham var ki, her şey için o kadar şüpheye düşüyorsun ki, neredeyse şu yemek yediğimiz tabağa bile bakır değil diyeceksin, demiş. -Doğru söylüyorsun baba! İnsanın hisleri bazan o kadar galip gelir ki, ben bu tabağa "bakır değildir" diyebilirim, demiş. Bunun üzerine son derece sinirlenen Hızır Bey, yemek yedikleri tabağı kaldırdığı gibi, oğlunun kafasına geçirmiş. Sinan Paşa, daha sonra ilmini ilerletip hakikatı anlayınca bu vehim sevdasından tamamen vazgeçip, değerli ilim adamlarından olmuştur. Hatta o kadar yükselmiş ki, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Edirne medreselerinden birine, hadis müderrisi olarak tayin edilmiş, bilahare, Fatih onu sarayına alarak maiyetinde bulundurmuştur.
    RAMAZAN ETKİNLİKLERİ
  • Bayrampaşa Bel. Kültür Salonu'nda, Geleneksel Türk Tiyatrosu ve orta oyunu gösterisi saat 20.00'de başlayacak.

  • Zeytinburnu Hizmet Binası önünde, saat 20.00'de 'Aşıklar Şöleni' düzenlenecek.

  • Esenler, Gürses Düğün Salonu'nda saat 20.00'de Kadir Atmaca ve ekibinin fasıl programı var.

  • Büyükçekmece Kervansaray'da saat 20.00'de Seyhan Güler konser verecek.

  • Üsküdar Ramazan Çadırı'nda, Emrullah Hatipoğlu sohbet edecek.

  • Eyüpsultan'da 'Bizim Konakta Neler Oluyor' isimli tiyatro oyunu sahnelenecek.


    'Diş kirası' dağıtıldı
    Final Dergisi Dersaneleri'nin Kadıköy Büyük Kulüp'te verdiği iftar yemeğinde, bin yıllık iftar geleneği "diş kirası" yeniden yaşatıldı. Eğitim camiasından çok sayıda davetlinin katıldığı iftarda nostalji rüzgarı esti. Ağzından ateş çıkaran adam ve illizyon gösterileri nefes kesti. Final Dergisi Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel, geleneksel olarak düzenledikleri iftar davetlerinde amaçlarının okuldaki öğretmenler ile dersane öğretmenlerini biraraya getirmek olduğunu açıkladı. İftarda, saray sultanı ve eski İstanbul hanımefendisi kostümleriyle masaları dolaşan görevliler, bez kese içinde lokum, kayısı ve fındıktan oluşan "diş kirası" ikramı dağıttılar. Binlerce yıldan beri yaşatılan "Diş Kirası" iftar davetine katılan misafirlere nargile ve kahve ikramından sonra haremağaları vasıtasıyla sunulurdu. Heramağaları iltifatla beraber, derecelere göre "diş kirası" adı verilen hediyeleri dağıtırdı.
    İFTARA NE HAZIRLAYALIM?

    Yogurt çorbası, Dalyan köfte, Bezelyeli pirinç pilavi, İrmik revani
    REVANİ
    MALZEMELER: 5 yumurta, 4 fincan şeker, 1 limon, 1 çay bardağı sıvıyağ, 4 fincan un, 2 fincan pirinç unu, Şerbeti: 3 su bardağı şeker, 5 su bardağı su.
    YAPILIŞI: Geniş bir kaba 5 yumurta kırılır. 4 fincan şeker ilave edilip mikserle iyice çırpılır. Sıvıyağ damla damla akıtılır. Pirinç unu da ilave edilip iyice karıştırılır. Yağlanmış tepsiye dökülüp fırında pişirilir. Bir tencerede su ve şeker kaynatılıp soğumaya bırakılır. Revani ılıkken ılık şerbet dökülüp haşlanır.

  •  
    Peygamber (S.A.S.) Efendimiz Ramazan'ı müjdeliyor
    Selman-ı Farisi (r.a.) diyor ki: Peygamber (s.a.s) Şa'ban ayı'nın son gününde bize hitap ederek şöyle buyurdular: "Ey insanlar, mübarek, yüce bir ay sizi gölgeledi (gelmek üzeredir). Bu ayın öyle bir gecesi vardır ki; onda yapılan ibadet bin ayda yapılan ibadetten daha hayırlıdır. Allah (c.c.), bu ayda oruç tutmayı farz, gecesini ibadetle geçirmeyi de nafile (sünnet) kıldı. Bu ayda yapılan nafile (farz olmayan) bir hayır, diğer aylarda yapılan farza tekabul eder. Bu ayda farz olan bir ibadeti ifa eden, diğer aylarda yapılmış yetmiş farzın sevabını kazanır. O sabır ayıdır. Sabrın mükafatı Cennet'tir. İyilik ve yardım ayıdır. Mümin'in rızkı bu ayda artar. Bir oruçluyu iftar ettirmek, günahların affına ve Cehennem ateşinden de kurtuluşa vesile olur. Oruçlunun elde ettiği sevap kadar iftar yemeği yedirene de sevap yazılır. Oruçlunun sevabında da hiç bir şey eksilmez."
    Ashab dediler ki: Ey Allah'ın Resulü; her birimiz oruçluyu iftar ettirecek kadar varlığa sahip değiliz. Resulullah (s.a.s) buyurdular ki: "Oruçlu, bir hurma tanesi, veya bir yudum su, yahut bir yudum ayran ile de iftar ettirilse; Allahbu sevabı verir. O öyle bir aydır ki;başlangıcı rahmet, ortası mağfiret (günahların affı), sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. Herkim bu ayda hizmetçesinin işini hafifletirse, günahlarının affına vesile olur. Bu ayda dört hasleti çok isteyin.
    İki şeyle Allah'ın rızasını kazanırsınız. İki şeye de siz muhtaçsınız. Allahın rızasını kazanacağınız iki şey: Kelime-i şehadet (Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet etmek) ve Allah'tan çok aff dilemek (istiğfarda bulunmak)tır. Muhtaç olduğumuz iki haslet ise; Allah'tan Cenneti isteyin ve Cehennem'den korunmayı dileyin. Her kim bir oruçluya bir şey içirirse; Allah ona kiyamet gününde benim havuzumdan içirir. Her kim de benim havuzumdan içerse Cennete girinceye kadar susamayacaktır. (Cennette de susama yoktur)." Sahih b. Huzeyme: 3/191-1887 numaralı hadis. Şu'ab el-İman: 3/305-3608 numaralı hadis. Bu hadisi şeriften şunu anlıyoruz:
    Bu ay:
    a-Nefsi terbiye etmek, kemale ermesini ve güzel sıfatlarla bezenmesini sağlamak, ona hilim ve şefkati öğretmek ayıdır.
    b-Kalplerin temizlendiği, kardeşlik, sevgi ve cömertlik ayıdır.
    c-Güzel yaşayışın, helal ve bol rızkın, saadet ve mutluluğun ayıdır.
    d-İş sahiplerinin işçilerine şefkat ve merhamet göstererek işlerin hafiflemesiyle yorgunlukların azaldığı aydır.
    e-Allahın çok zikredildiği, ibadetin arttığı, Kur'an-ı Kerim'in, tevbe ve istiğfarın, Peygamber (s.a.s) efendimize selat ve selam'ın çok okunduğu aydır.
    f-Fakir ve muhtaçlara yardım ve ikramların yapıldığı aydır. İbadetleriniz kabul, günahlarınız affolsun...
    20 Kasım 2002
    Çarşamba
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED