|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ak Parti iktidarının yumuşak karnının 'başörtüsü' konusu olduğu belliydi de, bunun erkenden bu boyutta tartışılır hale geleceğini tahmin etmek zordu. TBMM başkanı Bülent Arınç'ın, iyi niyetli olduğu her bakımdan belli bir açılımı, büyük bir 'sorun' haline dönüşüverdi. Başörtüsünün 'yumuşak karın' olması AK Parti'nin kendi seçimi değil. Çekirdek kadroda yer alan ve seçim sonrası önemleri artan Fazilet Partisi kökenli isimlerin çoğunun eşleri başörtülü; bazısının yetişkin kızları da başlarını örtüyor. Yüksek öğretim kurumlarında yürütülen 'yasakçı uygulamalar' yüzünden mağdur insanlar ve aileleri bu partinin tabanında bir hayli ağırlıklı. Bu insanların, iktidarı için çaba gösterdikleri, omuz verdikleri partiden yasağı kaldırma çabasına girmeyi beklemeleri doğal. Oysa, hepimizin gözü önünde yaşandığı için biliyoruz, Ak Parti'nin kendisini içinde buluverdiği 'başörtüsü tartışması', o beklentilerle ilintili değil. TBMM başkanının, yokluğunda vekâlet edeceği Cumhurbaşkanı'nı uğurlama ve karşılamaya başörtülü eşini götürmesiyle başladı tartışma. Ancak, her zaman olduğu gibi, gerçek çerçevesini çok aşan boyutlara taşınarak bir 'mini kriz' haline getirildi konu. Bu, protokole uyma amaçlı mâsum bir iyiniyet gösterisinin "Tabana mesaj verme" ve "Rejime meydan okuma" biçiminde yansıtılmasıyla sağlandı. Bülent Arınç protokol gereği gerektiği halde uğurlama sırasında eşini yanına almasaydı, o davranışı aynı çevrelerce nasıl karşılanırdı? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Başörtüsü sorununun herkesi ilgilendiren iki boyutu var; bunlardan biri 'uluslararası' gelişmelerle ilgili, diğeri ise bütünüyle 'yerel'... Gerçi 'İslâm' dünya gündemine 11 Eylül'den sonra yoğun biçimde girdi, ama uğursuz saldırılardan önce de belli çevrelerin ilgi alanındaydı. 'Uygarlıklar çatışması' tezinin sahipleri, konuya 'Müslüman öfkesinin kökleri'ni araştırarak yaklaşanlar, 'kadın-erkek eşitsizliği' üzerinde yoğunlaştılar. 'Başörtüsü', 11 Eylül sonrasında dünyayı yeniden düzenlemeye kalkışan güçlerce, 'Müslüman kadına uygulanan baskının simgesi' olarak görülüyor. Bu, konunun 'uluslararası' boyutu. 'Yerel' boyut ise, neredeyse çeyrek yüzyıldır gündemden düşmeyen bu sorunun 'siyasal İslâm' ile irtibatlanmasından kaynaklanıyor. Medyada köşebaşlarını tutmuş bazı yorumcuların seslendirdiği bu 'teze' göre, iki türlü 'başörtüsü' var: Biri, Türk kadınının geleneksel olarak örttüğü başörtüsü, diğeri de yüksek öğretim kurumlarında okuyan gençkızların 'türbanı'... Birinciye ters bakmayanlar, okumuş-yazmış gençlerin başlarını örtmekte ısrarını 'rejime meydan okumanın siyasal simgesi' olarak görüp yasağı destekliyorlar... 'Türban' sözcüğünün, yüksek öğretim kurumlarındaki başörtüsü yasağını yumuşatmak amacıyla YÖK'ün ilk başkanı Prof. İhsan Doğramacı tarafından siyasal terminolojiye sokulduğunu ve bu yönüyle 'siyasal simge' ile irtibatı bulunmadığını hatırlatmanın bir yararı yok. Mâlum çevreler 'türban' ile 'yasak' saydıkları 'siyasal simge' arasında birebir ilişki kurmaktan vazgeçmeye niyetli değiller. Anayasa Mahkemesi'nin geçmişte aldığı bazı kararlar da, onların bu tavırlarını, maalesef, destekliyor. Mahkemenin RP ve FP'yi kapatma kararlarında da 'başörtüsü' önemli 'gerekçeler' arasında yer alıyor. Son tartışmada vahim bir kapsam genişlemesine sebep olunduğu bu gürültü içerisinde pek anlaşılamadı. Oysa, 'siyasal simge' olarak görüldüğü için 'kamusal alan' sayılan yerlerde kullanılamayacağını ileri sürenler bile, 'geleneksel olarak örtülen başörtüsü'nü 'yasak kapsamı' içinde saymıyorlardı. Anayasa Mahkemesi kararlarında da bu ayrım açıkça yer alıyor. Bülent Arınç'ın eşinin başını örtmesi, bugüne kadar, kendisi ve ailesi için hiç sorun olmadıysa bundandır. Oysa, şimdi, onun durumu da kapsam alanına sokulmuş oldu. Kavganın, "Başörtüsü öncelikli sorun değil" ilkesiyle yola çıkan bir partinin iktidarının ilk günlerinde patlaması ise ayrıca ilgi çekici. Bülent Arınç'ın da içinde yer aldığı AKP yönetimi 'öncelik' sırasını değiştirdiyse, bunu, tedbirini almadan yapmış oldukları sonuçtan anlaşılıyor. Ak Parti'nin yeniden keşfedilen bu 'yumuşak karnı'nı, kötü niyetliler, bundan böyle de kaşımaya çalışacaklardır. Biz buradan hatırlatalım: AKP'nin önceliği değiştiyse bile milletin önceliği hâlâ aynı: İş ve aş...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |