T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu mu sol, bunlar mı solcu?

Sizi bilmem ama ben üzülmüyor değilim; ülkenin kendisini "sosyal demokrat" olarak niteleyen bir büyük partisinin genel başkanının ortaya atılan "yeni anayasa" fikri karşısında "(Aman haaa...) Türkiye'nin bazı hassas dengeleri vardır. Çıkıp da bu anayasa dar geliyor, biz kendimize göre yeni kısa bir anayasa yapacağız diyemezsiniz" diye söze başlaması, her şeye rağmen beni üzüyor... "Sosyal Demokrasi" bu mu? "Dibacesi"nden son faslına kadar üzerinden 12 Eylül askeri rejiminin kokusu yükselen bu Anayasa'yı koruyacak kadar "tutucu" olan bu siyasi hareket mi sosyal demokrat? Sosyal demokratlığın, solculuğun bu ülkedeki tarihi ve talihi mevcut yapıya herşeyiyle sıkı sıkı sarılmakla mı sınırlı? Başbakan'ın hükümet programını Meclis'te okurken "biz kendimize göre bir anayasa yapacağız" dediğini duyan var mı aranızda? Abdullah Gül, "Biz bu dar Anayasa ile oynayamayız, laiklik filan gibi Anayasa ilkeleri bizim ayağımıza dolanıyor" filan mı dedi ki, bir "sosyal demokrat" lider "Türkiye'deki bazı hassas dengeleri" hatırlatmak ihtiyacını hissediyor? Görüyorsunuz, sadece tavır, duruş, tutum açısından değil, "etik" açısından da "sakıncalı" bir "solcu" liderle karşı karşıyayız... İyi güzel, aynen böyle devam edin; bugün "anayasa" ve "Kıbrıs", yarın bir başka "tutunulacak" dava, aynen böyle devam edin... Yükselmesini önlemek için toplumun eteklerine bu derece yapışmış, toplumun hayalgücünün ilerlemesine bu derece "takoz" koyan bir "sol" nerede görülmüş? Çekinmeyin yüksek sesle ilan edin; "solculuğunuz"un lafın gelişi olduğunu, bu ülkenin olduğu yerde saymasını isteyen asıl "muhafazakarların" siz olduğunuzu ilan edin.... "Zaman"ı, gelişmeyi, dönüşmeyi ve hatta "Aydınlanma"nın temel kavramı "ilerleme"yi külliyen inkar ettiğinizi, duygularınızı ve heyecanınızı ifade edebilmek için bu dünyada size "Şapka Devrimi"nin yetip de arttığını, "yeni hiçbir şey öğrenmeyeceğinize ve öğrendiğiniz hiçbir şeyi unutmayacağınıza" yeminli olduğunuzu ilan edin de "sosyal demokrasi" sosuyla birlikte sunduğunuz bu "müsamere" artık son bulsun...

Abdullah Gül, 82 Anayasası yerine "katılımcı ve özgürlükçü" yeni bir anayasa öneriyor. Bunda öfkelenecek ne var? Gül, "Yeni anayasamız güçlü bir toplumsal meşruiyete sahip, başta AB olmak üzere uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi esas alan demokratik hukuk devleti anlayışını taşıyacaktır" diyor. Bunda öfkelenecek ne var, daha ne desin? Gül, "Kimseye sorup danışmadan, anayasayı sadece Meclis grubumuz yapacaktır" mı dedi? Yoksa siz de Cumhuriyet gazetesi gibi bu sözlerde "Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" ilkesi eksik mi diyorsunuz? Eğer öyleyse, Gül'ün saydığı ilkeleri bir kere daha gözden geçirin; unutulduğu iddia edilenlerden eksiği mi var fazlası mı? Ama mesele "Atatürk milliyetçiliği" ifadesinin anayasaya girmesiyse, Gül'ün bu konudaki düşüncesini bilmiyorum ama, hukuk devleti anayasalarında böyle "özel" ilkelere yer verilmediğini bilmiyor musunuz? Atatürk'ün anısı, olması gereken bir anayasanın "lafzında" değil, tabii ki "ruhunda" olacaktır....

Sizi bilmem ama ben, "yeni anayasa" tartışmasında ülkenin okumuş yazmış takımı içinde yer alan kimi yazarların tepkisine de üzülmüyor değilim. Bir Mülkiye profesörü, "yeni Anayasa yapma fikrinden seçim meydanlarında neden hiç söz etmediler? 'bunu işiten halk, siyasal sarsıntıdan korktuğu için bize oy vermez' diye mi korktular" diye yazabiliyor. (Profesör müsterih olsun; 'halk', tam tersine, "siyasi sarsıntı" olsun diye oy verdi!) Zaten çok bol olan sıfatlarına 3 Kasım'da "milletvekili" sıfatını da ekleyen bir yazarın konuya ilişkin yazdıkları hiç sormayın... "Anayasayı kim yapsın?" sorusuna verdiği şu yanıtı bakın: "Bu yüzden aklın yolu; toplumun saygı duyduğu ve evrensel ölçüde kalitesini kabul ettirmiş bilim, hukuk, kültür, ekonomi, yönetim alanındaki şahsiyetlerden kurulu; asker ya da sivil hiçbir otoritenin gölgesi altında kalmayan bir kurucu meclisin anayasa yazımını üstlenmesi. Türkler'in tarihinde hiç sivil anayasa yapılamamış olmasının panzehiri bu."(!) İyi mi? Hadi iyi olmasına iyi olsun da, bu "proce"de önemli bir eksiklik yok mu? Yani şu eksiklik: Peki bu "evrensel ölçüde"ki şahsiyetleri kim seçecek? Oldu olacak, bu eksikliğin panzehiri de, bu "evrensel şahsiyetleri"n "en evrensel şahsiyet" (O'nun kim olduğunu tahmin ediyorsunuzdur artık!) tarafından seçilmesi olsun bari!


27 Kasım 2002
Çarşamba
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED