T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Benlik dâvâsı

Hocam Prof. Dr. Orhan Okay Silik Fotoğraflar (Ötüken Yay. 2001) adlı eserinde tanıma imkânına kavuştuğu Şeyh Abdülaziz Bekkine'den bahsederken şunları söylüyor:

"Aziz Efendi'nin bir hususiyeti de, her yaşta, her seviyede ve her sınıftan insanla çok kolay bir şekilde diyalog kurabilmesiydi. Bu yüzden evine her çeşit insan gelmiştir. Bir defasında bir arkadaşımız, şifa ümidiyle, alkolik bir adamı kendisine getirmek için izin isteyince:

-Buraya her çeşit insanı getirebilirsiniz, yalnız kibirli olmasın, çünkü kibirli insan şeytana satılmış demektir, demişti."

Yine bir gün Gökhan Evliyaoğlu ile beraber sohbetine katıldıklarında içlerinden şu soruyu sormak istemişler: "Dervişin cemiyet içinde mücadeleye atılması onun gururunu kamçılamaz mı?" Onlar daha soruyu sormadan Aziz Efendi içlerini okumuş gibi sohbeti bu konuya çevirerek şunları söyler: "Bugünün dervişi için mağrur olmak, "ben" duygusuna kapılmak tehlikesi var diye cemiyetten uzak kalmak yanlıştır.

Hem asıl dervişlik de burada ya!

Hem düşmanla hem gururuyla mücadele eder. Müslüman'ın milletine lakayt kalması câiz değildir.

Benliğe düşmemek için inzivaya çekilmek, pisboğazlıktan korkarak aç durmak gibi bir şey.

Bu arada, yani bu içtimaî çalışmalar. Millet için mücadeleler esnasında şöhret sahibi olmak da var.

Kendini bilen insan için nefsini bu gibi şeylerin gururundan kurtarmak imkânsız değildir.

Şöhret herkes için kötü değil ki!

Bilakis şöhretin başka insanlar için lüzumu da var: Örnek adam olunur. Hz. Ömer meşhurdur, fakat hiçbir zaman mağrur ve mütekebbir olmadı. Ve örnek insan oldu.

Mücadelede herkesten istifade edilir. Meselâ filancanın mebus olması cemiyet için faydalı olabilir de, Nureddin Bey'in (Topçu'yu kastediyor) mebus olması faydasızdır........

........Vaktiyle gençler Nureddin Bey'in mebus olması için çalışırlardı da, benim gönlüm buna hiç razı değildi. Onun yapacağı en iyi iş, şimdiki gibi gençliği yetiştirmek ve tenvir etmekle meşgul olmaktır. Demek ki her insanın Hak yolunda farklı çalışma usulleri var."

Nefis dediğin dokuz başlı bir ejderha.

Paraya, her türlü menfaate, şehvete karşı verdiğin mücadele bir bakıma açık düşmana karşı savaştır. Buna mukabil kibir ve gurur içimizdeki düşman. Sinsi mi, sinsi.

İlmiyle, sanatıyla, gücü-kuvveti-yakışıklılığı ile, mevki ve makamı ile kibirlenen kişi çokluk bunun farkına varamaz. Kendinde bir hak gibi görür. Kibirden korunmak zordur. Herhalde bu sebepten "şöhret âfettir" denilmiş. Taşımayı beceremeyen meşhur olmaya kalkmasın.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "O çok merhametli Allah'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selâm" der geçerler."

Hz. Peygamber bir hadisinde: "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kişi cennete giremeyecektir" buyurmuştur. Gazzali "İhya" adlı ünlü eserinde bu hadisi zikrettikten sonra şu görüşlere yer verir: "Kibir cennetin bütün kapılarını kapatır; zira kibirli insan kendisi için sevip istediklerini öteki müslümanlar için isteyemez. Kibirde benlik iddiası bulunduğundan böyle birisi alçak gönüllü olamaz. Oysa alçak gönüllülük takva sahiplerinin önde gelen özelliğidir."

Benlik dâvâsı güdenler çokluk güç-kuvvet-iktidar sahipleri arasından çıkar. Bunlar kendinden aşağı seviyede olanları hor görmeye mütemayildir: hatta bu eğilim bazan zulüm derecesine varır. Belki de bu yüzden iktidar mensuplarına:

"Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var" denmiştir.


27 Kasım 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED