|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Geçen gün TÜSİAD'ın düzenlediği "Kurumsal Yönetim: Türkiye'de İş Hayatının Değişen Çehresi" konulu konferansa katıldım. Çok değerli konuşmacılar vardı. Hem yurtdışından hem de yurt içinden "Kurumsal Yönetim" konusunu iyi bilen konuşmacılar "önemli" konuşmalar yaptılar. Ne yalan söyleyeyim, ben en çok Bülent Eczacıbaşı'nın konuşmasını beğendim. Dostum olduğu için söylemiyorum. Gerçekten çok "özel ve güzel" bir konuşma yaptı. Beni etkiledi. Zaten Bülent Eczacıbaşı, her zaman "çok akıcı" konuşur. Konuları basit örnekleriyle ve de "fıkralar" anlatarak insanların beynine sokar. Bu kez de öyle oldu. Yazının başlığını da onun anlattığı bir örnekten aldım. Bülent Eczacıbaşı'nı hepiniz duymuşsunuzdur. Başında bulunduğu kuruluş Türk özel sektörünün çok eski ve köklü bir kuruluşudur. Bu yıl 60. kuruluş yıldönümünü kutlayacaklar. 60 yıl dile kolay. Bir batılı sanayi kuruluşu için 60 yıl "başlangıç" gibi gözükebilir ama Türkiye için "sanayileşme dönemi" zaten 60- 70 yıl önce başladı. Onun için önemli bir zamanı gösteriyor. Bülent Eczacıbaşı, kendi kuruluşlarının "60 yıllık geçmişe" sahip olmasına rağmen henüz tam anlamıyla "kurumsal yönetime" geçemediğini anlattıktan sonra şöyle dedi: "Sanayi kuruluşlarımız arasında kurucunun kuşağından ikinci veya üçüncü kuşağın yönetimine geçmiş olanlar henüz küçük bir azınlık oluşturuyor. Kuruluşlarımızın pek çoğu hala kurucular tarafından yönetiliyorlar. Hangi ülkede olursu olsun yaşamlarının bu aşamasında olan kurumlar bazı "çocuk hastalıkları" geçirirler. Bu konuda bir konuşmacıdan ilginç bir örnek dinlemiştim. Konuşmacı bir cerrah dostunun söylediğini örnek vermişti. "Her yıl yüzlerce hasta ameliyat ederim" demiş cerrah dostu. "Dış görünüşleri farklıdır ama içlerini açtınız mı hepsi aynıdır." Türkiye'deki kuruluşların yaşadığı "çocuk hastalıklarının" bütün ülkelerde de yaşandığına dikkat çeken Eczacıbaşı, "Türkiye'deki politik yönetimi düzeltmenin yolunu" da gösteriyor. Kurumsal yönetimin temel başarı koşulunun, rekabetin gerçekten geçerli olduğu bir serbest piyasa ekonomisinin varlığı olduğunu vurgulayan Bülent Eczacıbaşı, "Aksi takdirde kuruluşların başarısını yönetimin kalitesi değil, kuralları ihlaldeki beceriler ya da politikacılarla sağlanan çıkar ortaklıkları belirleyecektir. Etkin bir rekabet politikası uygulamasında ise, özelleştirme kilit rolü oynuyor. Tüm bunların, ancak politik kararlılıkla gerçekleştirilebileceği açıkça görülüyor. Her alanda rekabetin hakim kılınması, politik rantlardan vazgeçmek anlamına geliyor." Bu sözler önemli sözler. Türkiye'deki "acı gerçeği" yani "ahbap çavuş ekonomisini" işaret ediyor. Siyasetçilerin kurumlarla olan "çıkar ilişkilerinin" ülkeye ne denli "zararlı" olduğu gözüküyor. Bunu kırmanın yolunun "sivil toplumun" kurumsal yönetime sahip çıkmak olduğunu özellikle belirten Bülent Eczacıbaşı, "Kuruluşlar "iyi kurumsal yönetim" uygulamalarını geliştirdikleri sürece, doğrudan doğruya "iyi siyasal yönetimi" destekleyici etkide bulunmuş olacaklardır. Örneğin, "iyi kurumsal yönetim" ilkelerine uygun davranan bir kuruluşun bir siyasetçi ile karşılıklı çıkar ilişkisine girmesi, sistematik olarak önlenmiştir; hemen hemen imkansızdır. O nedenle, kuruluşlarımızın kurumsal yönetim düzeylerini yükseltme yolunda çaba gösterdikçe, aynı zamanda siyasal sistemde de iyileşmeler sağlanması beklenebilir" diyor. Bülent Eczacıbaşı'nın olayları "hastalıklar" olarak anlatması, "iyileştirmeler" önermesi normal. Kendisi Türkiye İlaç İşverenleri Sendikası başkanı. Zaten yakın bir zamanda da sendikanın genel kurulu yapılacak. Konferansa her ara verilişte Bülent Eczacıbaşı'nın cep telefonu susmak bilmedi. Kolay değil. Hem genel kurulu düşün, hem kimlere yönetim kurulu üyeliği verilecek, onu belirle. Bu arada ilaç fabrikaları ile ilaç ithalatçılarını "kırmayacak" hassas noktaları gözden geçir. Kolay değil gerçekten. Konferansı yöneten Cem Duna'nın dediği gibi, "Bülent Eczacıbaşı'nın hangi özellikleri sayılabilir ki." Kendisinin bulunmadığı bir konum yok. Daha yakın zamana kadar "TÜSİAD'ın İstişare Konseyi Başkanı" idi. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İlaç İşverenler Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı olan Bülent Eczacıbaşı'nı, yine Cem Duna'nın deyimiyle "Emre Eczacıbaşı ve Alev Eczacıbaşı'nın babası" olarak hatırlamak, bu kadar işe rağmen "evini ihmal etmeyen" bir işadamını hatırlamak olur. Bülent Eczacıbaşı hem özel sektörü, hem de "siyasal yönetimi" kurtaracak yolu gösteriyor. Bu yol kurumsal yönetim yolu.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |