|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Başbakan Bülent Ecevit'e bile "Amerika ile İran'ı nasıl biraraya getireceksiniz?" sorusunu sorduran sözler size ters gelmiş olabilir. İlk işittiğinizde, Mesut Yılmaz gibi, "Bu, bir kâbus senaryosu" tepkisini vermiş de olabilirsiniz. Belki siz de aynı endişeleri paylaştığınız için, "Neden bu kadar geç?" diye hayıflanabilirsiniz de... Gerçek hiçbir biçimde değişmiyor: Milli Güvenlik Kurulu (MGK) genel sekreterliği gibi hassas bir koltukta oturan, orgeneral rütbesinde bir asker, "Şahsi görüşüm" diye başlamış olsa bile, "AB ile milli çıkarlarımız örtüşmüyor" anlamına gelen bir cümle sarf ettiğinde kulak vermek zorundasınız. Sayıca azınlıkta olsalar da, Türkiye'de, Avrupa Birliği (AB) karşıtları elbette var; Türkiye'nin AB ile yakınlaşmasını boşa çıkartmak için bulundukları koltukları veya işgal ettikleri köşeleri kullanıyorlar. Halkın büyük bir şevkle istediğini, onlar, engellemek için yarıştalar. Ancak, ilk kez, bir asker, 'milli çıkar' kavramı eşliğinde AB'ye karşı çıkıyor ve alternatif arayışında gözlerin 'Doğu'ya çevrilmesini teklif ediyor... Bu, neredeyse 'milât' değerinde bir gelişme. Sorun şurada: Türkiye'nin Batı ile bütünleşme arzusu AB ile yakınlaşmasının sonucu değil; tersine, son 200 yılını 'Batılı' olma çabasına hasreden Türkiye, o sürecin sonucu olarak, AB üyeliğini arzular hale geldi. 200 yıllık 'Batılılaşma' süreci, Türkiye'nin 'Doğu' seçeneğini kendi eliyle yok etmesini de getirdi. Org. Kılınç'ın, "ABD'yi gözardı etmeden Rusya ile ittifak kuralım, İran'ı da unutmayalım" görüşü, sadece ABD ile Rusya arasındaki 'gizli' ABD ile İran arasındaki 'açık' didişme gerçeğine ters düşmekle kalmıyor, Türkiye'nin bilinçli tercihleriyle de çelişiyor... Keşke Org. Kılınç'ın istediği türden bir seçenek varolsaydı. Keşke, Türkiye, kendi 'milli çıkar' tespitlerine uygun ittifaklar kurabilecek esneklikte bir dış politika izleyebilseydi. Körü körüne Batıcılık ile gelinen nokta, Türkiye'nin bölgesinde 'ittifak kurma' gücünü öldürdüğü gibi, onu, seçeneksiz de bıraktı. AB ile bütünleşme olmazsa, kaçınılmaz biçimde, Doğu ülkelerine benzeyecektir Türkiye. Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkanların önemli bir bölümü, aslında, 200 yıllık 'Batılılaşma' hevesini paylaşan insanlar. Bunu da doğal karşılamak gerekiyor. Batılı müstevlilere karşı 'İstiklal Savaşı' vermiş bir ülke Türkiye; ancak savaştan sonra, Mustafa Kemal'in bilinçli ve anlaşılabilir tercihiyle, kendini istilâ etmek isteyenlerle dost oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrası global düzeninde Türkiye'nin Batılı kurumlar içinde yer alması sadece dünya konjonktürünün dayatması sonucu değildi; Atatürk'ün 'fikri emaneti'ni önemseyenler için bu bir zorunluluktu da. Aynı zihniyet dünyasının bugünkü temsilcileri ise, görüyoruz, 'Atatürkçü' olmaktan vazgeçmeden, "Alternatifi Doğu'da arayalım" diyebiliyorlar. Acaba neden? Bu çevrelerin Batı'ya dönük 'bugün ile ilgili' eleştirilerinin hemen hepsi, hatta daha fazlasıyla, 'dün' de geçerliydi. Sadece bizim Batıcılar değil, Batılıların kendileri de, Batı tarihinin öyle pek matah bir şey olmadığını itiraf eder. Ancak, Atatürk ve tâkipçilerinin gözünde 'muasır medeniyet' olan Batı, belki her zamankinden daha fazla şimdi, o iddiayı hakkıyla seslendirebiliyor. İnsan haklarını temel alan, özgürlükçü bir 'ortak uygarlık' arayışında Batı'nın gerçekten katkıları olabilir. Emperyalizm döneminde, başkalarının ülkelerini işgal altında tutarken Batı'ya karşı çıkmayanların, bugün "Batı ile milli çıkarlarımız uyuşmuyor" demeleri mantıklı değil. 'AB üyeliği' ülkeyi hukuk devleti haline dönüştürmeyi, insanlarını daha özgür kılmayı gerektiriyor; bunun 'milli çıkarlar' ile ters düşen nesi var? Org Kılınç, "AB'yi bırakalım, çözümü Doğu'da arayalım" anlamına gelen sözleri için "Şahsi görüşlerim" dedi, ama o sözler, pek çok merkezde, 'ordunun görüşü' olarak değerlendirilecektir. Bu durumda, o sözleri, sadece günümüzün 'gerçekleri' ile yetinmeyen 200 yıllık bir perspektiften bakarak açmakta yarar var. Cevaplanması gereken ilk soru şu: "Türkiye'ye Batı'yı hedef göstermek yanlış mıydı?" Bu görev yine MGK genel sekreteri Org. Kılınç'a düşüyor; herhalde görüşlerini biraz daha açmayı bizlerden esirgemez.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |