T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Farklı düşünce yoksa, alternatif düşünce olmaz!..

Orgeneral Tuncer Kılınç'ın Avrupa Birliği karşıtı sözleri üzerine başlayan tartışmalar, "anayasal-sivil demokrasi"mizin üzerine ışık tutulmasına sebep olduğu için yararlıdır.

Elbet, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki düşünce üretim merkezlerinde, alternatif stratejiler geliştirilecektir.

Ancak bu üretilmiş alternatif düşünceler ne olursa olsun, Anayasal Demokrasi'de, zincirin son halkası "Seçilmiş Siyasi Otorite"dir..

Buna, Batı'dan örnekler vermek gereksiz..

2'nci Dünya Savaşı'nın en büyük Amerikan komutanı General (5 yıldızlı) Mac Arthur'u, Başkan Truman'ın, Kore günlerinde nasıl bir anda gönevden aldığını herkes biliyor..

Ya da, İngiliz Başbakanı Churchill'in, mareşalleri nasıl değiştirdiği, yakın tarih kitaplarında uzun uzun anlatılır.. Örneğin, 1941'de Maşeral Auchinleck'in görevden alınıp, yerine Mareşal Alexander'in atanması v.b..

Neyse.. Bunlar "Vahşi Olmayan Batı"nın hikayeleri..

Bize gelince..

Ne yazık ki "Asker" faktörü, Türkiye'de, model aldığımız Batı'nın anayasal demokrasilerinden farklı bir yerde bulunmakta..

Bu yüzden, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olan bir Orgeneral'in açıkladığı siyasi görüşler, bir parti liderinin sözlerinden daha fazla ağırlık ifade ediyor.

Bu yüzden de, orgeneraller görüş açıklarken, çok dikkatli olmak zorundalar..

Avrupa Birliği'ne tam üye olabildiğimiz takdirde, elbet bu yapı değişecek..

Avrupa Birliği içinde, Milli Güvenlik Kurulu gibi, "Kuvvetler Ayrılığı"nda sanki "4'üncü Erk"miş yapısına sahip bir olguyu taşımak, imkansız..

Avrupa Birliği'nin temel şartlarından biri, üye ülkelerin, seçilmiş, sivil ve anayasal demokrasilere sahip olmasıdır..

Bu işin bir yanı..

Şu andaki Türkiye'de egemen olan fiili duruma gelince..

Pek fazlaca şikayet edilen bir tabloyu, yine hepimiz biliyoruz..

"Tartışılmazlar"ın egemen olduğu, birbirine karşıt iki dünyanın arasında kalmış durumda Türk düşünce ve siyaset yaşamı..

Bunu bazıları, "cami ile kışla arasında kalmak" şeklinde ifade ediyor..

"Cami"den giderek "Siyasal İslam"a dayanan çizgi, nerelere ve 28 Şubatlara dayanmadı mı?

Şimdi en tartışılmaz konu olan "Din" bile, "mesela" kurban konusunda nasıl harıl harıl tartışılıyor..

Ama "Kışla"dan giderek "Askeri Demokrasi"ye veya bazılarına göre "Militan Demokratlık"a dayanan alanda, henüz tartışma başlatılmadı..

Oysa nasıl "Laiklik", "seçilmişler" ve "ruhban"dan oluşan "dualizm"in sona erdirilmesi için en etkili yöntemse, "Demokrasi" de, "seçilmişler" ile "atanmışlar"ın oluşturduğu dualizmin bitirilmesinde en etkili yöntemdir..

Türkiye, kendine özgü yapısı ile, "din ve siyaset"i, birbirinden ayırabilmektedir..

Ama Türkiye, "asker" ile "siyaset"i, henüz birbirinden ayıramamıştır..

Bunun çözümünü Avrupa Birliği üyeliğinde gördüğümüz için, Orgeneral Kılınç'ın Avrupa Birliği karşıtı sözleri, geniş tartışmalara sebep olmaktadır.

Burada önemli olan Org. Kılınç'ın "A.B'ye alternatif" diye "Rusya ve İran"ı getirmesi değildir..

Önemli olan, Org. Kılınç'ın bu "alternatif düşünce"yi sunmadan önce, hangi özgür düşünce ortamındaki "beyin fırtınaları"nda, ne tür başka alternatif düşüncelerle de karşılaşmış olabileceği sorusuna ilişkindir..

Çünkü birbirine benzeyen ve resmi ideolojiyi rahatsız etmeyen, ölçülü, disiplinli ve bol terbiyeli, "farklı görüş arama" ortamlarından, aslında ne "alternatif", ne de "çözüm" çıkabilir.

ŞAKA

Hiyerarşi kargaşası!..

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel de, Orgeneral Kılınç'ın Avrupa Birliği karşıtı görüşlerine destek vermiş..

Keşke önce, "seçilmiş siyasetçi" ve "iktidar sahibi" olarak, Şükrü Sina Gürel "AB'nin alternatifi İran ve Rusya'dır" deseydi..

Sonra da, "atanmış bürokrat" olarak Org. Kılınç ona destek verseydi..

TBMM GÖREVİNİ YAPMALI

A.B. ile ilişkiler dondurulmalıdır!..

Orgenerallerin, kamuya açık tartışmalarda temel politikalara aykırı sesler yükseltmeleri, hiç askeri darbe yaşamamış bir Batı ülkesinde, doğal karşılanır..

Ama sizin yasama organınız olan TBMM, harıl harıl "Uyum Kanunları" çıkartırken..

Sizin yürütme organınız olan Bakanlar Kurulu, olanca varlığıyla Avrupa Birliği üyeliğinin kapısını zorlarken..

Ve sizin kamuoyununuz, yoğun biçimde bu konuda kamplaşmışken, bir Orgeneral ve üstelik ilgili yasa ile olağanüstü yetkilere sahip Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olan Orgeneral, "Avrupa Birliği'ne karşıyım" derse, bu "siyasi bunalım" yaratır..

Kanımızca bu konu, hemen olağanüstü bir görüşme ile TBMM'nin gündemine alınıp tartışılmalı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği'ne dönük politikası tazelenerek, teyid edilmelidir.

Bu yapılana kadar da, Uyum Kanunları dondurulmalı ve Avrupa Birliği ile görüşmeler askıya alınmalıdır..

Org. Kılınç'ın tutumu, Doğu Perinçek'in tutumundan farklı içeriklidir.


9 Mart 2002
Cumartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED