T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Okula giremeyince

Bir İmam Hatip Lisesi öğrencisiyle konuştuk dün. "Kapı önünde polisler bekliyor mu?" diye sorduk. Sanki olan bitenden haberimiz yokmuş, uzaydan gelmişiz gibi bir hava oluştu. Haberlerde hiç görmedin mi der gibi bakıp kısaca "Evet" dedi.
Sonra laf açıldı.
O polislerin de çoğunun evindeki karısının, memleketteki anasının başı örtülü olduğunu, bazılarının çocuklarının İmam Hatip öğrencisi olduğunu, değilse bile saygılı olduklarını ve sadece aldıkları emre uymak zorunda bulunduklarını konuştuk.
"Biliyorum" diyordu.
Geçen gün başından geçen ilginç bir olayı anlattı.
- Okula giremeyince otobüs durağına gittim. Polisin biri yanıma yaklaştı. "Otobüs geldi işte niye binmiyorsun?" diye sertçe çıkıştı. Durağa gelen Mecidiyeköy otobüsüydü. Bense Üsküdar'a gidecektim.

Küçük memura niye zam yok?

AK Parti Milletvekili Osman Aslan, üst düzey memur maaşlarına 250 ila 450 milyon

lira arasında artış sağlayan kararname üzerine, Başbakan Ecevit'e, "Düşük maaş alan memurlara hiçbir şey vermemenin gerekçesi nedir?" diye sordu.

Küçük memurun maaşı o kadar az ki neresine zam yapacaksın?

AB NE OLUYOR ORADA ?

Mesut Bey, "Avrupa Birliği konusunda kimse askerin arkasına saklanmasın" dedikten sonra Kılınç Paşa konuştu.

MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın söylediklerinden çıkan sonuç şu:

- Benim arkama saklanabilirsiniz.

Şairi tanıyan kazanır

Epeydir şiirden uzak kaldığımızın farkında olanların talepleri var. Son zamanlarda şiire pek yer vermedik; çünkü bir şiir çıktığında, hemen ardından en az on tane daha geliyor. Hepsini yayımlamak, hem teknik, hem de kalite açısından mümkün değil. Kimseyi kırmak da istemeyince, işler karışıyor, zora düşüyoruz.
Bu kısa açıklamanın ardından, iyi bir şiire ne dersiniz?
Benim de yeni okuduğum bu şiir, ilk defa burada yayımlanıyor.
Şairin ismini vermeyeceğim. Onu siz bulun.
Doğru tahmin edenlere ödül var. Ödül sürpriz değil, bir kitap. Tahminlerinizi faks ya da e-mail yoluyla gönderin.
Bilin bakalım, kim bu şair?

KABUS

Kış gecesi; yatakta büzülmüş yatıyorum
Dudağımı ısırıp hafif kanatıyorum
Kar kokusu sızıyor duvarın çatlağından
Azade bir ürperti kurtulmuş da bağından
Gecenin boşluğundan üstüme çullanıyor
Dudaklarım ateşten, gözüm yaştan yanıyor
Azap mıdır, ölüm mü, bir hâle geçiyorum
Kimbilir, ardarda kaç merhale geçiyorum
Birden bir sonsuzlukta ışıklar, parıltılar
Kapılar, kapıların ardında gürültüler...
Tedirgin ve sararmış, çalıyorum birini
Menteşe gıcırdıyor, eşikte evsahibi
Elindeki alevi dökünce üzerime
Üzerim tutuşuyor; kapanmış gözlerime
Acılar yükleniyor, açıp haykırıyorum
Kâbusumdan uyanıp arıyorum bir yorum.
Meğer bu deli rûyâ uykularımda yokmuş
Göndermiş onu bana sokakta öten baykuş
Gecenin hilesine gülerken hazin hazin
Çalkantısı vuruyor kulağıma denizin
Gemilerin, rıhtımın, halatların türküsü...
Kâbus yok artık ama hakikatin korkusu
Zarif aldatmalarla sarıyor her yanımı
İnce ve ruhsuz bir ses titretiyor tenimi
Buzlanmış pencereme yaşlı bir el vuruyor
Bahçemde donuklaşmış, solgun yüzler duruyor
Kim çağırır beni bu ışıksız vakitlerde
Yüreğimde çınlayan, duyulmayan ses nerde?
Bu kör akşam benimdir, kapıma yaklaşmayın
Ümitlerim takılmış kirişine bir yayın
Sevdâlı bir hedefe atılmayı bekliyor
Nafile ah!.. Gençliğim ardımda emekliyor
Henüz büyüyemeden ölmüş çocuk gibiyim
Lavantalar iuçinde bir bohçacık gibiyim
Kimsenin açmadığı, bakmadığı bir bohça
Tertemiz çürüyorum, kusursuz ve bedbahtça
Gel dokun bana artık, gel dokun bana hüznüm
Dertlerimle derdim yok, hüzünden yana hüznüm
Limanımı sen doldur ki, yanaşan olmasın
Sakın bu yalnızlıkta bir konuşan olmasın
Bozulmasın diyorum bu gök mavisi büyü
Öp beni kimsesizlik, dudaklarımda uyu!
İçime yaldızını serpiştir , ilhamının
Gökyüzü üstümüze kapandığında yarın
Yer-gökbir olduğunda, dîvân kurulduğunda
Herkes günahlarını taşırken bir omzunda
Sen şiir ol, gel bana, ben sese bürüneyim
Sarayım vehimleri, vesvese bürüneyim
Günahkârlar ateşi duyarken ensesinde
Gece yüzlü sevgili süzülerek gelsin de
Sevdâyı haykıralım mahşerin ortasına
Son versinler ölmüşlük-dirilmişlik yasına
Fayda etmiyor artık bu vâveylâ desinler
Ateş ne ki, yakıyor bizi Leylâ desinler!


9 Mart 2002
Cumartesi
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED