|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dün yine bir banka şubesini soydular. İnsanı "kötü duygulara" götüren bir olay. "Kapkaç" nedeniyle bütün hanımların "korku içersinde" dolaştıkları İstanbul, şimdi de neredeyse "yaygın" hale gelen "banka soygunları" ile "kanunsuzlar kenti" haline geliyor. Neden acaba? Nedeni açık "ekonomik kriz insanları işsiz bıraktı, aç bıraktı", her çeşit kötülüğü yapar hale getirdi. Yıllardır "enflasyonu düşüreceğiz" diye halkı "fedakarlık" yapmaya zorlayanlar, iki yılda bir "IMF Programı" değiştirenler, 10 ay geçmeden "sil baştan" yapıp halkın daha da fazla "kemer sıkmasını" isteyenler, sonunda "sabır taşını" çatlattılar. Hafta sonu Sarıgazi, Çekmeköy, Kurtköy, Dolayoba gibi semtlerdeki marketleri gezdim. Raflar yarı boş vaziyetteydi. Satışlar düşmüş. Mağaza görevlileri "Patronlar boşu boşuna mal doldurup parayı "satılmayan mala" yatırmak istemiyorlar" diyor. Bu arada bir de "önemli uyarıda" bulunuyorlar. "Hırsızlık olayları eskiye göre birkaç kat arttı." Hırsızlığı önlemek için mağazalara "kameralı sistem" yerleştirmişler. Her yere de "hırsızlığa karşı" böyle bir önlem aldıklarını açıklayan "uyarı levhaları" koymuşlar. Tezgahtarlar "Ağbi yakalanınca çok mahçup oluyorlar. Karınlarını doyurmak için "yokluktan" çalıyorlar. Hem onları hırsızlığa teşvik etmemek, hem de yakalanınca mahçup olmalarını önlemek için bu levhaları her yere koyduk" diyor. İşte "IMF'ye teslim" ekonomi politikalarının normal sonucu bu. IMF'ye verilen Niyet Mektubu'nda 2002 yılı enflasyonu için yüzde 35 öngörülmüş. Bu hedefi tutturabilmek için ekonomi daraltıldıkça daraltılıyor. Şirketler "iflas edip batıyormuş", kapanan fabrikalar, işyerleri yüzünden "halkımız açlık çekiyormuş", sokaklar "işsiz, aşsız" insanlarla doluymuş kimsenin umurunda değil. Geçen gün iki banka birden soyulmuş halkımız paniğe kapılmıştı. Soygunculardan öldürülerek "ele geçirilenler" sıradan vatandaşlardı. Bir tanesi "işsiz petrol mühendisi", ötekisi ise kalifiye bir iş sahibi "marangoz" idi. Kimileri bu soygun girişimini "kumar borcu", kimileri "babasının hastalığı" gibi gerekçelere bağlasalar da soyguna kalkışan kişilerin "sabıkasız" oluşları bir başka "acı gerçeği" ortaya çıkarıyor. Artık sıradan vatandaşlar da ellerine silah alıp banka kapılarına dayanacak noktaya gelmişti. "IMF zoruyla" piyasalar böyle "yaprak kımıldamaz" halde tutuldukça bu soygunlar korkarım ki çoğalacak. IMF programları bizim "derdimize derman" olamıyor. Yıllardır "IMF ile iç içe" yaşıyoruz. Onun verdiği "reçeteleri" uyguluyoruz ama yine de "krizden krize" giriyoruz. Şimdi de "enflasyon yüzde 35" olacak diye daha ağır fatura ödeyeceğimiz "sosyal krizler" karşımıza çıkıyor. "Vergi indirimi yapılsın, devlet harcamaları artırılarak piyasaya "doping" etkisi yapılsın, iç piyasada talep artsın, ekonomi işlemeye başlasın" dendiğinde, IMF yaygaraya başlıyor, "Mektupta belirtilen hedeflerin dışına çıkamazsınız. Kaynak bulmadan harcama yapamazsınız." Peki ne yapacağız? 2002 yılının ilk çeyreği geçti, ekonomide kıpırdama yok. Halkın cebinde para olmadığı için mal ve ürün talebi olmuyor. Talep olmayınca ayakta kalabilmiş ve yaşama savaşı veren fabrikalar üretim yapamıyor. Dalgalı kur nedeniyle dolar, Türk Lirası karşısında geride kaldı. Dolardaki bu düşüş ihracatı "olumsuz" etkiliyor. Amerika'nın Irak'ı vurma hesapları "turizm gelirlerini" de geriletecek. Zaten Niyet Mektubu'nda 2 milyar dolarlık "turizm geliri düşüşü" var. Ama IMF'ye bakarsan her şey güllük gülistanlık. IMF'ye göre "Türkiye yüzde 35 enflasyon hedefini tutturacak ve büyüme başlayacak." Nasıl olacak bu? Enflasyon düşünce faiz oranları da düşecek. Kredi faiz oranları da düşecek. Faizler düşünce hem devletin borç ödeme kabiliyeti artacak, hem de reel sektör borçlarını çevirir hale gelecek. Bu arada tüketici kredileri de devreye girerek piyasada "talep" oluşacak. Oluşan talep fabrikaları üretim yapmaya yöneltecek, üretim olunca ekonomi büyümeye başlayacak ve biz krizden çıkacağız. Hani Nasrettin Hoca, borcunu ödemek için alıcısına demiş ya; "İki tane kuzu aldım. Onlar koyun olacak, sonra çoğalacaklar. Daha sonra daha çok çoğalacaklar. İşte buraya dikenli tel çekiyorum. Bu telden atlarlarken yünleri tellere takılacak. Onları toplayacağım. Eğirip iplik yapacağım. Bu iplikleri satıp sana olan borcumu ödeyeceğim." Alacaklısı gülmeye başlayınca da "Peşin parayı görünce gülersin kafir" demiş ya bizimki de o misal. Şubat ayında "nispeten düşük" çıkan enflasyon rakamları IMF'yi de bizim bazı politikacıları da "şaşırttı." Şimdi "ağlanacak halimize" gülüp duruyorlar.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |