T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Arjantin ekonomisi % 2 enflasyonla battı

Eğer ekonomiyi yeniden üreten, büyüyen hale getirmez, kapanan fabrikaları yeniden "işler" hale sokmaz isek, IMF'nin emirlerine yine gözü kapalı "baş üstüne" dersek, Türkiye'de, Türklere ait bir tek önemli kuruluş kalmayacak.

Bunun son örneğini Fruko-Tamek olayında yaşadık. 1955 yılında Fruko şirketini kurarak Pepsi üretim ve dağıtım işini yapan Melih Sipahioğlu, 2 yıl önce Arthur Andersen kuruluşunun 350 milyon dolar değer belirlediği şirketi, 100 milyon dolara Pepsi Bottling Group'a sattı.

Türk içecek pazarında yarım milyar dolara yakın ciro yapan yerli şirketimiz artık yok. Onun yerini bir yabancı şirket olan Pepsi aldı. Paralar artık Türkiye'de kalmayacak Pepsi ile birlikte uçup gidecek.

Bir yıl önce "Batan geminin malları bunlar" başlıklı yazımda "Bu gidiş iyiye gidiş değil. Şirketlerimizin değeri bir gecede yüzde 60 düştü. İri yarı bir yabancı şirket, Koç Grubu da dahil, Sabancı, Anadolu Grubu da dahil bir çok şirketimizi, bir hamlede kolayca satın alabilir" diye yazmıştım.

İşte o günlerde, önce "sudan ucuz paraya" Demirbank İngilizlere gitti. Diğer bankalarımıza "talipli" olanlar, baktılar ki kriz nedeniyle "şirket fiyatları her geçen gün düşüyor", kendilerini geri çektiler, "bedavaya" kapatma gününü beklemeye başladılar.

Onlar beklerken devlet de "Aman bir tek yerli bankamız kalmayacak" endişesiyle, "bankaları kurtarma" formülleri aramaya başladı.

Bir ekonomi düşünün ki, sürekli küçülecek ve de bir tek yerli bankaya sahip olamayacak hale düşecek. Bu ekonomiyi, bu hale getirenler utanmalıdır. Utanmalıdır ve derhal görevlerinden istifa etmelidir.

Bizi onların "IMF'ye teslim" politikası bu hale getirdi. Şimdi bu "teslimiyet" sadece ekonomiyi değil "devleti batıracak" noktalara doğru koşar adım gidiyor. Herkes "büyümeye geçilsin, piyasalar canlansın" derken, IMF "Aman programa aykırı bir iş yapmayın. İyi yoldasınız. Yüzde 35'lik enflasyon hedefini tutturacaksınız" masalını anlatıyor.

Halkın cebinde para yok. Devlet borç ödemenin dışında hiçbir iş yapmıyor. Bir yere "bir tek çivi çakmıyor", piyasalarda "yaprak kımıldamıyor", esnaf canından bezmiş, icralarla, mahkemelerle uğraşıyor. Ekonomi bir yıl önce yüzde 8.5 küçülmüş, bu yıl "yüzde 4 büyüme olacak" denmiş ama bırakın büyümeyi, ekonomi küçülmeye devam ediyor. IMF politikası nedeniyle fiyatları artıracak her çeşit genişleme yasak. "Baskı altına alınan talep" önümüzdeki günlerde ithalatın yanı sıra, ihracatta da geriye düşüş başlatacak.

Türkiye ekonomisinde "tek hedef enflasyonu düşürmek" oldu. Enflasyon düşse ne olur, düşmese ne olur? Senin ekonomin büyüyüp üretemedikten sonra yüzde 10'lara, yüzde 5'lere çekilen enflasyonun "kıymet-i harbiyesi" kalır mı?

"Türkiye Arjantin gibi olmaz" diyenlerin bir kez daha dikkatine sunarım. Arjantin ekonomisi "çöktüğü" zaman Arjantin'de yıllık enflasyon yüzde 2 dolaylarında idi. Yani enflasyonu aşağıya çekmişler ama Arjantin ekonomisi 2- 3 yıl (yani şu an bizde olduğu gibi) sürekli küçüldüğü için "çöküş" kaçınılmaz olmuştu.

Şimdi aynı filmin bir başka versiyonunu IMF Türkiye'de oynatıyor. Filmin yönetmeni IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen. Filmin baş rol oyuncuları Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz. Kahkonen, "dediği dedik, çaldığı düdük" bir havada. Şimdi de "halkı uyutmak" için "Türkiye'nin kurtuluşu bu programda. Bu programla enflasyon düşürülecek, büyümeye geçilecek, istihdam artırılacak ve böylece Türkiye bize olan borçlarını ödeyecek" diyor.

Görüyorsunuz kendi ağzıyla yakalanıyorlar. "IMF'nin derdi Türkiye'ye verilen borçların geri ödenmesi. Bize "kurtuluş" diye sundukları programları bu politikaya göre hazırlıyorlar" diye yazarken, yanlış yazmamışım. Onların derdi, bize verdikleri paraları "hem de faiziyle" geri almak. Bizi borçlandırıp "emir dinler" hale sokmak.

Ondan sonra da "Enflasyon düşecek, enflasyon düşünce faiz oranları da düşecek. Kredi faiz oranları da düşecek. Faizler düşünce hem devletin borç ödeme kabiliyeti artacak, hem de reel sektör borçlarını çevirir hale gelecek. Bu arada tüketici kredileri de devreye girerek piyasada "talep" oluşacak. Oluşan talep fabrikaları üretim yapmaya yöneltecek, üretim olunca ekonomi büyümeye başlayacak ve Türkiye krizden çıkacak" masalıyla bizi uyutuyorlar.

Aynen Arjantin'de olduğu gibi, halkın alım gücü kalmadığı için, bizde de enflasyonu düşürebilirler ama "bu kafada" giderlerse ne ekonomiyi büyütebilirler, ne de krizden çıkabilirler. Biz de yıllarca yaptığımız "aptallığa" devam eder, onun bunun karşısında "onursuz" duruma düşerek "üç beş milyar dolar" için "dilencilik" yaparız.


16 Mart 2002
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED