T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Bir özveri dergisi: Kaşgar

Edebiyat dergilerinin kaderi gibidir kısa ömürlülük. İstikrarla, ne periyodunu ne de içeriğini bozmadan uzun yıllar çıkan / çıkabilen kaç edebiyat dergisi vardır ki sayabileceğimiz. Ülkemizdeki edebiyat ortamını yeni imzalarla zenginleştirmek, yeni eğilim alanları açmak amacıyla beş yıl önce çıkmaya başlayan edebiyat-kültür dergisi Kaşgar, sağlıkla ayakta kalan edebiyat dergilerinin en başarılı örneklerinden biri. O ilk çıkıştan bu yana her sayısıyla kendini koruyarak yenileyebilen derginin iki şair-editörü var: Cevdet Karal ve Ömer Erdem. Alkışlanması gereken bir çabanın ürünü olan Kaşgar'ı, derginin editörlerinden Ömer Erdem'le konuştuk.

Beşinci yaşını dolduran Kaşgar nasıl doğdu? Bir ihtiyaçtan mı doğdu?

Beş yıl önce bizi bir edebiyat dergisi çıkarma düşüncesine sevkeden şartlar bugünkü ortamın atmosferinden farklı değildi. Fakat o günün de sadece özel koşullarından kaynaklanmıyordu bu durum. Öteden beri Türk edebiyatının alan görüntüsü ya çok bulanık ya da çok zayıftı. Çünkü siyaset canavarı düşünce ve sanatı yedeğine almış kendi sarhoşluğu içinde önüne gelen her şeyi sürüklüyordu. Kaşgar, siyasetin bir sünepe çocuk gibi kendi içine büzüldüğü günlerin tam da içinde, umutsuzluk ve çözülüş psikolojisine meydan okurcasına kendi alçakgönüllü görüntüsüyle günyüzüne çıkıverdi. O günün ortamında biz de vardık ve ürünlerimizi yayınlıyorduk.

Fakat, edebiyatı, şairliği sadece ürün yayınlamak olarak değil, aynı zamanda içinde yaşadığımız ortamın yeni açınım, yeni bakışlar ve farklı arayışlarla zenginleşmesi gerektiğini düşündük ve özel olarak da şahsi tecrübelerimizin çoğalmasını istedik. Fakat şahsi tecrübeyi benmerkezci bir zemine oturtmak değil taşıyıcı ve yaratıcı olmayı da istedik. Bu duyuşu bize ilham eden Türk edebiyatının karakteriydi aynı zamanda. Çünkü Türk edebiyatı özellikle şairlerin çıkardığı dergilerde ufuk kazanmıştı. Biz de kendi ufkumuzu çizmek istedik.

Dergiye emeği geçen herkes özveride bulundu

Peki bu beş yıl nasıl geçti?

Kolay geçmedi. Bir defa biz bir dergi çıkarmanın büro, eleman çalıştırma, arşiv kurma, okuyucularla ve yazarlarla ortak mekanlarda buluşma, dağıtım, pazarlama gibi teknik düzeydeki imkanlarına bir türlü kavuşamadık. Günümüzün ekonomik koşulları bugün bunları bir hayal olarak taşımamıza izin veriyor sadece. Kaşgar bir özveri dergisi oldu hep. Yazarları, destekçileri ve editörleri hep özveride bulundu. Fakat, bu beş yıl içinde uğradığı algılar aynı kısır döngüye maruz kaldı.

Nasıl bir kısır döngü bu?

Kimi çevre ve şahıslar Kaşgar'ı kendi özel hedeflerinin önünde atlanması cesaret ve güç isteyen bir tutum çiti olarak gördüler. Bu çitin altından geçme kurnazlığına yeltenenler de oldu. Fakat asıl düşündürücü olan bir yığın ruhsal bozukluğu içeren bu yaklaşımın arsızlığıydı. Bir yandan da şöyle söylendi; "Evet, Kaşgar, Türk edebiyatının bugün en iyi dergisidir. Kaşgar'ı çok seviyoruz." Böylece bu genelleyiş zihni olarak muhatabını olduğu yerde donduruyordu. Neyi yaptığımız ortada da neden böyle yaptığımız üstüne düşünmek istemedi kimse.

Edebiyat dergicileri çok yönlü bir yalnızlığa itiliyor

Türkiye'deki edebiyat dergilerini nasıl buluyorsunuz ve Kaşgar'ı bu ortamda nerede görüyorsunuz?

Türkiyedeki edebiyat dergilerini izlemeye çalışıyoruz. Şöyle genel bir manzara görünüyor. Bu ülkede iyi olan ne kadar varsa edebiyat dergilerindeki iyilik de o kadar. Kötülük de ne denli yaygınsa edebiyatsızlık da o ölçüde yaygın! Söylemek istediğimiz şu; eğer bir topluluk, iyiyi görüp, ondan yana olup ve onu hayatına katmazsa kötülüğe mahkum olur. Bazen yaratıcı olmasa bile iyide sebat etmek gerekir. Fakat bayatlama başlamışsa onu da ya yenileyeceksin ya da sürdürmeyeceksin. Edebiyat aklı başında adamların kotaracağı iştir. Mahalle çeteleşmelerini andıran çıkışlarla sosyal bir klan görüntüsü taşıyanların birbirinden farkı olamaz. Türkiye'de edebiyat dergiciliğine girişen insanlar yalnız bırakılıyor. Bu yalnızlık çok yönlü işletiliyor. Çünkü kimse işin doğru tarafından bakamıyor. Bakamıyor çünkü her türlü algılamada ve bakışta temelli bir sakatlık gözleniyor. Böyle olunca da değerlendirmeler düşünceden değil şahsi duygulardan doğuyor. Kaşgar mecburen bu ortamın içinde görünse de duyarlıkları ve davranışlarıyla hep ayrı...

Polemikler polemik değil, resmen dalaşma

Dergiler arasındaki polemikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunlar sağlık işareti midir ve sağlıklı yapılıyor mu sizce?

Ne polemiği, bunlar resmen dalaşmadır. Dalaşma, bir insan eylemi değildir. Bizim temel bir prensibimiz var, eleştirmek, kavga etmek değil, esere ve yazara değer vermek, onu saymak ve onun yerini aramaktır. Ve bu sevgiyle yapılmalıdır. Böyle yapıldığı sürece, elbette eleştiri, tartışma edebiyat dünyasında yaratıcılık derecesinde değer taşır. Fakat bugün şahit olduğumuz haliyle kadük ve kısır sevgi ile sulu saldırganlık edebiyat ortamının sağlığından ziyada bu yazıları kaleme alan insanların ruh sağlıklarıyla ilişkililendirilebilir.

 
Edebiyatı bireyler üretir ama...
Kaşgar'ın politikası... Edebiyatı, yazar adaylarının bir varolma biçimi olarak seçmiş, zihnini ideolojik koşullanmaların karanlığından kurtarmış ve bir fikir bütünlüğü ve tutarlılığına kavuşmuş, geçmişi bilgi yoluyla inceleyen, sezgilerini yaratıcılığın mayasıyla yoğuran, yaptığı işi seven, ona saygı duyan ama eleştirmekten de geri kalmayan, şikayetçi değil üretici, kavgacı değil arayıcı ve sorgulayıcı, ciddi fakat güleryüzlü ve de sabırlı bir politika. Elbette bu bugünün konjoktörüne uygun değil. Yuttuğu her nesneyi kendi gıdası yapan ve canavarlığı bir ahlak haline dönüştüren ortalamaya aykırı. Fakat... fakat...Yeni hedefimiz ise, yeni imzalarla daha da zenginleşmek, edebiyat dünyamızda yeni eğilim alanlarını arayıp bulmak ve neticede özveriyle büyüttüğümüz bu ağacı ayakta tutmak. Son olarak da şunları söylemek gerekir: "Türkiyenin dünya ölçeğinde bir insanlık projesi geliştirip, kendisini medeni bir toplum yapabilmesinin yolu ekonomik ilerilik kadar hatta ondan daha önemlisi düşünce ve sanat alanında göstereceği performansa bağlıdır. Edebiyat tamam bireyler tarafından yaratılır, fakat bu yapılagelenleri tek tek şair ve yazarların bireysel dünyalarına hapsetmek, ona duyarsız kalmak, daralanlara uğratmak, uzun vadede insanlığımız için önemli bir handikaptır. Türk siyaseti de eğer yeni ufuklar kazanacaksa, kazanmak zorunda ise geçmişte yazarlarının yarattığı değerler kadar bugün ve gelecekte yaratılacak eserler ve yazarlar sayesinde olacaktır. Bırakalım haklıyı haksızı, Türkçe bir dil olarak gelecekte çok ciddi sıkıntılar yaşayacak, Türk edebiyatı tamamen yabancı bir duyarlığın mahkumu olmaktan kurtulamayacak, olup gelenlere, yaptıklarımıza, yapmak istediklerimize bu ülkenin açık zihinli insanları biraz da bu noktadan bakabilmeyi öğrenmeli. Yoksa biz de yılgınlığa ve rahatlığa kapılıp, boş ver deriz, bize ne. Kimsenin de dönüp baktığı yok zaten.. İşte bu. Böyle bir ortam da yapılıyor, yapılıyorsa iyi işler"
Kalan Tek Nefes İstanbul'da sahneleniyor
Jerzy Grotowski ve Thomas Richards Çalışma Merkezi "Kalan Tek Nefes" (One Breath Left) adlı oyunlarıyla İstanbul'da. Çağdaş tiyatroya yön veren tiyatro adamlarının en önemlilerinden biri sayılan Grotowski, Tiyatro Laboratuvary adlı atölyesinde, oyunculuk ve yeni bir tiyatro dili üzerine yaptığı araştırmaları ve 1960-70 yılları arasında bütün dünyayı dolaşarak sergilediği oyunlarıyla, dünya tiyatro tarihinde köklü bir değişime imza atan; çağdaş tiyatronun gelişimini yönlendiren isimlerinden biri olmuştu. İstanbul'da sahnelenecek olan oyun, bu gün saat 18.00 ve 20.00, Pazar günü ise saat 20.00'de Enka Vakfı içindeki Enka Oditoryum'da oynanacak. Bilgi için tel: 0 212 276 22 14
9 Mart 2002
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED