|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Geçtiğimiz günlerde iki önemli haber gözüme çarptı. Bunlardan biri, İstiklâl Marşı'nın kabulünün 81'inci yılı sebebiyle İstanbul'da düzenlenen törene, ellerinde Türk bayraklarıyla gelen genç kızların alınmak istenmemesiydi. İmam Hatipli bir genç birinci seçilmişti ve kızlar bu vesileyle, arkadaşlarını desteklemek üzere, törene katılmıştı. Eyüp Anadolu Lisesi'ne başörtülü oldukları için alınmayan o genç kızlara, Cemal Reşit Rey Salonu'nu terk etmeleri bildirildi. Onlar direndiler; dışarı çıkmadılar. İyi de yaptılar. Zulme karşı direnmezseniz, bütün haklarınız elinizden alınır. Liberal demokrasinin fikir babası John Locke, insanların doğuştan sahip oldukları haklardan söz eder: Düşünce, ifade ve inanç hürriyeti, mülkiyet hakkı gibi. Devlet, bireyin bu haklarını koruduğu ölçüde, meşruiyetini muhafaza eder. 4 yıldızlı irade
Gözümüze çarpan ikinci haber, Milliyet'te çıktı. "Powell'den sonra, ABD yardımcısı Dick Cheney de dört yıldızlı general istedi" deniliyordu. Cheney, Ecevit'in yanı sıra, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ile de görüşme hususunda ısrarlı davranmıştı. Meclis'teki bir konuşmamda "milli iradenin yerini 4 yıldızlı irade aldı" derken işte bu gerçeğe işaret etmiştim. Maalesef 28 Şubat'tan sonra, siyaset, taşeronluk faaliyetine dönüşmüş, politikacılar, hayatî konularda dayatmalara boyun eğerek, militarist demokrasiyi hayata geçirmişlerdir. Bu bataklıktan nasıl çıkılacağı henüz bilinmemektedir. Tünelin ucu görünmüyor. Bu yüzden de Dick Cheney, Kıvrıkoğlu'nu muhatap alıyor. Oysa Ecevit, ocak ayında çıktığı ABD gezisinde, Başkan yardımcısı Cheney ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ile görüşmüş, ABD Genelkurmay Başkanı Richard Myers bu buluşmaya katılmamıştı. Yukarıda zikrettiğim iki olay birbiriyle bağlantılı. Zira Türkiye'de 28 Şubat zihniyeti hâkim olmasaydı, İmam Hatipte okuyan kızlara ilişilmeyecekti. Onları, Cemal Reşit Rey Salonu'ndan çıkarmaya kimse gayret etmeyecekti. Eski makalelerim
1980'lerin başından beri başörtüsü meselesine çözüm getiremedik. O tarihten bugüne, miktarını hatırlayamadığım kadar makale yazdım. İşte bunlardan bazıları: "Elbette İmam Hatip Okulu mezunları diledikleri mesleği seçmekte, istedikleri üniversitelere girerek, tahsil hayatını sürdürmekte serbest olmalı... Laikliği, inanmışlara karşı bir silâh gibi kullananları onaylamıyoruz. Şeriatı, yani kişinin Kur'an'ın kurallarını özel hayatına uygulamasını, laikliğin en önemli bir unsuru olarak benimsiyoruz." (27 Nisan 1989) "Gazetedeki resimleri görünce içim burkuldu. Üniversite imtihanlarına katılan türbanlı genç kızlarımız, başlarını önlerine eğmişler, yüzlerini gizlemeğe çalışıyorlar. Sanki utanacak durumdalar... Yok yok yüzlerini kaplayan utanç değil... derin bir endişe bulutu... üniversiteye alınmamak, geri çevrilmek, imtihana sokulmamak, hatta aşağılayıcı bir muameleye maruz kalmak korkusu içlerini yakıyor." (21 Nisan 1987) "İrtica hortluyor sözünden oldum olası rahatsız olurum. Çünkü hem irtica kötü bir şey, hem, irticaın geniş boyutlara eriştiğine ve siyasi iktidarın gericiliğine teslim olduğuna dair haberlerin doğuracağı neticeler çok tehlikeli. 'Laiklik elden giriyor' vaveylası, geçmişimizde bazı teşebbüslere gerekçe oluşturmuştur... Kur'an kursları açılıyor. Bu kurslarda genç kızlara örtünmeleri öğütleniyor. İmam Hatip Okulları da öyle. Sonra gazeteler örtünenleri teşhir ediyor." (4 Aralık 1986) "Bu irtica sözlerinin bir türlü sonu gelmiyor ve maalesef zaman zaman insan haklarına müdahale biçimine bürünüyor. En büyük zararı da hanımlarımız görüyor. Bir genç kız düşününüz, inancı doğrultusunda başını bağlamış... Bazı hocalar, kraldan fazla kralcı davrandıkları için, başı bağlı genç kızları sınıfa veya imtihana almamakta ısrarlı davranıyorlar... Mühim olan fikirler mi, yoksa kafadaki örtü mü? Eğer başı bağlı hanım kızlarımızın fikirleri laiklik açısından zararlıysa, kafalarını açınca acaba bu düşünceleri uçup gidecek mi?" (26 Aralık 1986) "Dini inançları gereğince örtünen gerici; plajlarda açılıp saçılan ilerici... Türk musikisini dinleyen gerici; diskoteklerde tepinen ilerici... Allah'ın adını anan, Kur'an okuyan gerici; Marx'ın Kapital'ını okuyan ilerici... Dini nikâh kıyan gerici; metresiyle nikâhsız yaşayan ilerici... 'Elhamdülillâh Müslüman'ın' diyen gerici; Allah'ın adını sadece 'Allahısmarladık' diye vedalaşırken ananlar ilerici.... Yabancı ülkelerin hâkimiyeti altında yaşayan Türkler için Müslümanlık, kimliklerini muhafaza etmeğe yarayan önemli bir silâh. Eğer Türkler, Bulgaristan'da, Sovyetler Birliği'nde, Çin'de kimliklerini koruyabildilerse, bunu İslâmiyet'e borçlular. Türk varlığını eritmeye çalışan ülkelerin İslâm'ı, düşman olarak görmeleri tabiîdir. Ama, bizdekilerin İslâmiyet'le gericiliği karıştırmaları, 'ilericilik' adına inançlarla savaşmalarının sebebini anlamak mümkün değil." (24 Ocak 1987) "Müslüman Türkiye'de, örtünen kadına ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakılmaya başlanmıştır. Devletin açtığı okullarda okuma suçunu (!) işleyen İmam Hatip mezunları, şaibeli kişiler hüviyetine büründürülmüştür. Bütün bunlara ilâve olarak, siyasi iktidar laikliğe karşı çıkıyor havası yaratılarak 'zinde güçlere' gerekçeler hazırlanmıştır." (15 Ocak 1987) Baskılar devam ediyor
Görüldüğü gibi Türkiye'de değişen hiçbir şey yok. Aynı baskılar, üstelik artarak devam ediyor. İrtica, halâ gündemde ve irticayı ortadan kaldırmak bahanesiyle, hakkın özüne dokunmak sıradan bir olay gibi karşılanıyor. Esasında, başörtüsünün veyahut İmam Hatiplerde eğitimin, devletin temel nizamını dini esaslara dayandırmakla ne ilgisi var? Bunlar, devletin yapısıyla değil, toplumsal hayatla ilgili. Az gittik uz gittik, bir arpa boyu yol gittik vesselâm. NOT: Çeşitli makalelerimden derlediğim alıntıları, aynı zamanda, bizi değişmekle suçlayan bir köşe yazarına cevaben yayınlıyorum. Kendisine mahkeme kanalıyla ve Basın Konseyi aracılığı ile tekzip de gönderdim. Bakalım basın ahlâk ilkelerine uyup, çarpıttığı haberin doğrusunu sütununa alacak mı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |