|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
27.02.2002 akşamı Etv.'deki bir programda, Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş'ın bir söyleşisi vardı. Vural Savaş, bolca "şey, şey, yani, yani... ondan sonra, ondan sonra.... eeee, eee..." dedi. Cümlelerini de tamamlayamadı. Bunun için de, ne söylediğini tam anlamıyla anlamak mümkün olamadı. Ama; anlaşılan bir cümlesi vardı ki, çok yanlış ve tehlikeli idi; Vural Savaş, "Siyasilerimizin Avrupa Birliğinde; Mahkeme kararına rağmen, biz APO'yu asmıyoruz, demeleri gerekir." diyor. Vural Savaş, hukuki konularda kendisine karşı fikirde olanları itham ederek devam ediyor: "Ben daha önceki bir Tv. programında, artık ben hukukçuyum demiyorum demiştim," diyor. Bu sözü çok doğru. Benim işim; kim hukukçu sayılır, kim sayılmaz. Onu ayırdetmek değil. Ama; Anayasanın 138. maddesinde (Mahkeme kararlarının yerine getirilmesini hiç bir makam-merci ve kişinin geciktiremeyeceği) açık hükmü varken, "Mahkeme kararına rağmen, biz APO'yu asmıyoruz diyelim." diye tavsiyede bulunduğunu gururla söyleyebilen bir kişinin hukukçu sayılamayacağını biliyorum. Bu kişi; nereden mezun olursa olsun, hangi görevde bulunmuş olursa olsun, (Hukukçu) SAYILAMAZ! Ancak; (Hukuk Fakültesi mezunu), (Yargıtay eski Başsavcısı) SAYILIR. Anayasanın 138. maddesinde, böyle yazdığını bir hukukçunun bilmemesi ve okumaması mümkün mü?... Bilmeyen, okumayan; Okuduysa da, Sayın Vural Savaş gibi (Mahkeme kararlarının geciktirilmesini tavsiye ettiğini gururla (!) söyleyebilen de, hukukçu olamaz! Bu söyleşisinde Vural Savaş, (Bir süre önce, 300'ü aşkın Atatürkçü ile toplandıklarını ve bu toplantıda yaptıkları ankette 300 kişinin, 300'ünün de yeni bir parti kurulması görüşünü belirttiklerini) söyledi. BU SÖYLEDİĞİ DOĞRU İSE, DURUM VAHİM!..: Atatürkçü sayısı 300'e mi indi?!... Sayın Vural Savaş, Refah Partisinin kapatılması için, hukuka ve hukuk geleneğine aykırı, olağanüstü çabalar ve şovlarla dava açmıştı. Parti kapattırmayı nerede ise kan davası haline getirmişti. Sonunda da hala tartışılan bir şekilde Refah Partisinin kapatılmasını sağlamıştı. Şimdi parti kurma çabasında olabileceğini ima ediyor. Daha sonra da, Yekta Güngör Özden; Vural Savaş'la parti kurmakta olduklarını açıkladı. Haydi Savaş!, savaş da gör!.., Vur-al bakalım!.. Devlet gücünü elinde tutarken, onunla bununla savaşmak, ona buna vurup almak kolaydı... Parti kapattırmak, kolaydı! Ama, parti kurmak kolay mı?!.. Haydi! Parti kurabilirsen kur!.. 30 kişi, İçişleri Bakanlığına dilekçe verince, parti resmen kurulmuş oluyor. Bu kolay. ANCAK; parti kurmak 30 kişinin imzasını bir araya toplamakla yetmiyor. TÜRKİYE GENELİNDE TEŞKİLATLANIP, MİLLETİN GÖNLÜNDE MAKES BULABİLİRSENİZ, PARTİ OLURSUNUZ. YOKSA KAĞIT ÜZERİNDE KALIRSINIZ. DEMOKRATİK HAYATA GEÇTİĞİMİZDEN BU YANA; ADI SANI KALMAMIŞ NE TABELA PARTİLERİ GÖRDÜK!.. Bu anlamda ve hakiki manasında parti kurmak kolay mı?.. Nasrettin Hoca'nın Timur'un huzuruna çıktığında, yapayalnız kaldığı gibi, Devlet arkanda olmadığında, Milletin huzuruna çıktığında peşinden gelen var mı?... Gör!.. Militanlar için değil ama; demokrasiler için önemli olan milletin gücünü peşine alabilmektir. Haydi! Devlet arkanda olmadığında savaş, vur da al alabilirsen!.. Militanlar için değil aama, demokrasiler için önemli olan milletin gücünü peşine alabilmektir. Hodri meydan!.. Tabi, Milletin huzuruna çıkabilecek bir oluşumu sağlayabileceği, partileşebileceği dahi meşkuk ya!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |