|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Ankara'da satın aldığı villa, aylar sonra, Saadet Partisi'ne (SP) mensup bir milletvekilinin TBMM başkanlığına sunduğu sözlü soru önergesiyle gündeme giriverdi. Milletvekili, Cumhurbaşkanının, değeri 250 milyar TL (185 bin dolar) olarak ilân edilmiş villayı hangi para ile aldığını merak ediyor. Sorusu şu: "Üç çocuk okutan memur bir ailenin bu kadar para biriktirmesi ve gayrimenkul sahibi olması mümkün müdür?" Soruyu soran milletvekili "Sezer'e açıklama fırsatı sağladım" dese de, televizyon ve gazetelerin, olayı, başka amaçla büyütmek ve yaymak eğiliminde oldukları fark ediliyor...
Belli makamları işgal ettikleri için lojmandan yararlanan üst dereceli memurların, hele bir de karı-koca çalışıyorlarsa, Ahmet Sezer'in villaya dönüşen birikimine ulaşmaları zor değildir. Aynı durumdaki başkalarıyla karşılaştırıldığında Sezer Ailesi'nin villaya dönüşen tasarrufunda yagırganacak bir nokta yok. Daha önemlisi de şu: Sezer'in eleştirilecek yönleri arasında, soru önergesiyle ve haberlerle imâ edilen türden bir 'nakise' bulunmadığını herkes biliyor... Ahmet Sezer, önceki örneklerden farklı olarak, fazla ortalarda görünen, kendini her ihtilâfta öne süren bir cumhurbaşkanı değil. Ekonomik krizde, sosyal barışın çatladığı durumlarda, Afganistan, Irak ve Avrupa Birliği gibi uluslararası konularda keşke daha fazla işin içinde olsa. Genç bir diplomatı sözcü kullanmak yerine, keşke, ne düşündüğünü aracısız kamuoyuyla paylaşsa. Ancak, Çankaya'ya çıkmadan önceki uğraş alanının biçimlendirdiği kişiliğiyle Sezer, 'tarafsız hakemlik' olarak tanımladığı anlaşılan görevini, fazla ön plana çıkmaksızın yerine getirmeyi yeğliyor. Bizde, cumhurbaşkanı, anayasaya (m. 104) göre, 'devletin başı'dır. "Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder." En önemli görevi, "Anayasanın uygulanmasını ve devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetir" biçiminde özetlenmiştir. 'Vatana ihanet' dışında bir suçlamaya muhatap edilemez. Milletvekillerinin cumhurbaşkanlarına sorgu önergesi yöneltmeleri alışkanlığı olmadığı gibi, böyle bir anayasal yöntem de bulunmamaktadır. Bir SP milletvekilini, sonuç alamayacağı belliyken, Sezer hakkında soru önergesi vermeye sevkeden kızgınlığın altında ne yattığını bilemiyoruz. Ancak, onun dillendirdiklerini gazete ve ekranlarında yaygınlaştıranların bu girişimle neyi amaçladıklarını kestirmek hiç de zor değil. Sezer, Çankaya öncesinden başlayarak, 'medyada tekelleşme' yanlışına sürekli karşı çıktı. RTÜK Yasası başta olmak üzere medya patronlarının ilgi duyduğu bazı düzenlemelere, bütün baskılara rağmen, destek vermedi, bazı yasaları sırf bu yüzden veto etti. Kendisini şükran borçlu hissetmediği medyanın devlet imkânlarından palazlanmalarına çanak tutmak niyetinde olmadığını da hep belli etti. Medyanın kirli imâlarla Sezer'i yıpratmaya çalışma gayretini anlamak milletvekilinin amacını anlamaktan çok daha kolay. Medya patronlarının istediği gibi dizayn edilmiş basın ve RTÜK yasaları Meclis gündeminde; medya, bu yayınlarıyla, aba altından sopa göstererek, Sezer'in hareket alanını şimdiden sınırlandırma gayretinde. Hiçbir 'kutsal' tanımadığı hepimizin mâlumu haline gelen 'bir kısım medya' ve bazı kalemlerin "Cumhurbaşkanlığını yıpratma" konusunda öğüt dinleyecek durumları olduğunu sanmıyoruz. Ancak, iyiniyetli bazı meslektaşların kumpaslara âlet olmadan önce durup düşünmelerini gerektiren önemli bir nokta var: ABD'de Bill Clinton'a karşı açılan yıpratma kampanyalarından bildiğimiz üzere, rezil edilen sadece devlet başkanı olmuyor, 'devleti temsil eden kişi'nin başına sarılan skandallarla bütün bir millet de aşağılanıyor. Akçalı imâlara muhatap edilen Ahmet Sezer olayında, o imâlarda bulunanların rezillenmeleri daha büyük bir ihtimal.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |