T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Türk solu bastırıldı

Türkiye, dünyaca ünlü düşünür ve muhalif Naom Chomsky'den sonra şimdi de, eylemci kişiliği, görüşleri, kitapları ve politik duruşuyla tanınan ünlü yazar Tarık Ali'ye ev sahipliği yapacak. Everest Yayınları'ndan çıkan yeni kitabını tanıtmak ve 11 Eylül sonrası yaşanan tartışmalarla ilgili görüşlerini aktarmak amacıyla Everest Yayınları'nın davetlisi olarak 26 Mart-1 Nisan tarihleri arasında Türkiye'ye gelecek olan yazar, kitap yazmanın ve belgesel yapımcılığının yanısıra dünyanın en prestijli sol dergilerinden New Left Review dergisinin editörlüğünü yürütüyor. Tarık Ali'nin İngiltere, ABD, Almanya ve Brezilya gibi ülkelerle aynı zamanda Türkiye'de yayınlanacak olan yeni kitabı, 11 Eylül 2001 olaylarından sonra dünyada gelişen olaylara kapsamlı bir yorum getirmesi açısından önem taşıyor. Yazarla, eserleri ve sol akımlar üzerine konuştuk.

Körfez Harekatı sırasında Batılı bir gazetecinin Arap kültürünü küçümsemesi üzerine 'İslam beşlemesi'ni kaleme almaya karar verdiniz. 'İslâm beşlemesi' içinde yer alan eserleriniz İslâm dünyasında ve Batılı okuyucularınız üzerinde nasıl bir etki uyandırdı?

Romanlar bazı insanları ilgilendirir, bazılarını ilgilendirmez. İslam Quintet dünyanın birçok yerinde basıldı. Bu da gösteriyor ki, buna bir ihtiyaç var.

Son yıllarda yerel yazarların yanısıra özellikle Batılı yazarlar Osmanlı tarihini konu alan romanlara büyük ilgi gösteriyor. Osmanlı tarihinin birden popülerleşmesini neye bağlıyorsunuz?

Osmanlı İmparatorluğu'nun son büyük İslam İmparatorluğu olması; modernizmin ve kapitalizmin doğuşunu kendi bünyesinde yaşaması, benim ilgimi çekti. Osmanlı'nın niçin ve nasıl bu yönelişlere karşı koyduğu ise herkesin ilgi alanına giriyor.

NLR tecrübenize dayanarak dışardan baktığınızda Türk solunu nasıl görüyorsunuz?

Türk solu 80'li yıllar ve sonrasında bastırıldı. Türk solu, Avrupa genelindeki soldan tamamen farklıdır. Benim kanımca NLR Türkiye'yle ilgili haberlere detaylı bir şekilde yer vermiyor. Fakat ileride bu eksikliğimizi gidereceğiz. Biz bu dergide insanlara ne yapmalarını söylemiyoruz, ancak dünyada olup bitenleri anlatmaya ve açıklamaya çalışıyoruz.

60'lı, 70'li yıllara damgasını vuran politik simalardan birisiniz. Pekçok ülkedeki sol akımların 21. yüzyılda kitleleleri harekete geçirecek 'karizmatik' kanaat önderleri çıkaramamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İşçi sınıfı karizmatik ya da diğer tip liderler tarafından harekete geçirilemez. Liderler büyük kitlelerin ürünüdürler ve kitleler olmadan onlar da olmazlar. Seattle'de başlayan Anti-Globalizm hareketinin ilgi çekici ve cazip yönü ise, bu hareketi yönlendiren karizmatik bir liderinin olmayışıdır.

Çokuluslu şirketlerin menfeatlerini ulusal sınırların dışına taşıması, sosyalist akımların yeniden tırmanışa geçmesine neden olabilir mi?

Sosyalizm yeni kapitalizme karşı yeniden doğuyor. Fakat henüz tam değil. Arjantin'e bakın. Bu ülke yeni liberalist politikaların bir sonucunda tamamen çöktü. Kitle hareketi patladı, fakat bu hareket sosyalist bir kitle hareketi değildi. Orada bir alternatif yoktu ve hareket kapitalizm tarafından iyileştirildi.

Dünya solunun politik tarihi niteliğindeki "Ayna Korkusu" adlı romanınızda 1920'lerden 2000'li yıllara kadar geçen süreç içerisinde dünya solunun geçirdiği değişimi inceliyorsunuz. Dünyadaki sol okurlar bu romanınızdaki ilginç, ilginç olduğu kadar da gerçekçi saptamalarınızı nasıl karşıladı?

Bu konuda tam olarak bir fikrim yok

Türkiye'de pekçok insan sizin kitaplarınızı okuyor. Peki sizin Türkiye'den özellikle okuduğunuz yazarlar var mı?

Yaşar Kemal'in tüm romanlarını okudum. Orhan Pamuk'un ise bazı kitaplarını okudum. Böylece modernizm ve post-modernizm arasındaki farkı çok iyi anlayabiliyorum. Her ikisi de çok iyi yazarlar.

TARIK ALİ: SOLUN GÜÇLÜ SESİ

Pakistan'da dünyaya gelen Tarık Ali, aktivitist kişiliği ile dünyada dikkat çeken sayılı isimler arasında bulunuyor. Kitlesel eylemlerle politik hareketlerde boy gösteren, aktüel konulara yaklaşımı ve kitaplarıyla Avrupa'nın politik ve kültürel gündeminin şekillenmesinde önemli rol oynayan bir Doğulu olarak Tarık Ali, dünya entelijasyasının saygın isimleri arasında anılmayı hak kazandı. Ayna Korkusu, Salaheddin'in Kitabı, Taş Kadın, Nar Ağacının Gölgesi ve Fundamentalizmler Çatışması Tarık Ali'nin Everest Yayınları'ndan çıkan romanları arasında bulunuyor. Yeni kitabının tanıtımı amacıyla 26 Mart-1 Nisan tarihleri arasında Türkiye'ye gelecek olan Tarık Ali, 27 Mart çarşamba günü 17.00'de Boğaziçi Üniversitesi Murat Dikmen Salonu'nda, 29 Mart Cuma günü 15.00'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde konferans verecek. Ünlü yazar 30 Mart Cumartesi günü saat 15.00'te ise İstanbul Beyoğlu Mephisto Kitabevi okurlarıyla imza gününde buluşacak.

ABD DÜNYAYI TEHDİT EDİYOR

"Fundamentalizmler Çatışması" adlı kitabında, "Trajediler her zaman sanki bir boşlukta yaşanmış gibi tartışılır, oysa gerçekte her trajedi, yerel ve küresel, belli bir ortamda cereyan eder. 11 Eylül 2001 olayları da bu açıdan bir istisna değildir. Şu anda elimizde, New York ve Washington'a saldırı emrinin kimin verdiği ya da bu planın ilk kez ne zaman yürürlüğe konduğuna ilişkin kesin ve çürütülemez kanıtlar yok.... Görüntüler ve haberler seli bu olayları son elli yılın en göze batan, en küresel ve en iyi kaydedilmiş şiddet eylemleri haline getirmiş durumda. Ben burada bir dünya bağlamı, bu olayların habercisi bir dünya tarihi hakkında yazmak istiyorum. Bu, cehaleti erdem olarak göklere çıkaran, bir aptallık kültü yayan, hepimizin bir tüketim cennetinde yaşadığını ima ederek şimdiye alternatifi olmayan bir süreç" diyen Tarık Ali, kitabında İslâm ülkeleri halklarını kendi geleceklerini belirlemeye, ABD ve Batı sömürgeciliğine karşı kendi zenginliklerine sahip çıkmaya davet ediyor. 11 Eylül sonrasında tüm gezegende Müslüman kimliğin sindirilmeye çalışıldığı bir atmosfer yaratılmaya çalışılırken, Tarık Ali şu anki yaşanan durumun bize lanse edilmeye çalışıldığı gibi "medeniyetler çatışması"ndan değil, aksine "fundamentalizmler çatışması"ndan kaynaklandığını öne sürüyor ve dünya insanlığını tehdit eden en büyük tehlike olarak ABD'yi gösteriyor.

HAVVA SETENAY İLHAN

 
'İyi Şanslar' demek neye yarar?
Okday Korunan'ın yazıp yönettiği "İyi Şanslar" adlı oyun, seyirciye ayna tutarak, ironik bir dille zamanı günümüz insanının içinde bulunduğu "çöp çukuru"nu büyüteç altına alıyor.
(LA BOHEM) OPERASI
Mâlumdur ki opera, mûsîkî ile edebiyatı daha doğrusu tiyatroyu birleştiren bir san'at türüdür.. Bu birlikteliğin daha hafif şekillerine vodvil ve operet diyoruz.. İstanbul Operası'nın 42'nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle sahneye konulan Puccini'nin (La Bohem) operası bana iki şeyi hatırlattı: Birisi, operanın konusu, yani eserin içinde cereyan eden olayların ve mükalemelerin (konuşmaların) edebî değeri.. Bu olaylar ve konuşmalar, yabana atılacak cinsten, alelâde şeyler değildir.. San'atla, kültürle yoğrulmuş entellektüel bir grubun, gündelik hayat içinde, bu hayatın zorluklarını, güzelliklerini dile getirmekle beraber şiirin, felsefenin, musikî'nin ve resim san'atının çeşitli tezahürlerini, çeşitli özelliklerini, mizahla da karıştırarak canlandırmasından, temsîl etmesinden ibaret bir serüvenidir. Şâir, filozof, ressam, müzisyen gibi san'at ve fikir erbabından müteşekkil bir grubun bohem hayatını, bu hayatın esprilerini, komikliklerini, zekâ pırıltılarını, fikir kırıntılarını sergilemektedir.. Operayı bu sefer seyretmediğim için, sahnede canlandırılışı ve Türkçe sözlerin seslendirilişi ve besteleri hakkında birşey söyleyecek değilim.. Zira, Türkçe'nin operaya uygulanması, kolay bir hadise değildir.. Kelimeler ve cümleler, şarkı söyler gibi, bestelenmiş şekilde terennüm edilecektir.. Sözler, zaman zaman, hattâ çoğu zaman, en üst perdeden şarkı parçası, müzik parçası olarak verilecektir..
Belirtmek istediğim ikinci husus, eserin kitap olarak tercümesini yapan rahmetli aktör Turhan Göker'in harikulâde güzel tercümesidir.. 1970'li yıllarda (La bohem) adıyle yayınlanan eseri okuduğum zaman edib olmayan bir kişinin nasıl böyle mükemmel bir Türkçeye sahip olduğuna akıl erdirememiştim.. Daha sonra düşündüm ki; Şehir Tiyatrosu'nda uzun yıllar çeşitli eserlerde ve piyeslerde rol alan Turhan Göker, o eserlerdeki mümtaz Türkçe'yi ezberleye ezberleye, kendi fıtratındaki liyakatı da ortaya koyunca, elbetteki bu kadar nefis bir Türkçeye ulaşabilecekti.. Kültür diliyle konuşma dilinin hoş bir karışımından ibaret olan bu Türkçe'nin lezzetini tatmak isteyenler, (La bohem)'i ancak kütüphanelerde bulabileceklerdir.. Çünkü bu güzel eserin o günden bugüne kadar hâlâ ikinci baskısı yapılmadı.. Tercüme denilince, Hüseyin Cahit Yalçın'ın, Hamdi Varoğlu'nun, Reşad Nuri Darago'nun, Vahdi Hatay'ın, Cemil Meriç'in, Nasuhi Baydar'ın, Fehmi Baldaş'ın, arı dil merakından evvel Nurullah Ataç'ın, hattâ Vahdet Gültekin ile İbrahim Hayi'nin Nahit Sırrı Örik'in, Avni İnsel ve Adnan Tahir'in akıcı ve güçlü dillerini hatırlamamak mümkün mü?
Bir Mehmet Özgül var, Rus edebiyatından çeviriler yapıyor.. Türkçesi çok güzel!.. Bugünün başarılı mütercimlerini tesbit ve takdir etmek, hattâ yakın geçmişte kültürümüze hizmet etmiş kaliteli çevirmenleri de zikretmek, başka bir yazının, müstakil başka bir makalenin konusu olsa gerektir.. Gerçekleri ihmal etmemek ve hakşinas olmak için kaydetmeden geçmeyelim!.. Güzel tercüme deyince, Yedi Meş'alecilerden şair Sabri Esat Siyavuşgil'in (Sirano dö Berjarak) tercümesini zikretmemek olmaz.. Eser çıktığı zamanlar "bu manzum tiyatro, aslından daha mükemmel" diye, nice takdirkâr ve iltifatkâr sözlerle, övgülerle karşılanmıştı..
OSMAN AKKUŞAK
25 Mart 2002
Pazartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED