|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
'Dünyada etkisini gösteren nostalji akımlardan Türkiye de son dönemlerde, özellikle sık sık yayınlanan tarihi romanlar ve anı kitaplarının ve bunların yol açtığı bitmez tükenmez tartışmalardan da anlaşılacağı üzere, oldukça etkilenmişdir. Hafızasını kaybetmiş birey gibi Türkiyeíde tarihini yeniden öğrenmeye çalışıyor ve geçmişine bir özlem duyuyor. Yeni kurulan ve tamamen kendi tarihiyle olan tüm bağlarını koparan yeni Türkiye Cumhuriyetíin ilk nesilleri bir anlamda bir unutma sürecine girdiler. Esra Özyürekíin derlediği Türkiyenin toplumsal hafızası tamda bu noktada bize geçmiş, tarih, bellek, unutma bağlamında sorular sorup, yazılarda cevap arıyor. En başta, toplumsal hafızanın bugün özellikle akademik dünya tarafından gittikçe önemsenen bir ilgi alanı olduğuna değinmekte fayda var. Tarihçiler ve antropologlar belleğin toplumsal boyutu ile ilgili etkin çalışmalarda bulunuyorlar. Yapılan çalışmalardan, belleğin geçmişe ait olmasına rağmen şimdiki anın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenerek, bir anlamda şimdiki anı meşrulaştırdığı öne sürülüyor. Tüm bu çalışmalardan ortaya çıkabilecek en önemli sonuçda belleğin kimliklerimizi kuran, şimdiki anın ihtiyaçlarına göre şekillenen, sürekli bir değişim içinde bulunan dolayısıyla belleğin bireysel bir olgu olmaktan çok sosyal bir olgu olduğudur. Derlemedeki yazılar dört konu başlığı altında toplanıyor. Vatan toprağı, Kültürel ürünler, Müzeler ve Arşivler son olarak da Hayat hikayeleri. Tüm bu konu başlıkları altında bulunan çeşitli yazılar, belleğin nasıl üretidiğine, şekillendiğine, ve meşrulaştığına dair cevaplar arıyor. Vatan toprağı başlığı altındaki yazılarda, sahiplenmek için bolca hak iddia edilen vatan toprağından söz ediliyor. Kültürel ürünlerde ise kişisel deneyimlerin kültürel ürünlerle dile getirilmesi ve bu ürünlerin üretiminin toplumsal belleği nasıl şekillendirdiğine dair yazılar bulunuyor. Kurumsallaşmış bellek mekanları olan Müzeler ve Arşivler kitabın üçüncü bölümünü oluşturuyor. Bu kurumların tarihin belli bölümlerini ön plana çıkartıp diğerlerini gizlemesini ama yinede ziyaretçilerin farklı okumalarla nasıl bu baskın anlatıya direndiğini göstriyor. Son bölüm Hayat hikayeleri, bireylerin geçmişiyle, toplumsal geçmişin kesiştiği noktada ortaya çıkan hikayeleri ve sözlü tarih çalışmalarını içeriyor. Sonuç olarak Esra Özyürek eserinde okurlara hatırlamanın ve unutmanın bireysel olduğu kadar sosyal ve politik bir süreç de olduğunu göstermeye çalışıyor.
|
|
|
|
|
|
|