T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Makul çoğunluk' çeşitleniyor...

Önümde bir fotoğraf var. "Makul çoğunluk"u derleyip toplamak için Atatürk Havaalanı'na inen Mehmet Ali Bayar, karşılayanlar tarafından eline tutuşturulan Türk bayrağını ve Kur'an'ı öpüyor. Fotoğraf karesine Bayar'ı karşılayan ve muhtemelen DTP'nin yöneticilerinden ya da il başkanlarından olan iki kişi daha sıkışmış. Bayar'ın Kur'an'ı ve Türk bayrağını öpüp alnına koymasını yüzlerinde çok mu çok "dokunaklı" bir ifadeyle seyretmekteler... "Genel Başkan"a yöneltilmiş bu bakışları, yüzlerdeki bu ifadeyi hepimiz iyi tanıyoruz. "Dokunsan ağlayacak" denen türden, ciddi mi ciddi, ama aynı zamanda yapay mı yapay bir ifade... "Genel Başkanlarını" karşılıyorlar, partilerini şaha kaldıracak!, siyasette başa güreşecek, memleketi kurtaracaklar, onları çok önemli bir "misyon" bekliyor... Umutlular, nihayet beklenen an geldi, "makul çoğunluk"u DTP'de toplayıp partilerini iktidar yapacaklar! Karşılayıcıların yüzlerindeki ifade çok tanıdık... Türk bayrağı ve Kur'an ceviz bir kutuya konmuş... Bayar, gazetecilerin ısrarı üzerine öpüp başa koyma işini birkaç kez tekrarlıyor...

Bayar da her vatandaş gibi bir hakkını, siyasete atılmak hakkını kullanıyor. Tutar tutmaz başka şey; onun da gönlünde -28 Şubat hikayesi dışında- DTP gibi ne olduğu, niçin icabettiği belli olmayan bir parti varmış demek... Başarılı olup olamayacağı, TBMM'de grup kurup kuramayacağı meselesi de konumuz değil. Fakat sanırım, şu soruya cevap aramak meşru bir meşgaledir: Bayar, bu ülkede bugün neyi, hangi fikri temsil ediyor ve de ülkenin yarınları için neler yapabileceğini tasarlıyor? Mutlaka kendisi de biliyordur ki, bir ülkede sadece medyanın rüzgarıyla yeni bir siyasal oluşuma -hem de iddialı mı iddialı- hayat verebilmek dünyanın en olmayacak işlerinin başında yer alır. Peki o zaman o kimlerin siyasetçisi ya da daha doğru olarak kimlerin "aydını"? Kimlere yaslanacak, kimlerin isteklerinin ve umutlarının sözcüsü olacak da, siyasette sivrilecek?

Bayar'ın memuriyetten istifa edip Türkiye'ye gelmesinin ardından yaptığı açıklamaları herkes gibi ben de takip ediyorum. Bayar siyasetinin -yazının başında tasvir etmeye çalıştığım manzarada görüldüğü gibi- "folklor"e yakın durduğu şimdiden belli. Bayar'ın (şimdilik) diğer fikirleri de -Milliyet'ten Derya Sazak'a yaptığı en geniş açıklamalardan öğrendiğimize göre- gerçekten çok sıradan. DTP Genel Merkezi'nin balkonundan partililere yaptığı konuşmanın öncesinde "10. Yıl Marşı"nın çalınması; "Geleneklerine sahip, ama 21. yüzyılı yakalamış bir Türkiye için herkesi bu taşın altına elini sokmaya" çağırması; "İktidar için yola çıkıyoruz. Makul çoğunluk, mutlak çoğunluk olacaktır" türünde hepten anlamsız açıklamalar yapması; "(Türkiye) Çağdaş, yüzünü geleceğe dönmüş, Atatürk devrimlerine sadık bir toplum, manevi değerleriyle birlikte geleneklerinin güzelliğini de büyük mutakabatı oluşturur" gibi siyasetin altından kırk yıldır kalkamadığı (ve de kalkamayacağı) "klişeler"i ilk kez ifade edilen "hikmetler" gibi tekrarlaması; "Sosyal demokratlardan oy almaya talibim. Türkiye'nin bu ayrışmaya tahammülü yok. Mesele Türkiye'nin önüne makul çözümler koyabilmek" gibi "siyaset reddi"nin en veciz şekilde ifade edildiği cümleleri hiç düşünmeden sarfedebilmesi; fakat aynı zamanda da "Artık sağ ve sol gibi kavramlar da eskidi. Dünyada da böyle" diyerek biraz önce oylarına talip olduğu "sosyal demokratlar"ı tarihten hepten çizmesi... Siz söyleyin, bütün bu açıklamaların neresi "yeni" ve "hakiki"dir? Bütün bu açıklamalar da üç aşağı beş yukarı "folklor"den ibaret değil midir?

Demek ki bu yeni siyasetçimizin aslında siyasetten haberi yok... Siyaset denilen alanın toplumun farklı kesimlerinin ("makul" ya da değil!) maddi ve manevi, rasyonel ve irrasyonel, ciddi ve hamasi, gerçekçi ve hayalci... düşünceleri, istekleri ve arzularıyla şekillendiğinden haberi yok... Demek ki o, "siyaset"in altından bir takım "faydacı" mesajlarla (o da merkeze "müteşebbisler"i koyan faydacı mesajlar!) kalkılabileceğini sanıyor. Ve yine sanıyor ki, Türkiye toplumu önemli bölümünü yukarıda aktardığım "mesajlar"ı hayatında ilk kez işitiyor! Çocukluk günlerinden beri siyasetin içinde olduğunu belirtmesine rağmen, ülke siyasetinin bir takım "klişeler"den ibaret olduğunu sanıyor...

Bir ceviz kutu içinde eline tutuşturulmuş Türk bayrağı ve Kur'an'ı öpüp başına koyan "genel başkanları"nı karşılayan partililerin yüzlerindeki ifade o kadar tanıdıktı ki...

Ne diyelim, yolu açık olsun...


4 Mayıs 2002
Cumartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED