T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
RTÜK'e dair minik bir ayrıntı

Ta ki, o durum, medyanın çıkarlarına halel getirmeden kazasız belasız atlatılsın... Yangından mal kaçırırcasına Meclis'ten geçirilmeye çalışılan RTÜK yasa tasarısı durumunda olduğu gibi...

Cumhurbaşkanı Sezer'in "tekelleşme ve kartelleşmeye neden olacağı" endişesiyle ve "basın özgürlüğünün kamu güçleri karşısında olduğu kadar özel güçlere karşı da korunması" gerekliliğinden hareketle veto ettiği RTÜK Yasası'nın, bir ambalaja bile sarılmaya lüzum görülmeden, aynı çıplak haliyle yeniden Meclis'ten geçirilmeye çalışılmasına, elleri dizlerinde, oralı olmuyormuş gibi bakılıyor... "Bizimkiler şu yasayı bir geçirsin de, gerisi Allah Kerim" üsluplu bir susuş.

Bu sessizlik, suçunu sessizlikle "kamufle etmeye çabalama"ya mı tevil edilir, yoksa avının kendisine yaklaşmasını, nefesini tutarak bekleyen bir parsın açlığına mı?

Onu bilemem, ama o yağlı vücudun 36 bedenlik "hukuk elbisesi"ne oturtulma çabasının, karnı içeri çekmekten nefessiz kalmış hali pek bir komik geliyor.

Olmayacak şeyleri, hayalleri saçma buluruz çoğu zaman, ama gerçeğin saçmalığı, hayal saçmalığından da saçma ve bir o kadar da komiktir. Komik çünkü yeni tasarıdaki herşey bugün zaten tedavülde...

O elbise vücuda oturmasa da, elindeki sihirli değnekle, kendine çeşit çeşit elbise var edebilecek güce sahip medya.

Öyle ki, RTÜK tasarısına boş gözlerle bakıp duranlar, en ufak bir eleştiriye karşı hırlamaya başlayıp, köpek dişlerini geçiriveriyor etlerinize...

Basın, basın özgürlüğünden dem vuruyor, ama aynı zamanda "muhalefet eden", "muhalif kalan"a yani, basının asli görevini yerine getirene karşı, kılıç kuşanmaktan da geri kalmıyor.

Okuyucuların hatırlarında vaktiyle bir radyo programında, pespaye bir terminoloji ile sınıfladığı başörtüsü eylemi yapan genç kızlara karşı nerede duracağını bilmeyen sözleriyle yer tutan Fatih Altaylı, "düşmanını pataklayabilmek için öfkesi burnunda seğirtme" üslubundaki yazılarıyla bu kez, medyakronik'e dokundu, basın özgürlüğünün sesini sihirli değneğiyle dokunarak, bir radyonun düğmesini çevirir gibi kıstı... Ve daha da kötüsü ortalıkta çıt yok...

İşte, medyanın ellerini ovuşturarak beklediği bu yasa yani bu olan biten tüm süfli işlere hukuk kılıfı uydurma durumları, hem komedi, hem de hüznü barındırıyor bünyesinde...

Medyanın kenarları kıvrılmış defterleri, daha yolun başında ortasından ayrılıvermiş kitapları, kirli kıyafeti ve uzamış tırnaklarıyla sınıfın arka sırasında oturmasına "tarz" deyip geçebiliriz, ama bir de sınıfın temizlik kolu başkanlığına soyunmasa...


4 Mayıs 2002
Cumartesi
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED