|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Batıyorsunuz, batıyoruz... Hepsi bu...
Merak ediyorum; liberal tabirini bile kendisine yakıştıramayıp "demokratım" diyen Mehmet Ali Bayar RTÜK yasa tasarısı hakkında ne düşünüyor? Ya da siyasetin yeni umutları arasında adı geçen Kemal Derviş'in bu konudaki fikri ne? Malum; siyaset sadece genel geçer sözlerle, kişisel temsil gücüyle yapılmaz; toplumsal ve siyasal hayatı, geleceği ilgilendiren kritik konulardaki tavırlarla yapılır, daha doğrusu siyasi kimlikler böyle sınavlardan geçerek oluşur. Bunun onlarca örneği vardır. İlle de birini zikretmek gerekirse, işte YDH'nın macerası. Boyner'in ettiği sözler yeri yerinden oynatırken, aniden geliveren Gazi Mahallesi olayları ve Kuzey Irak'a yapılan askeri operasyonla YDH'nın sessizliğe mahkum kalarak bir anda çaptan düştüğünü ve bir daha toparlanamadığını yakından ve içinden yaşayanlardan biriyim. Bayar, Derviş ve yeniliğe talip diğerlerinin "verili alanda dans edecek iyi birer işletmeci" olmanın ötesinde "el attıklarına ve yetkilerine sahip çıkacak değişimci siyasetçi" olma iddiaları varsa, bunu kanıtlamalarının tam zamanıdır. Aksi takdirde meydanlarda AB ve demokrasi sözünün ağzından düşürmeyen, bu yolla oy talebinde bulunan, ama güç satın almak için söylediklerinin tam tersini ifade eden RTÜK Yasası'nı destekleyen ANAP'ın durumuna düşeceklerdir... RTÜK Yasası, dün kaldığı yerden tekrar görüşülmeye başladı. Bu yasa ifade ve basın özgürlüğü üzerinden tüm "özgürlük rejimine ciddi darbeler" indirecek bir yasa... Bu yasa görsel basına getirdiği, yazılı basına getirmeyi öngördüğü, muğlak bir "milli güvenlik kriterine dayanan görülmemiş miktardaki para cezalarıyla, önümüzdeki yıllarda basındaki muhabir profilini bile değiştirecek, yumuşatacak, magazinleştirecek" bir yasa... Bu yasa medya patronlarının devletle ve siyasetle karmaşık çıkar ilişkileri kurmasını biraz daha teşvik edecek, "basın faaliyetini iyice marjinalleştirecek, etik kaosu daha da hızlandıracak" bir yasa... Bu yasa hemen her yanıyla "Anayasa'ya aykırı" bir yasa... Ve bu yasa "içeriğiyle, çıkarılış prosedürüyle, destekçileriyle, sessiz muhalifleriyle ülkenin içine düştüğü vahim durumu resmeden" bir yasa... Ankara'da yasaya karşı tavır alan iki partinin üyeleri ve bazı istisnalar hariç hangi milletvekiliyle konuşursanız konuşun, size bu yasaya karşı olduğunu ama elinden bir şey gelmediğini söyleyecektir. ANAP'lılar, DSP'liler, MHP'liler, hatta DYP'liler, hepsi... Hepsi parti çıkarını lider çıkarına bağlamıştır çünkü, lider çıkarı hattında ilerlemek ise milletvekilinin kendi çıkarıdır... Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve diğerleri gözlerini Doğan grubuna dikmiş duruyorlar; gücün kaynağını oradan umuyorlar... Durum acıklıdır, acıklıdır zira partilerin içlerinde tâbi oldukları dinamikleri, milletvekillerinin kişisel çıkarlarına endeksli siyaset tanımlarını gözler önüne seriyor. Siyasi partilerin toplumla ilişki kurmak için kendi söylemlerinden bile umudu kestiğini, kah medyanın kah devletin bağımlı değişkenleri haline geldiğini gösteriyor.. Evet bırakalım Bayar'ı, Derviş'i, diğer yenileri ve mevcut partileri; ne acıdır ki, bu yasaya işin sahipleri gazeteciler bile karşı çıkamaz halde... Merkez medyada yasa hakkında pek yazı çıkmıyorsa, daha doğrusu birkaç yasa savunucusu dışında kimse yazı yazmıyorsa, bu gazetecilerin ve yazarların çoğunluğunun bu yasaya karşı olduklarını gösterir. RTÜK Yasası işte bu durumu, bu acıklı hali güçlendirmeye adaydır: Patronların karşı olduğu ya da doğrudan çıkarını ilgilendiren konularda haber yapılmaması ya da tersten yapılması, yazı yazılmaması ya da yazmaya kalkanların başının belaya girmesi hali hem patronların çıkar alanının genişlemesiyle hem cezaların "Demokles'in kılıcı" gibi gazetelerin üzerinde sallanmasıyla pekişecektir. İronik olan gazetelerin, bazı gazetecilerin, partilerin bu durumu doğrulamaya çalışan analizler, açıklamar yapmaları, yazılar yazmaları... Boşverin gitsin beyler...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |