|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünyaya hakim olan sistem (Küresel Kapitalizm) sana diyor ki: Ne kadar tüketiyorsan o kadar yaşıyorsun. Yaşam kaliteni artırmak için daha zengin, daha rafine, daha steril, daha özgür vb. tüketmelisin. Bunun için geliratı artırmalısın, fert başına düşen milli hâsıla falan-filan. Ben de diyorum ki; bu bir seraptır, sistemin devamı için, hep beraber koşulduğumuz çarkın dönmesi için uydurulmuş bir yalandır. Gelin canlar bir olalım, sistemin çarkına çomak sokalım. Ne yapacağımızı bir bir sıralıyorum [Bu kıyağımı da unutmayın].
Bir yeni gömlek almayı düşünüyorsunuz. Vitrinler, reklamlar sizi çağırıyor. Dolabınızı açıp bakın. Abooo!... On tane gömleğiniz var, sekizi yepyeni. Siz zaten hapı yutmuşsunuz. Yeni bir gömlek yeni bir hap demektir. Vazgeçin. Yemeğe oturdunuz. Çorba-zeytinyağlılar-ara sıcaklar (puf böreği vb.)-kebaplar-et yemekleri-sebze yemekleri-pilavlar, makarnalar ve de tatlılar. Ohoo... Yandınız. Neden? Çünkü ardısıra tansiyon, kolestrol, şiş göbek, karaciğer yetmezliği bir hastalık ordusu üstünüze geliyor. En iyisi siz pilavla çoban-salatayı yiyip kalkın. Böylece şişmanladıktan sonra nasıl zayıflayacağım diye dertlenmeyin. Hastaneler, ilaç endüstrisi, spor salonları, saunalar, zayıflama kürleri havasını alsın. Arabayı yenilemeyi düşünmeyin. Toplu taşıma araçlarını kullanın, bunların yaygınlaşmasına çalışın, karayolu politikalarına karşı çıkın. Otomobil reklamlarını hiç seyretmeyin. Şurası çok mühim: Çağımızda insanlığın en büyük iki düşmanı vardır hız ve haz. Unutmayın. Mobilyalarınızı yenilemeyin. İki çek-yat dört sandalye neyinize yetmiyor. Misafir gelirse yere iki minder atın bağdaş kurup otursun. Bir site ormanında, on dördüncü katta, 250 metrekarelik bir daire alacağınıza; bahçe içinde tek katlı 150 metrekare bir ev alın. Geriye kalan 100 metrekarelik arsanızda da çiçek ve sebze yetiştirin. Ailenizin her ferdine bir cep telefonu, bir bilgisayar, bir televizyon almak için sabahlara kadar çalışıp kendinizi yıpratmayın. Bu oyuncaklar ancak eğlence sektörüne hizmet eder. Tatile çıkacaksanız memlekete gidin. Dededen-babadan kalan köy evini tamir edip oturun. Karmaşadan, kalabalıktan, gürültüden kurtulmanın en iyi yoludur. Çok yıldızlı otelleri, tatil beldelerini unutun. Sakın ha; turlara falan takılmayın. Gerçekten ihtiyacınız olmayan hiç bir şeyi almayın. Unutmayın ihtiyaç mütemadidir. Kanaat en tükenmez hazinedir.
Okuyucunun notu: Yahu hocam sen bizimle dalga mı geçiyorsun? Nedir bu? Reçete mi yazıyorsun, ideoloji mi yapıyorsun? Ekmek kaç para haberin var mı? Kimin on beş yirmi gömleği varmış da yenisini alacakmış? Yahu biz şurada karnımızı doyurmanın, yarına sağ çıkmanın derdine düşmüşüz görmüyor musun? İşsizlikten geberiyoruz. Biz zaten sistemin çarkına takılmış bir saman çöpüyüz. Sisteme kafa tutmak haddimize mi düşmüş! Benim notum: Makul değil ezici, büyük çoğunluktan geldiği anlaşılan bu cevabı görmedim. Gazetedeki e-mail adresine postalanmış. Bilgisayar kullanmıyorum, bu yüzden cevap da veremiyorum.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |