|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Amerika'da, küresel savaş planlarının 11 Eylül saldırılarından iki gün önce bütün ayrıntılarıyla George W. Bush'un önüne getirildiği, 11 Eylül sonrası yaşananların bu plana tıpatıp uyduğu ve yönetimin saldırı öncesi uyarıldığı ortaya çıkıp yoğun sorgulama süreci başlarken, Washington, İngiltere ve İsrail'le birlikte Latin Amerika, Orta Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Güney Asya ve Güneydoğu Asya'da yürüttüğü küresel savaşın kapsamını her gün daha da genişletiyor. Süreç, bir taraftan yeni uluslararası düzen için dünyayı derin yapısal değişimlere zorlarken, diğer taraftan ABD'nin siyasi ve askeri hegemonyasını pekiştiriyor. Latin Amerika cephesinde Venezüella'daki darbe girişimi, Kolombiya'daki iç savaş ve bölgenin enerji kaynaklarına yönelik projeler sessiz ve derinden ilerlerken, Somali, Cibuti, Sudan, Njierya, Nijer, Gana gibi ülkeleri önceleyen Orta Afrika'da fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor. Zaferden pay almak için sıraya giren ABD şirketleri, enerji kaynaklarına dair planlarını netleştirmeye çalışıyorlar. Amerikan varlığına direnecek Müslüman güçlere yönelik programlı kovuşturma ise sürüyor. Savaşın Ortadoğu'daki ilk cephesi Filistin'de neler yaşandığını, katliam, savaş suçu, insan hakları ihlalleri ve bir milletin "toptan imha"sına yönelik ABD-İsrail ortak projesiyle uygulanan kıyım karşısında dünyanın nasıl susturulduğuna şahit olduk. Ancak Ortadoğu cephesinin en şiddetli hesaplaşması Lübnan, Suriye, Irak ve İran hattında yaşanacak. Kriz, Suudi Arabistan'dan Yemen'e ve Körfez'e kadar bütün bölgeyi saracak. Hazar'a ABD müdahalesi
Orta Asya cephesinde ise, Afganistan'a yönelik çokuluslu saldırıdan sonra Türk cumhuriyetleriyle yıllardır Ortadoğu'da uygulanan ittifakın benzerini kuran ABD, bu yönetimleri askeri yönden güçlendirip iktidarlar ve kitleler arasındaki anlaşmazlığı körükleyerek bölgeyi belirsizliğe doğru sürüklüyor. Hazar Denizi üzerinde kıyıdaş ülkeler arasındaki anlaşmazlığı istismar eden ABD, "Hazar eksenli yepyeni bir kriz" çıkarmak üzere. Rusya, İran, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan arasında Hazar'ın statüsü konusundaki anlaşmazlık, Kafkaslar ve Orta Asya'daki ABD askeri varlığı için en az Afganistan kadar önemli bir gerekçe olarak gösteriliyor. Gürcistan'da kurulan ABD askeri üssü, Kafkaslar, Orta Asya hatta Ortadoğu'ya yönelik müdahalelerde en önemli merkezlerden biri olacak. İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin Hazar uyarısı beklenen tehlikeye işaret ediyor. Kafkaslar ve Orta Asya, Hazar eksenli yeni bir savaşa sürükleniyor. Bugüne kadar Basra Körfezi'nden gelen tehditlere göre konuşlandırılan İran ordusu, kuzeyden gelecek yeni tehdide karşı hazırlık yapıyor. Hazar'a yönelecek ve Gürcistan, Türkiye, Azerbaycan tarafından desteklenecek ABD müdahalesi, küresel savaşa zımni destek veren Rusya'yı bile derinden sarsabilir ve Rus-İran tarihi ittifakını parçalayabilir. "İslami tehdit" gerekçesiyle ABD'nin Orta Asya'daki yayılmasına ses çıkarmayan hatta onunla ittifak kuran Rusya ve Çin, Hindistan tehdidinin de eklenmesiyle bölgesel inisiyatiflere yönelmek zorunda kalabilir. Bu hafta Moskova'da yaşanan Şanghay Bloku girişimi ve Bağımsız Devletler Topluluğu ölçeğindeki askeri işbirliği arayışlarını da buna ekleyebiliriz. Afganistan'da fiyasko üstüne fiyasko
Afganistan'da çok ciddi bir açmazla yüzleşen ABD'nin Hazar eksenli yeni bir serüvene girişmesi, Afganistan'dan çok daha sarsıcı olacaktır. Zira, ABD ve müttefikleri için Afganistan'dan hiç de iyi haberler gelmiyor. Ağır hava saldırılarıyla Taliban'ın devrilmesinden sonra girişilen bütün kara operasyonları fiyaskoyla sonuçlandı. En son İngiliz komandolarının "snipe" operasyonu da İngiliz ordusunun imajını yerle bir etti. Müthiş bir medyatik sansürün uygulandığı, bütün haberlerin Pentagon'dan geçerek dünyaya ulaştığı Afganistan'da olanlar, ABD basınında bile sorgulanıyor artık. "Anaconda" operasyonu ile başlayan fiyaskolar zincirinde, onlarca ABD helikopterinin düştüğü, yüz yetmiş ABD askerinin öldüğü, ABD askerlerinde ciddi bir yılgınlık yaşandığı belirtiliyor. "Kukla yönetim" Kabil dışına çıkamıyor. Peştu bölgeleri Taliban'la birlikte olan ve Kabil'i tanımayan aşiretlerin kontrolünde. Bu insanlar "yabancı istilası"na karşı savaşa hazırlanıyor, ABD karargahlarına saldırıyor. ABD'nin Pakistan topraklarına yönelik operasyon istekleri ise Pakistan ordusunda ve halkta ciddi rahatsızlığa yol açtı. "ABD-Perviz Müşerref flörtü"nün tehlikede olduğu, aksi takdirde Pakistan'ın parçalanma sürecine gireceği belirtiliyor. Bush'un Pakistan-Hindistan için atadığı özel temsilci Christina Rocca Hint-Pakistan gerilimini düşürmek için bölgede. Amaç; Pakistan'a yönelik Hindistan tehdidini "şimdilik" erteleyip operasyon için İslamabad'ı ikna etmek, Pakistan halkını da susturmak. ABD bir taraftan Pakistan'ı teslim almaya çalışırken diğer taraftan da yeni stratejik müttefiki Hindistan'la 40 yıl aradan sonra ilk kez ortak askeri tatbikat yaparak İslami hareketlere ve Keşmir'e yönelik senaryolar uyguluyor. Mahathir'in radikal dönüşü
Küresel savaşın Güneydoğu Asya cephesinde ise, çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. Doğu Timor'un Endonezya'dan koparılmasıyla bölgesel bir güç olarak rol alan Avustralya'dan sonra, Singapur, Tayland ve Filipinler etkin ABD müttefikleri olarak öne çıktı. ABD, Tayland ve Singapur askerleri "İslamcı güçlerle mücadele" için geniş çaplı tatbikatlar yapıyor. Endonezya'ya yönelik ABD baskıları artarken, Cakarta yönetimi parçalanma sürecine giren ülkeyi birarada tutmak için bir taraftan ABD ile elverişli bir işbirliği arıyor diğer taraftan da ülkede gittikçe güçlenen İslami dalgayı nasıl kontrol altına alacağını düşünüyor. Zira Endonezya'da ABD varlığına karşı çok güçlü bir "İslami muhalefet dalgası" gelişiyor. Bölgede en radikal dönüşü ise, Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed yaptı. Her platformda ABD'nin küresel hegemonyasına karşı açık savaş veren Mahathir, Beyaz Saray'da Bush ile biraraya geldi ve ABD ile 8 maddelik "antiterör anlaşması" yaparak savaşta fiili rol üslendi. Mahathir, bunun karşılığında Enver İbrahim olayına müdahale etmeyeceğine dair ABD'den güvence aldı. Malezya, Endonezya ve Filipinler arasında teröre karşı üçlü ittifak anlaşmasına imza attı. Güneydoğu Asya'daki bu siyasal süreç olgunlaştığında ABD'nin Mindanao'daki Müslümanlar'a karşı "sıcak savaş"ının başladığını göreceğiz. Ardından bu cephe Borneo Adası ve Açe Sumatra'ya genişleyecek. Malaka Boğazı ve enerji kaynakları üzerinde ciddi tartışmalar yaşanacak. 11 Eylül saldırılarını kimin yaptığına dair tartışmalar sürecek. Yeni ve şaşırtıcı iddialar ortaya atılacak. Ancak ABD için artık bunların önceliği yok. Gereken uluslararası ortam oluşturuldu. "Uluslararası terörizm" veya "İslamcı terörizm" propagandaları karşısında kimsenin farklı bir söyleyecek gücü kalmadı. Bize düşen bu istila ve talan harekatının gerçeklerini mümkün olduğunca not almak...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |