|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök: "Türkiye'de çok az siyasetçiye, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a yapıldığı kadar haksızlık edilmiştir. (...) Hükümet içinde bir başka kritik konunun koordinatörlüğünü de o yapıyor. Askerlerle ilişkiler. Askerler Özkan'a güveniyorlar. MGK dışındaki birçok meseleyi onun aracılığıyla hükümete iletiyorlar. (...) Hüsamettin Özkan, Başbakan'ın yokluğunda bile bu hükümeti, uyum içinde tutmaya çalışıyor. Gizli koordinatörlük görevini başarıyla yapıyor. (...) Bugün başta işadamları olmak üzere herkes, Hüsamettin Özkan'ın oynadığı rolün farkında. Onun varlığı Başbakan Ecevit'e şu imkânı da sağlıyor. Vekâlet bırakmadan, sadece koordinatörlük yetkisiyle, hükümetin sağlam şekilde yürümesini sağlıyor. Eğer Ecevit ailesi onun kıymetini varlığında anlayabilirse hem kendilerine, hem Türkiye'ye çok yararı olacak. Çünkü onun alternatifi, kıymetini 'yokluğunda anlamak' olur ki maliyeti de ona göre artar." (21 Mayıs) Özkök'ün kaleminden dinlediğimiz bu "Hüsamettin Özkan güzellemesi" bana birkaç yıl önce "Ecevit ile sembiyoz halinde yaşayan adam" olarak nitelediğim Özkan hakkında karaladığım bir yazının başlığını hatırlattı. Başlık şöyleydi: "Ne neymişsin be abi!" Meselenin bir de şu yönü var: Özkök, "gizli koordinatör" hakkında hemen herşeyi hatırlatmasına rağmen nedense bir dosyaya hiç mi hiç değinmiyor. Tahmin etmişsinizdir, "Süper Kaynana" dosyasından söz ediyorum... Sahi ne geldi o dosyanın başına? Radikal'den İsmet Berkan: "Bakın bir genç adam önceki gün resmen kendini denize attı. O kimsenin beğenmediği, herkesin aşağıladığı siyasete girdi. İşini bıraktı, maaşını bıraktı, kendisi ve ailesini riske sokarak siyasete girdi. Bunun için ona kızmalı mıyız, sevinmeli miyiz? Kendi adıma konuşayım, Mehmet Ali Bayar'ın siyasete girmesinden sevinç duyuyorum." Yorumcu biraz daha gayret etse Bayar'ın sevdiği kadınla evlenebilmek uğruna İngiltere'de tahta çıkmaktan feragat eden prensten bir farkı kalmayacak... Sürekli olarak milletin gözüne sokulan "iş", "maaş", "kariyer" ne kadar da değerliymiş... Sanırsınız ki Bayar bütün gemileri yaktı; siyasette başarılı olmadığı takdirde artık Dışişleri'ne dönmesi, maişetini temin etmesi filan mümkün değil... Artık ya başbakan olacak ya da atladığı "deniz"de boğulup gidecek... Fakat doğruya doğru, bu "kendini denize atma" benzetmesi hiç de fena değil. Tek sorun, kendini siyaset denizine atan Bayar'ın yüzme bilmemesi! Radikal gazetesinin Ekol Dershaneleri'yle işbirliği içinde yayımladığı "Radikal ÖSS Deneme Sınavı"ndan bir soru: "Serbest Cumhuriyet Fırkası; demokratik, liberal ve yenilikçi programına karşın, bir süre sonra bu hedeflerinden tamamen uzaklaşıp, cumhuriyet ve devrimlere karşı bir hareket haline gelince Fethi Bey tarafından kapatılmıştır. Bu gelişmeler aşağıdakilerden hangisi ile en doğru şekilde açıklanabilir? A) Fethi bey başarısız olmuştur
Hadi bakalım, kolaysa doğru seçeneği işaretleyin! Ne güzel bir memlekette yaşıyoruz değil mi? Yüksek öğretim hakkını elde edecek gençlerimizi ne güzel seçiyoruz değil mi? Bu öyle bir "soru/cevap" rejimi ki, sadece "soru" değil "cevaplar" da yanlış; sadece "cevaplar" değil "soru" da yanlış! Herşeyi yanlış olan bir sınav rejiminin doğru sonuç vermesi mümkün mü? "İdeolojik sınav" diye bir şey varsa, herhalde bundan âlâ bir örnek bulunamaz...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |