|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kadere bak.. Sedat Ergin, Hürriyet'i Temsilcisi olarak, önemli siyasi ve diplomatik haberler hazırlamak üzerine kendisini programladı. Ve şimdi, "sağlık haberleri" yapmak durumunda.. Giderek, sağlık alanında uzmanlaşıyor.. Çalışmış, çabalamış.. Bülent Ecevit'teki "Bazı hastalıklar"ı ve bunların semptomlarını listelemiş.. -Miyasteniz Gravis, Parkinson, Kaburga Kırığı, Bağırsak İltihabı, Ülser, Tromboflebitis, Damar Sertliği, Unutkanlık, Dil Sürçmesi, Çift Görme, v.b.. Neye niyet, neye kısmet.. Bir süre öncesine kadar, ülkenin sosyo-politik hastalıklarını teşhis etmeye çalışıyordu.. -Kronik Enflasyon, Hantal Devlet, Liderler Sultası, Bütçe Açıkları, Köktendevletçilik, Kokuşmuşluk, Rüşvet ve Haraç, Hukuksuzluk, Siyasi Bölünmüşlük, Tabular ve Fobiler, vb. Mümkün olsa, "Tekel Medyası"nı bile yazacaktı.. Ama gazetecinin kaderi bu.. Gazeteci, gündemi kendisi belirleyemez ki.. Gündem, gazeteciyi şekillendirir.. Bülent Ecevit'in başbakanlığı bırakmak gibi bir niyeti olmadığına göre, Sedat Ergin "Sağlık Muhabiri" olmayı sürdürecek.. Örneğin, "Geriatri" alanında, ihtisas yapacak.. "Demans" konusuna girecek.. Ve öğrenecek ki, politikacılar da diğer insanlar gibidir.. Yaşlandıkları zaman, siyasetin değil tıbbın ilgi alanına girerler.. Yine de, Sedat Ergin şanslı kuşaktan.. Ecevit'in hastalığını da yazabilir.. Ecevit'in yerine kimlerin oynadığı üzerinde, çeşitlemeler de yapabilir.. Ya "Tek Parti" dönemi olsaydı ve Atatürk'ün hasta olduğu sırada, gazetecilik yapsaydı? Açtım, 1938'de hem milletvekili, hem de gazeteci olan Asım Us'un "1930-50 Hatıra Notları"nı (a.g.e. Vakit Matbaası, 1956). Gazetesine yazamamış rahmetli meslektaşımız.. Ama not defterine, ne duyduysa yazmış.. O günler siyasetin zor günleri.. Polemik yapmak, muhalefet etmek tehlikeli.. Şimdi çıkan RTÜK'tekine benzer yasaklar var.. "Kötümserlik Yaymak", "Şüphe Yaratmak" çok tehlikeli eylemler.. Ne yapsın Cumhuriyet'in sahibi ve Başyazarı Yunus Nadi? Tehlikesiz bir konu bulmuş.. -Ankara, kanal ile denize bağlanırsa, Ankara limanını Polatlı yerine, Ankara'nın içinde kurmayı düşünmeliyiz.. Evet.. Yıl 1938.. Aylardan Haziran.. Atatürk'ün en yakınında, İçişleri Bakanı olan Şükrü Kaya var.. İsmet İnönü, Ankara'da, hem gözden, hem gönülden uzakta tutuluyor. Ve Şükrü Kaya, İstanbul gazetecilerini çaya davet etmiş.. Asım Us'un notu şöyle: -Cumhuriyet'in devlet adamları, ilk defa olarak gazetecileri kendilerine arkadaş bilmişlerdir. Bunun en açık delili de, Şükrü Kaya'nın etrafını saran gazeteciler halkasıdır.. Bu arada başka bir not var Asım Us'un not defterinde.. -Doktor Mazhar Osman, basın konferansında verdiği bir raporda, gazetecilerin tıbbi muayeneye tabi tutulmasını istedi. Yarım delilerin gazetecilik yapmaları bu suretle önlenebilecek.. Ve bir not daha 1938'in Temmuz'undan. -Fransız mütehassız doktor Fissenger, Atatürk'ü muayene ettiği zaman, hastalığının 10 yıl önce başlamış olduğunu söylemiş. "Bu kadar zaman içinde nasıl farkedilmemiş" diye sormuş.. Halbuki Doktor Neşet Ömer, her muayenesinde, "Paşam kalbiniz ve ciğerleriniz, 25 yaşında bir gencinki kadar sağlam" demiş. Asım Us'un defterinde 1 Ağustos 1938'de, Atatürk'e Türk ve Avrupalı doktarların yaptığı konsültasyonun notu düşülmüş.. 4 Ağustos notunda, "Atatürk'ün hastalığı sirozmuş.. Buna Araplar Teşemmu-u Kebed derler. Karında ve ayaklarda su olur" yazılı.. 8 Ağustos'ta ise, Ahmet Emin Yalman "Tan" gazetesinde, "Atatürk hasta" diye yazdığı için, gazete üç ay kapatılmış.. Neyse.. Sedat Ergin, tabii ki daha farklı bir zamanda sağlık haberleri yazıyor.. Hatta isterse, açık açık "Hüsamettin Özkan çok mükemmel bir insan.. Özkan olmasa, Ecevit bir hiçtir" benzeri şeyler de yazabilir.. Yerimiz olsaydı, Churchill'in (1874-1965) ölümüne kadar doktorluğunu yapan Lord Moran'ın "Anılar"ına da değinecektik..
ŞAKA
Aman doktor!..
Kadın, doktorun muayenehanesine, çok yaramaz çocuğu ile gelmişti.. Çocuk ortalığı dağıtıyor, gürültü ediyor, odadan odaya koşuyordu.. Kadın, kendisini muayene eden doktordan özür diledi.. -Kusura bakmayın.. Çok yaramaz olduğu için evde bırakamadım, dedi. Doktor sakin ama sinirli cevap verdi.. -Üzülmeyin.. Şimdi yandaki odadaki zehirli ilaçları yutunca, nasıl olsa sakinleşir..
KÖPRÜ ZAMMINA İPTAL
Ekonomiden siyaset çıktı, yerine hukuk girdi..
Otoyollar ile Boğaz Köprüleri geçiş ücretlerine 22 Haziran 2001'den itibaren yapılan zam, İdare Mahkemesi kararı ile geri çekildi.. Artık köprülerden 2 milyon lira değil, 1.5 milyon lira ödeyerek geçeceğiz. Acaba, bu arada 2001 Haziran'ı ile 2002 Mayıs'ı arasında ödediğimiz 500 bin lira fazla parayı geri verecekler mi?.. Her gün bir kez geçmiş olsanız Avrupa yakasından Asya'ya, 165 milyon lira ediyor.. Birkaç kez geçtiğinizi ve oto-yol kullandığınızı da katarsanız, rakam daha büyüyor.. Acaba zırt-pırt, benzine, mazota, LPG'ye yapılan zamlar için de, birileri dava açsa mı? Ya şu devalüasyona ne demeli? 650 bin liralık 1 doları, sonunda 1.5 milyona ulaştırmadık mı? Şubat krizinde, parasını Türk Lirası'nda tutanlar da, dava açsalar mı? İşte kötü yönetimin sonucu böyle olur.. "Ekonomiden siyaseti çıkartıyoruz" derken, "ekonomiye hukuk girer" sonunda.. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söyleyebilecek kimse var mı? "Başkent Hastahanesi" keşke "Bakırköy Hastahanesi" ile kardeş olsa..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |