T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Özgürlüğün sonu

'Ahlaki yönelimlere' toslayacak kıyafetleri, tasarım mütehassısı reklamcıların elinden geçmiş ne mutlu, ne de hüzünlü duran yüzüyle, köşeyazarlarını "bu kıyafetle başına bir iş gelmeden dolaşabilir mi, dolaşamaz mı?" tartışmalarıyla birbirine düşürerek aylardır o dağ senin, bu bayır benim gezen Özgür Kız sonunda konuştu. Kaset çıkarıyormuş...

Bir dönem adının Nil Karaibrahimgil olduğunu bilmenin bile 'hava atma' vesilesi haline getirildiği Özgür Kız'ın, sessizliğin o uhrevi silueti üzerine inşa ettiği 'postmodern derviş' havası da bir anda buhar olup havaya uçtu anlayacağınız...

Sözcüklerin çarpık çurpukluğuyla bozulmadığı takdirde sessizlik 'hiç söylenememiş şeyleri söylemiş'lik hissi verir insana çünkü...

Hayret edilesi bir büyüdür, insanı alıp yukarılarda bir yerlere koyan.

Ne kadar anlamlı da olsa bir 'söz' karıştığında içine, bulanır sessizlik.

Derin yerleri bilinmez artık, merak edilesi bir yanı da kalmaz bu raddeden sonra.

Özgürlüğün sonudur işte bu...

Bütün çocuk oyunlarında 'bir' olmuş, sınıfta hep çalışkanlar sırasında oturmuş, kitaplarının yaprakları kıvrılmamış ve hayata karşı hiç söyleyemeceği zehir zemberek cümleler biriktirmemişlik 'hava'sı veren ve aslında gezip dolaşmakla değil bu yönüyle dikkat çeken Özgür Kız reklamı, seyahate gönül düşürüp 'başını alıp gitme hissi' uyandırdığı için başarılıydı.

Ancak...

Korkunun ulaşamayacağı yüce zirveler

Özgürlük bu muydu bakalım...

İstediklerin üzerine kurulmuş bir hayat değil miydi şu özgürlük denen şey. Korkuların ulaşamayacağı kadar yüce zirveler değil miydi.

Geçim korkusu, başaramama-altından kalkamama korkusu, sınıfı geçememe korkusu, üniversiteyi kazanamama korkusu, işten atılma korkusu ve daha bir dolu korku...

Çünkü korku çekiverir insanın eteğinden, özgürlüğe gidecekken.

Köşeye sıkıştırır, kolunu kanadını kırık bırakır insanın.

İşte Özgür Kız'ı 'sükut'un yüklediği vazgeçilmesi zor fiyakaya rağmen söze, dile getiren de, 'ya kasetim satmazsa' düşünceleri...

Oysa reklamlar aldatıcıdır, gerçek sandırır anlattığını.

Özgürlük denince asıl şu sorunun cevabı, bu ülkede, bu şartlarda iki beden küçülmüş hayatlar için çok daha önemli;

"Gezip dolaşmak mı, uzun süredir tuttuğun nefesine yol verecek çok istediğin bir iş mi?"

Hangisi? Buyrun bakalım...


25 Mayıs 2002
Cuma
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED