T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bıçak sırtı duygular

Diyelim "Dost" sorusu... En yüksek "evet", yüzde 34'le "Türkiye'nin dostu yoktur" kanaatine çıkıyor. "En iyi dost" yüzde 27 ile ABD görülürken, Türk halkı "En büyük düşman"lığın ikinci sırasında yüzde 24 ile yine ABD'yi görüyor. Burada ilk sırayı yüzde 34 ile Yunanistan almış.

ABD ile ilgili duygular gerçekten bıçak sırtında seyretmiyor mu?

Nasıl okumalı bu sonuçları?

ABD nasıl okumalı?

Acaba 11 Eylül sonrasında İslâm coğrafyasında ABD'ye gösterilen tepkilere bakıp, "Müslümanlar neden bizden bu kadar nefret ediyor?" diye soran ABD yönetim çevreleri, Türkiye'deki "dostluk-düşmanlık" rakamlarını nasıl yorumlayacaklar?

Acaba "dostluk" duygularında, AB'nin dışlamaları karşısında düşülen yalnızlık duygusunun ne kadar etkisi vardır? Acaba, ABD Büyükelçisi'nin Cheney'e sunduğu bilgi notundaki "Türkler'i övücü söz söyleyin. Hoşlarına gider" yollu, okşayıcı yaklaşımların ne kadar etkisi vardır?

Acaba "düşmanlık" hissinin kaynağı nedir? Acaba Türkiye halkı ABD'nin hangi davranışlarını "düşmanca" bulmaktadır? "Dost" ve "Düşman" algılamasında başabaş ya da bıçak sırtı seyreden duyguların kaynağında ne vardır?

Türk halkının Avrupa'ya ilişkin duyguları da bıçak sırtı bir mahiyet arzediyor.

Avrupa, Türk halkının yüzde 7'si tarafından "En iyi dost", yüzde 8'i tarafından da "En büyük düşman" olarak niteleniyor. Rakamlar küçük ama, birbirine denk mahiyette... Hani "Dost mu düşman mı?"ya karar verilememiş bir ilişki...

Avrupa'ya bakışta bir başka rakam, bu ilişkiyi daha karmaşık hale getiriyor. Türk halkının yüzde 74'ü "Türkiye'nin AB üyeliği"ne "Evet" derken yüzde 18'i "Hayır" cevabını veriyor. Sonuç'un anlamı açık: Türk halkı AB'ye girmeyi istiyor. Ama AB'ye çok da sıcak, dostluk duygularıyla bakmıyor. Düşmanlık duyguları da yoğun değil. Neredeyse duygusal nötr'lük içinde bir AB taraftarlığı. Bir tür mantık evliliği... Bir tür "AB'li olmaya mecburuz" eğilimi.

Neden?

Cevaplar da "mantık evliliği" yaklaşımını doğruluyor. Halk sıralıyor:
-Genel ekonomik refahın yükselmesi için (Yüzde 45)
-Serbest dolaşımın sağlanması için (Yüzde 15)
-Devletin halkın istek ve ihtiyaçlarına cevap verme kapasitesinin artması için (Yüzde 14)
-İnsan hakları ihlâllerinin son bulması için (Yüzde 11)
-Türkiye'nin uluslararası alanda etkinliğinin artması için (Yüzde 7)
-Demokrasinin kurumsal olarak yerleşmesi için (Yüzde 7)

Avrupa'ya yeterince "Dostluk" hisleriyle bakmayan bir halk, çok köklü sebepler ileri sürerek AB ile bütünleşmeden yana tavır koyuyor.

"AB tam üyeliği"ne "Hayır" diyen yüzde 18'lik bir kesim var. Ve araştırmada oyların siyasal eğilimine yönelik sorular, AB'den yana olanların daha çok sol ve liberal partilere, AB'ye karşı olanların da daha çok sağ-muhafazakâr-milliyetçi partilere mensup olduğunu gösteriyor.

Bu rakamlar tabii ki tartışılabilir. Fakat bu haliyle okuyup değerlendirildiğinde herhalde şunları söylemek mümkündür:

-Halkın canı yanıyor. Genel ekonomik durum, işsizlik, devletin yetersizliği, insan hakları ihlâlleri, uluslararası prestij aşınması ve demokrasi problemleri halkı canından bezdirmiş durumda ve iç dinamiklerle bunun içinden çıkılamayacağı kanaati hakim.

-Son beş yıl içinde hayatın her alanında özellikle de insan hakları ve demokrasi alanında en büyük daralmayı yaşayan kesimler "AB'ye hayır" demiş gözüküyor. Peki bu insanlar insan haklarında ve demokraside gelişmeden yana değiller mi? Sonuçlar mı gerçeği yansıtmıyor, yoksa başka saikler mi etkiliyor halkın duygularını, değerlendirmelerini?

Belki "Güvenlik hassasiyeti"nden söz edilebilir burada. AB'nin Türkiye'nin millî hassasiyetleri alanında gösterdiği duyarsızlık hatta zaman zaman ters tavır demek ki halkın sağ-muhafazakâr-milliyetçi eğilimdeki kesimlerini, iç sistemin yukardaki bütün olumsuzluklarına rağmen etkiliyor. Burada AB'nin kültür ve din farklılığını vurgulamakta ısrar eden, Türkiye'nin bütünleşme arzusunu net olarak cevaplamayan tavrının da, AB'ye bakışları etkilediği düşünülebilir.

Burada belki, "AB'ye karşı" tavır sergileyen kesimlere, iç sistemin problemlerine ilişkin sorular sorulsaydı alınacak cevaplar nasıl olurdu sorusu üzerinde de durulabilir. AB'ye ülke güvenliği kaygısıyla rezervli ama insan hakları, demokrasi standardı, dış itibar, ekonomik felâket konularında da canı yanan bir kesim... Belki o yüzde 18'i de böyle okumak mümkün...

Sonuç bir duygusal savruluşu sergiliyor. Türkiye insanı kimi, neyi nereye yerleştireceği konusunda fevkalâde karmaşık duygular-fikirler taşıyor. Canı yanıyor, çare bulamıyor... Ne kötü...


1 Nisan 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED