|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Doğu'nun ilk müzesi yolda
Bilgi Atölye 111'de 5 Nisan'a kadar devam edecek olan ve haftanın yedi günü, 24 saat boyunca sürecek olan "Baksı Müzesi" Sergisi, sanatseverleri yaşam dolu ve hayatta başarılmayacak hiçbir şey olmadığına inanan bir akademisyenin gönül bohçasına götürüyor. Bu bohçanın içinde neler yok ki... Büyük kentlerde unutulmuş ve Anadolu'da yaşatılan imece duygusu, otantik eşyalar, Türkiye'nin en sıradışı müze projesi, gelenekselin ve modernin birlikteliği, sanat aşkı, sanatçı duyarlılığı... Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Hüsamettin Koçan'ın öncülüğünde gerçekleşen sergi, halkla-sanatçının, gelenekle-modernin, kentle-taşranın arasındaki uçurumu kapatacak nitelikte bir yığın önermeyle dolu. Serginin tanıtım broşüründeki yazısında "Babam gurbete giderdi. Aradan 50 yıl geçti, onların da babaları hâlâ gurbette. Zamanla göçler oldu, köyde yaşam değişti. Unutmalar kopuşlar oldu. Göçün ve gurbetin güzergâhındaki kentler, sonsuz sayıda beklentiye yanıt üretmekten yorgun düştü; kalabalık kirli ve saldırgan oldu. İnsanın kendi sesi, sanat. Belli merkezlerde sıkışmalar yaşıyor oysa. Entelektüel yaşam bu merkezlerdeki labirentlerden bir türlü uzaklaşamıyor. Ama merkeze olan akıntılar çoğaldıkça sorunlar da giderek büyüyor" diyen Hüsamettin Koçan, Bayburt'un Bayraktar köyünde doğmuş ve doğup büyüdüğü topraklardaki değişim onu derinden etkilemiş. Koçan, Baksı Müzesi'nin bir taslağı niteliğindeki sergide, katılımcılara bir zamanlar anaç olan doğduğu toprakların nasıl kısırlaştığını, göçün yolaçtığı sosyal çatlakların nasıl kapanabileceğini, sanatın sadece büyük metropollerde değil Doğu'da da yeşerebileceğini, geleneksel kültürün erozyona uğramaması için önlemler alınması gerektiğini anlatıyor. Baksı Müzesi projesi nasıl doğdu?
"Eskiden konaklara ozanlar gelirdi, aşık atardı.." diyen Koçan, Baksı Müzesi projesinin ilk önceleri küçük bir projeyken zamanla kendiliğinden geliştiğini kaydediyor. Konak kültürü içinde doğup büyüyen Koçan'ın zihninde, çocukluk anılarının izlerini taşıyan konaklarının tahrip olması üzerine, misafirhanesi, çalışma odası, kütüphanesi olan ve kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilebileceği modern bir konak inşa etme fikri doğmuş. Koçan, İstanbul'da müze yapmanın artık çok sıradan bir hayal olduğunu görünce, sanatsal çalışmalarını bu projeye kanalize etmiş. Doğduğu köyün Şaman gelenekleri üzerine kurulu bir geçmişi olduğunu söyleyen Koçan, müzenin mimari tasarımını kardeşi Metin Koçan'ın gerçekleştirdiğini belirtiyor. 'Baksı Müzesi' projesi o alışık olduğumuz statik, durağan, 'sergi salonu' işlevinden öteye geçmeyen müzelerden çok farklı. 14 bölümden oluşan müzenin çerisinde araştırmacılar, eğitimciler, eserleri sergilenen sanatçılar ve misafir sanatçıların kalabilmesi için "konuk evi"; dokuma ve seramik çalışmalarının yapılabileceği "atölyeler"; sanatla ilgili görsel ve basılı yayınları kapsayan "kütüphane"; seramik, dokuma, camaltı hasır ve metal işlerinin yanı sıra halk resmi örneklerinin sergileneceği "sürekli sergileme bölümleri"; seminer, panel ve gösterilerin dışında el sanatları, ziraat, hayvancılık ve sağlık konularında eğitici bilgilerin verileceği "toplantı salonu"; çağdaş Türk ve dünya sanatından örneklerin sergileneceği "dönemsel sergi mekanları" yer alacak.
KÜLTÜREL EROZYON DURMALI
1975 yılından beri halk sanatı hakkında araştırmalar yapan Koçan, "Eski kültür yok olmakta. Çömlek ve seramik eşyaların yerine naylon kaplar gelmiş, o güzelim toprak damlı evlerin yerini artık gecekondular, kimliksiz yapılaşma almış" diye kaygılarını dile getiriyor. Bir yanında sanatsal idealizmin bir yanında da vefa duygusunun yattığı, insanın ruhsal dönüşümünde olumlu katkıda bulunacak herşeyin merkezde oluşması karşısında, taşrada da yeni soluk alanları açmak kaygısıyla geliştirilen projenin, entelektüel yaşamın kısıtlılığına yöneltilmiş bir eleştiri olduğunu söyleyen Koçan, bu düşünü gerçekleştirmek için sponsorlara bel bağlamak yerine kendi kaynaklarından yararlanacağını belirtiyor. Bugün yapılan yardımların artık kuşkuyla karşılandığını söyleyen Koçan, isteyenlerin öğrencileriyle birlikte ürettikleri 900 adet ahşap baskı çalışması "tılsımlı eller" serisinden parçalar satın alarak katkıda bulunabileceklerini söylüyor. Müzenin yapımında ise tamamen doğal malzemeler kullanılacak. Alçı ve çimento katılmış takviyeli kerpiçle inşa edilecek müzeye yurtdışından da yoğun ilgi gösterilmiş.
BELLEĞİ ZORLAYAN BİR PROJE
Koçan, Bayraktar Köyü'nün sakinlerinin "Baksı Müzesi Halk Sanatı Arştırma ve Uygulama Merkezi" projesi karşısında çok heyecanlandıklarını, proje gerçekleştiği takdirde ilerde vakıf ve bir kooparatif kurarak tüm yetkileri köylülere bırakacağını söylüyor. Projeye yabancılardan yoğun ilgi geldiğini belirten Koçan, Avrupalı sanatçıların bu projeyi kültürel hayatımız için bir önerme olarak algıladıklarını kaydediyor. Koçan şöyle devam ediyor: "Bana oraya kaç kişi gidebilir, ulaşım sorunu halledildi mi, gibi sorular soruyorlar. İnsanoğlunun değer üretmesi için ille de reyting peşinde koşması gerekmez.. Çok kişi gider veya gitmez... Kaç kişi okuyacak düşüncesiyle şiir yazarsanız, resim yaparsanız, insanlar bu değerlerle birbirlerini sevmeye kalkarsa, o zaman insanoğlunun maddi dünya dışındaki değerleri üretmesi mümkün olmaz." Koçan'ı motive eden en önemli etkenler arasında 'Baksı Müzesi'nin belleği güçlü ve hatırlayan bir proje olması; özgün ve süreklilik arzetmesi geliyor. Koçan, büyük kentlerde geleneksel kültüre sağlıklı yaklaşılmadığını düşünüyor: "Bugün büyük ölçüde geleneği yüzeysel algılıyorlar.. Geleneksel ürünlerle bir anda sıcak paraya ulaşmak istiyorlar. Kalıcılık diye bir meseleleri yok..."
|
|
|
|
|
|
|
|