T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çılgınlığı durdurmak için...

Ariel Şaron'un, cür'etini vahşete kadar vardıracağı, ABD'nin 11 Eylül'e gösterdiği militarist tepkiden belliydi. Washington'un adını 'terörle savaş' koyduğu seferberlik, her sorunlu ülkenin gözü dönmüş yöneticisine kendi küçük hesabını görme bahanesine meze teşkil ediyor. İsrail'in şimdi başvurduğunu Ruslar aylardan beri Çeçenistan'da sürdürüyorlar. "Keşmir'in bütünü benimdir" iddiasındaki Hindistan yarın, bir başka ülke öbürgün, kendi iç sorununu vahşet derecesinde şiddet kullanarak çözmeye kalkışacaktır...

İsrail, sadece elleri arkadan bağlı esirlerin fotoğraflarını görmemize izin veriyor; kısa mesafeden kafasına kurşun sıkılarak öldürülmüş gençlerin haberini ancak yazılı basından alabiliyoruz. Filistin'de 15 ile 45 yaş arasındaki bütün erkekler, eğer kafalarına bir kurşun yememişlerse, derdest edilip götürülüyorlar. İsrail, iki günde, dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi görünümüne büründü. İsrail'in varlığını izah için kullandığı 'Holocaust' (kitle kıyımı), şimdi İsrail tarafından Filistinlilere karşı uygulanıyor. Hem de dünyanın gözleri önünde...

Dünya Şaron zihniyetinin vahşetine yeni uyanıyor. Oysa, genç Filistinliler'i geleceklerinden umut kesmiş birer 'intihar komandosu'na döndüren uygulamalar epeydir devam ediyor. Filistinliler, İsrail'le çevrili adacıklarda yaşıyorlar. Yaser Arafat'ın karargâhının bulunduğu Batı Şeria ile 1 milyondan fazla Filistinli'nin yaşadığı Gazze'nin irtibatı yok. Gazzeli bir Filistinli, düğün veya cenaze gibi mücbir bir sebeple bile olsa, Batı Şeria'daki akrabalarını ziyaret için izin kâğıdı alamıyor. Uzun zamandan beri. Gazze'den çıkmasına izin verilen şanslılar otomobili dahil değerli eşyalarını bırakmak zorunda; utanç verici bir muamele de var tahammül etmesi gereken... Türk gazetecilerin çırıl çıplak soyulması yeni bir uygulama değil; yaşadıkları kentten ayrılan her Filistinli'ye bu muamele yıllardır yapılıyor...

'Güvenilir sınırlara sahip olma' arzusunu ABD'ye 'gerçek' olarak kabul ettirmiş İsrail, yıllardır 'barış' avuntusuyla kendilerine ait bir devlete kavuşup normal bir hayat sürdürebilme beklentisine girmiş Filistinliler'i aldatılma duygusuna sürükledi. Benjamin Netanhayu, Ehud Barak ve şimdi de Ariel Şaron; herbiri öncekinden daha 'şahin' bu politikacıları iktidara taşıyan İsrail toplumunun tercihlerinin, onlarla içiçe yaşayan Filistinliler'i umutsuzluğa sevk etmesi kaçınılmazdı. Şaron, patlayan bombalardan, intihar komandolarından en az kendisi kadar rahatsız olan Arafat'ı suçlayacağına, bu gelişmedeki kendi payını idrak etmelidir.

İsrail Devleti'nin kurucularından Golda Meir'in, "En iyi Filistinli ölü Filistinlidir" dediği söylenirdi. Meir'in uygulamalarını bugün yaşananlarla karşılaştırdığımızda lâfı gediğine koyma amaçlı olduğu anlaşılan o cümle, Şaron ve hükümetinin politikası durumuna dönüştü. Uluslararası tv kanallarının canlı yayınları eşliğinde, bütün dünyaya, "Ben istediğimi yaparım" mesajını veriyor İsrail. Dişine kadar silâhlandığı için, en ağır silâhı tüfek olan Filistinliler'e istediğini yapabilecek durumda. 'Terörle mücadele' saplantısının gözlerini kör ettiği Washington yönetiminin koruyucu kanatları altında... Sadece öldürmüyor İsrail, ev hapsindeki Filistinliler'e porno film ve İbranice propaganda da izletiyor. Zorla.

Filistin'deki kanlı olaylardan öncelikle İsrail sorumlu elbette; ancak kitle kıyımı başladığında sessiz kalmayı yeğleyen, sonradan Başkan Bush'un ağzıyla "İsrail'in kendini koruma hakkı vardır" türü sırt sıvazlayıcı bir tavır takınan ABD de katliamın ortağı. Ne çare ki, bunun ceremesini sadece onlar değil, hepimiz çekeceğiz...

İsrail, bu vahşi tutumuyla, 'dünyanın en kirli suçu' olduğuna inandığımız 'anti-Semitizm'i hortlatıyor. Dün, Fransa'nın güneyindeki Lyon kentinde bir sinagoga saldırı düzenlendi; benzer olayların dünyanın başka yerlerinde de görülmesini sürpriz karşılamamak gerekiyor. Filistin'de dökülen kan, dünyanın dört bir tarafına sızma istidadı gösteriyor. Bütün dünya kızıl bir göle dönebilir. Günümüz yöneticileri, Ortaçağ'da kaldığı sanılan vahşeti 2000'li yıllarda tekrarlattıkları için, başarılarıyla sevinebilirler...

Şaron'un vahşetine 668 milyon dolarlık tank yenileme ihalesiyle katkıda bulunan Türkiye'nin de Filistin'de olan-bitenlerde vebali var. Başbakan Bülent Ecevit, hiç vakit kaybetmeden, tank ihalesini iptal ettiğini dünyaya duyurmalıdır.

Çılgınlığı dururmaya bir yerden başlamamız şart.


1 Nisan 2002
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED