T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bilim insanına yakışan nedir?

İstanbul Üniversitesi 'Kadın Sorumlusu' Prof. Necla Arat, Almanya'da bir toplantıda İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Eren Keskin'in konuşmasına tepki gösterip müdahale etmiş.

Onu, ordu ve ülke düşmanlığı ile suçlayıp adeta savcıların harekete geçmesini istemiş.

Yaklaşık iki hafta önce okuduğum bu haberi not edip arşivime kaldırmıştım.

Hürriyet Gazetesi'nde çıkan bu haber, Almanya Alevi Kadınlar Birliği'nin Köln'de düzenlediği bir toplantıda yapılan konuşmalarla ilgiliydi.

Gazetenin haberle ilgili başlığı şöyleydi:

"Askerler taciz ediyor iftirası"

Toplantıda konuşan Eren Keskin cinsel işkence konusuyla ilgili olarak, bazı askeri görevlilerin de taciz olaylarına katıldığını söylemiş ve Türkiye'deki bilinen işkence olaylarından da söz etmişti.

Bunun üzerine konuşmacılardan Prof. Necla Arat araya girerek, Keskin'in bu lafları söyleyemeyeceğini belirtmiş ve duruma müdahale etmişti. Toplantının ardından da, ''Benim orada ülkemin ve ordumun namusunu korumak görevimdi. Dahili ve harici bedbahtlar böyle çalışırsa sonuç bu olur. İyi ki gitmişim. O yenilir, yutulur olmayan sözleri Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak sükunetle karşılayamazdım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan 'Kürdistan' diye söz ediyor.''

Eren Keskin Kürdistan dedi mi demedi mi o ayrı bir konu. Bu lafı etmek suç mu değil mi, o da hukukçuların meselesi.

Bu haberin yayınlanmasından bir iki gün sonra aynı konuda yine Hürriyet gazetesinde bir haber daha yayınlandı.

Beklenen bir haberdi bu...

Savcılık, Keskin'in konuşmasıyla ilgili olarak harekete geçerek soruşturma başlatmıştı.

Gazetenin muhabirine göre, savcının Keskin hakkında TCK'nın 159/1'inci maddesi uyarınca dava açması muhakkaktı. O madde de 1 ila 6 yıl arasında ağır hapsi öngörüyordu.

İşin bu taraflarını bir kenara bırakıyorum. Eren Keskin'in mesleği avukatlık olduğuna göre o kendisini herhalde savunacaktır.

Burada beni ilgilendiren bir bilim insanının davranışı.

"Orada ülkemin ve ordumun namusunu korumak görevimdi diyor" bu çok sayın profesor…

Ve, kendisini cumhuriyetin ve rejimin bekçisi yerine koyarak, orduya ve savcılara ihbar mesajları gönderiyor.

Bir bilim insanına bu tavır yakışır mı yakışmaz mı bunu da bir tarafa bırakıyorum şimdilik.

Bu iki haberin yayınlanmasından sonra durumu araştırdım.

Eren Keskin'in sözünü ettiği asker görevlilerin tecavüz olaylarına ilişkin bilgi topladım.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, 'Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım' başlığı altında bir proje yürütüyor.

Güneydoğu'da 15 yıl süren savaşın sadece 'kahramanları', sadece 'şehitleri' ve sadece faili meçhule giden kurbanlarının olduğu sanılmasın.

O acılı yıllar boyunca birçok tecavüz olayının yaşandığını ancak bugünlerde öğrenebiliyoruz.

Bu olayların aynı zamanda bir namus meselesi olarak değerlendirildiği kapalı ve bağnaz toplumlarda tecavüz mağdurlarının, başlarına gelen bu faciaları açıklayamadıkları muhakkak.

Sonra gözaltında hatta cezaevlerinde de bu tür olaylara sıkça rastlanıyor.

Bunlar da çeşitli nedenlerle su yüzüne çıkamıyor.

Ama cinsel işkenceye maruz kalmış, güvenlik güçlerinin tecavüzüne uğramış insanların olduğu da bir gerçek.

Bunları, en azından mahkemelere yansımış olaylar vesilesi ile öğrenebiliyoruz.

Dosyalara baktığınızda insan olarak yüzünüz kızarıyor.

"Bir insan, bir insana bunu nasıl yapar?" diye isyan ediyorsunuz.

İşte bu proje ile, cinsel işkenceye, tecavüze üğramış bu mağdurlara karşı işlenmiş suçların kovuşturulması sağlanmaya çalışılıyor.

Bu tür suçlar cezasız kalmasın, yenileri işlenmesin diye çaba harcanıyor.

Bu proje kapsamındaki dosya sayısı 140.

Başlarına gelen felaketi açıklayıp dava açılmasını sağlama cesaretini ve güçlülüğünü gösterebilen kadın sayısı bu…

Bunların 48'i doğrudan tecavüzle ilgi.

(Bunlardan, tecavüze uğradıktan sonra iki kadın intihar etti, bir kadın işkence sonucu öldürüldü, 14 yaşındaki bir kız tecavüze uğradıktan sonra akrabaları tarafından "namus temizleme" gerekçesi ile öldürüldü, bir kadın işkencenin uzun vadeli etkisi sonucu aralık 1999 tarihinde öldü)

Zorla fuhuş 1
Kız kaçırdıktan sonra taciz 2
Cinsel Taciz 89
Yukarıdaki vakalardan;
İşkence sonucu bebeğini düşürenler 5
3 _ - 10 yaşları arasında çocukları ile birlikte işkenceye maruz kalanlar 5
Tecavüze uğradıktan sonra hamile kalanlar 3 (1 çocuk yaşıyor, 1 çocuk aldırıldı, 1 çocuk ise ölü doğdu)

Suçu işleyen faillerin 102'si polis, 31'i jandarma ya da asker, 3'ü özel tim mensubu, 6'sı korucu, 9'u infaz koruma memuru,, 2'si itirafçı.

Bunlar, failleri hakkında dava açılmış ve bir kısmı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ulaşmış olan olaylar…

Şu yukarda verdiğim istatistik bilgiler bile bu mesele hakındaki gerçeklerin ne kadar vahim olduğunu göstermeye yetiyor.

Necla hanımın karşı çıktığı şey bu olmasa gerek…

Necla hanımın karşı çıktığı şey, bu gibi olayların güzel yurdumuzda, hem de güvenlik kuvvetleri eliyle işleniyor olması gerçeğinin ele güne karşı afişe olması da değil herhalde…

Peki öyleyse ne?

Bu bilgilerin yorumlanmasını, kendisi de bir kadın olan sayın Prof. Necla Arat'a bırakıyorum.

Vatanseverliğin ne olduğunu daha iyi takdir edebilmeleri için…


1 Nisan 2002
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED