|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 Eylül uğursuz saldırılarını planladığına inanılan Üsame bin Laden'in yakaladığı her fırsatta duyurmaya çalıştığı mesaj neydi? Batı'nın iki yüzlülüğü, çifte standardı, İslâm düşmanlığı... Kullandığı en etkili örneği de unutmadık: Filistin... Binlerce kişinin ölümüne yol açmış terör eylemlerinin arkasındaki kişiyi kim dinler? Nitekim, Bin Laden'in Filistin'den hareketle Batı'ya yönelttiği 'İslâm düşmanlığı' eleştirilerini kimse dinlemedi. Oysa, İsrail'in son bir haftadır Batı Şeria'da sergilediği vahşet manzaraları, hiç değilse İslâm coğrafyasında, 11 Eylül'ün dehşet manzaralarını belleklerden siliyor ve onların yerini, gözleri bantlı, elleri arkadan bağlı, dizüstü çöktürülmüş veya yakın mesafeden şakaklarına sıkılan tek kurşunla hayatını kaybetmiş gençler alıyor... İslâm Dünyası'nda şu anda fark edilen kahredici suskunluk ilgisizlik sonucu değil; tam tersine, hayati melekeleri dumura uğratan bir şok yaşanıyor bu coğrafyada, onun için suskun... Amerika'nın olan-bitenlere duyarsız tavrı, Avrupa'nın lâftan ileri gitmeyen kınamaları, bir bütün olarak dünyanın vahşeti durdurma yolunda hemen hiçbir çaba göstermemesi, 11 Eylül sonrasında titizlikle geçersiz kılınan korku senaryosunu yeniden gündeme taşıyor: Uygarlıklar çatışması... Öldürülen veya kamplara tıkılan çaresiz her Filistinli, uygarlıklar dengesinde İslâm'ı, elinde en gelişmiş silâhlarla evleri basan, bir devlet başkanının resmi ikametgâhı duvarına def-i hâcet eden İsrailli asker de Batı'yı temsil ediyor... Bu, hiç kuşku yok, sağlıksız bir gelişme. Bir süre sonra dünyaya yeni şoklar yaşatacak teröre zemin hazırlayan çok tehlikeli bir gelişme hem de... İsrail'de yaşananlar, şimdilik fark edilmese bile, takvimlerden 11 Eylül sayfasını yırtmayı gerektirebilecek ciddiyette. Bu durum, herkesten önce George Bush'u, her ülkeden önce de ABD'yi yakından ilgilendiriyor. ABD, son altı aydır, bütün dikkatini 11 Eylül terör eylemleri üzerinde yoğunlaştırdı. Afganistan'a sıcak müdahalede bulundu Amerika ve o günlerin armağanı olarak, askerleri, Filipinler'den Gürcistan'a, Türkiye'den Suudi Arabistan'a uzanan çok geniş bir bölgede görev yapıyor. Müslümanlar'ın yaşadığı hemen her ülkede fiilî varlığı söz konusu. Kendi içinde de, bir bölümü Amerikan asıllı bir bölümü göçmen, milyonlarca Müslüman varlığına sahip. Karmaşık bir ilişkiler ağının tam ortasında Amerika. Güçlü ekonomisi de, hayatiyetini, dünyanın dört köşesiyle ilişkilere borçlu. Takvimlerden 11 Eylül sayfasını kopartacak kadar derin travmalar yaşatabilecek yeni gelişme, içinde kolayca yatıştırılamayacak öfkeler barındırdığı için, dünya barışı açısından olduğu kadar, 11 Eylül'ün en fazla sarstığı ABD'nin esenliği açısından da önemli. Yaser Arafat'ı istese bile kabul edemeyeceği şartlar için zorlamak, onurlarını kırıp aşağılayarak Filistinliler'i hizaya getirmeye çalışmak, dünyanın barış üzerine kurulu dengelerini terörden yana bozabilir. 'Terörle mücadele' bahanesiyle girişilen savaş, savaşılamayacak çapta yaygın bir teröre ebelik ederse, bu, dünya tarihinin nâdiren kaydettiği bir ironik gelişme olacak. 11 Eylül terörü, o günlerin fazlaca müsait olmayan şartları yüzünden ancak hafif mahçup bir tavırla dile getirebildiğimiz, "Teröristleri bahanesiz bırakacak daha âdil bir dünya" idealinin benimsenmesine yol açabilirdi, olmadı. Dünyaya egemen düzen 'terörle şiddet kullanarak mücadele' yöntemini benimseyerek Ariel Şaron tiplerinin iştahlarını kabarttı. Hatalı yöntem üzerinde ısrar saplantısı, Bush Amerikası'nı hareketsiz kılarak, yeni 11 Eylül'ler için kapıyı aralık bırakıyor. Gelin de sormayın: İnsanoğlu, basiretsiz liderler eliyle, kendi sonunu mu hazırlıyor?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |