|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Habaset ehli, memlekette yeterince mesele yokmuş gibi, şimdi de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e taktı. Sezer'den köşk ve villaların hesabını soruyorlar... Köşkün "tezyin" ve "tefriş"inde kullanılan paraların nereden geldiğini... Semra Hanım'ın aldığı perde ve yatak örtülerini... Habaset ehli... Ki, aralarında mebzul miktar sahtekar var. Kimi banka hortumlamaktan sanık, kimi usulsüz kredi kullanmaktan, kimi de porno yayın yapmaktan. Çok şükür basınımızda fikri takip melekeleri gelişmediği için, fakirin 19 Haziran 2001 tarihli yazısında yer alan "Bundan sonra bazı gazetelerde Ahmet Necdet Sezer'in hangi kooperatiflere üye olduğunu, kaç evi bulunduğunu, evlerinden hangi rayiçle kira topladığını okuyacaksınız" ifadeleri gürültüye gitti.. Hemen belirteyim: Ahmet Necdet Sezer'in avukatı değilim. Ona, hep, belli bir mesafeyle, hatta bazı ufak tefek, "görünür de görünmez" rezervler koyarak baktım.. Bunu, laiklik konusundaki, kimilerine göre "katı, profan, ödünsüz" tavrıyla ilişkilendirerek söylemiyorum. İyi bir bürokrat Sezer. Parlak bir hukukçu. İyi bir eş. İyi bir baba... Ama, o (mahut) "denge" ve "istikrar" arayışını torpilleyecek, siyasetin önünü açacak, halka yeniden özgüvenini kazandıracak bir isim değil... Asıl, Sezer'e yönelik "çürütme kampanyası"nın nereden, hangi adresten kaynaklandığına dikkat çekmek istiyorum. Kampanyada başı çeken, muhtemelen, "bankalarla ilgili murakıp raporlarını hasır altı etmek" ve kendisine bağlı bankalardan "usulsüz kredi" kullandırmakla suçlananan bir siyasetçi. İsmi lazım değil... Ki Sezer, Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendirerek, bir anlamda "karıştırıcı" misyon üstlenen bu siyasetçiyi köşeye sıkıştırmış, o da doğal olarak bazı medya patronlarını harekete geçirmişti. Niçin Sezer'i bitirmek istiyorlar? Sezer, çünkü, "kendini her değerin üzerinde gören, yolsuzluk ve hırsızlıkları soruşturuyormuş gibi yapıp üzerini örten, kamu kaynaklarını kendi iktidarlarını sağlamak ve sürdürmek için fütursuzca tüketen, siyaset kurumunu ve siyasetçi kimliğini yozlaştıran, parlamenterleri kamuoyu önünde 'kapıkulu' görüntüsüne sokan, geleceğe yönelik projeler üretmeyen, ülkeye zaman ve kaynak kaybettiren eşhasa BU FİİLİ DURUMUN ARTIK SÜREMEYECEĞİNİ" anlattı lisan-ı münasiple... Bir şey daha yaptı. Çok çok önemli bir şey... Yolsuzluğa ve her türlü "antidemokratik" uygulamaya zemin hazırlayan "RTÜK Yasası"nı, "yeniden görüşülmek üzere" Meclis'e iade etti. Şimdi bunun bedelini ödüyor.
Ali Müfit Gürtuna ne anlattı?
İki gün önce, bu sütunda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya, belediyedeki "bürokrat kıyımı" hakkında ne düşündüğünü sormuştum. Ali Müfit Bey, dün bir basın toplantısı düzenledi. İlginçtir, hiçbir şey anlatmadı. Bürokratlarına sahip çıkması beklenirdi, onu da yapmadı. Bu işler, masaya "kilit maketi" koyup basın toplantısı düzenlemeye benzemiyor demek ki... Keşke vaktiyle "kilit" değil, "tavır" koysaydı da, bütün bu sevimsiz işler başına gelmeseydi.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |