|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Geçtiğimiz cuma günü İskele Sancak'ta Ahmet Hakan, Le Pen olayını ele almıştı. Konuyu, iyi bilen uzmanlar, Milli Cephe (Le Front National) Genel Başkanı Le Pen'in programını özetlediler. Le Pen, idam cezasının yeniden tesisini istiyor; Fransızca dışında bir dilde eğitimin yapılmaması, Avrupa Birliği'nden çıkılması, polise ateş etme hakkı verilmesi, kaçak göçmenlerin ülke dışına çıkarılması gibi talepleri var. Globalleşmenin, Fransız sermayesini dışarıya kaçırdığını söylüyor. Nato'nun bir parçası olarak kalınmamasını savunuyor.
Karşı devrim çizgisi
Prof. Ahmet İnsel, Le Pen'in karşı devrim çizgisini temsil ettiğini, cumhuriyetin değerlerine ters düştüğünü izah etti. Nitekim, Alman işgali sonrasında kurulan Petain Hükûmeti, Fransız ihtilâlinin sembolü olan üç kelimeyi (özgürlük, eşitlik, kardeşlik) değiştirerek, "Çalışma, Aile, Vatan" sloganını benimsemişti. İşte Le Pen, biraz Hitler, biraz Petain çizgisinde görülüyor. 1991'de "Gaz odaları, tarihî bir ayrıntıdır" dediği için kıyamet kopmuştu. Mamafih, Yahudilerden daha fazla Arap ve İslâm dünyasına karşı. Le Pen, tedricen, varoşlardan ve işçiden bir süredir oy alamayan solun yerine geçti. Komünistlerin oyunun % 3.5'a düşmesinin temel sebeblerinden biri, fukara halkın oyunun Le Pen'in partisine kaymasıydı. Aslında sosyalistlerin oyunda önemli bir azalma meydana gelmedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda solun çeşitli fraksiyonlarına giden oy da hesaba katılınca, Jospin'in 1999 genel seçimlerindeki % 23 oranını muhafaza ettiği anlaşılıyor. Ve Le Pen ile Jospin arasında, 28 milyon oyda, sadece 400 bin fark mevcut. İşte, İskele Sancak'ta özetle yukarıdaki görüşler ortaya kondu; sonra sıra Türkiye'de Le Pen'in benzerlerini bulmaya geldi.
Oligarşik yapı ve Erdoğan
Le Pen ırkçı, şoven bir üslûba sahip; güvenliği ön planda tutuyor ve otoriter bir yapıyı savunuyor. En önemli sloganı: "Fransa, Fransızlarındır" Logosunun altında, "Türkiye, Türklerindir" diye yazan bir gazete, Le Pen / Erdoğan benzetmesini yapabiliyor. Oysa söz konusu yayın organı ile Le Pen'in vücut kimyası birbirini andırıyor. Aslında Türkiye'nin, bugünkü otoriter yapılanması, Le Pen'in getirmek istediği düzene benziyor. Ülkemizde Le Pen'in fikirleri, zaten iktidardaki fikirler. Türkiye'de özgürlükler tehlike olarak mütalâa edilmiyor mu? Demokrasilerin kendilerini savunma hakkından sürekli söz edilmiyor mu? Le Pen'in umacıları var. Peki ülkemizdeki rejim, yarattığı "iç düşmanlarla" otoriter yapısını güçlendirmeye çalışmıyor mu? Le Pen'in düşünceleri bizdeki hâkim sınıf ideolojisine uyuyor.
Peki acaba bazı yönleriyle Tayyip Erdoğan ile Le Pen arasında bir benzerlik kurabilir miyiz? Evet, kurabiliriz. Her ikisi de protesto oylarını alıyor. Her ikisi de, gücünü kaybeden sol partilerin yarattığı boşluktan yararlanıyor. Merkez'den ziyade, varoşları temsil ediyorlar. Ama Tayyip Erdoğan'ın karşı çıktığı düzen ile Le Pen'inki birbirinden o kadar farklı ki! Erdoğan, Türkiye'de geçerli olan oligarşik otoriter yapıya karşı çıkarken, esas itibariyle Le Pen zihniyetine savaş açmış oluyor. Halbuki Le Pen'in karşı olduğu, evrensel değerlere yönelen, demokratik hukuk devletini ve özgürlükleri benimseyen Fransa'nın bugünkü düzeni.
Kutuplaşma
AK Parti'yi marjinal göstermeye çabalayanlar, Le Pen'i bir fırsat olarak değerlendirdiler. Öte yandan derin bir kutuplaşma yaratarak, Tayyip Erdoğan'ı yalnızlaştırabileceklerini ve meşruiyetini tartışmaya açabileceklerini düşünüyorlar. Ama kutuplaşma ve korkuların tahrik edilmesi acaba ülkemizin yararına mı? Ülkeyi düşünen kim! Sonra... bu kaset aşısı, yapıla yapıla, insana bağışıklık kazandırır. Etkisi de tepkisi de azalır. Ayrıca umut edilenden farklı bir netice doğdu. AK Parti mitinglerinde kitleler meydanlara sığmıyor.
İki turlu sistem
Tayyip Erdoğan'ın önünü kesmek için düşünülen 2 turlu sistem çare mi? Birinci turda herkes kendi partisine oy veriyor; ikinci tura, belirli bir yüzdenin üzerinde oy alan partiler (Fransa'da % 12.5) kalıyor. Fransa'da, bir bölgeden tek bir adayın seçilmesine imkân veren dar bölge sistemi uygulanıyor. Böylece, yakın olan partiler, kimin adayı en yüksek oy almışsa ikinci turda onu destekliyor. Bu sistem, yüksek oy alan partilerin lehine çalışıyor. Çünkü, ikinci turda daima oyu yüksek olan aday destekleniyor. Gerçekten bir parti Le Pen'inki gibi marjinal fikirlerin sahibi ise ve cumhuriyetin değerlerini benimseyenler tarafından kökten red'ediliyorsa, ancak o takdirde, Fransa'da örneğine rastladığımız gibi, red cephesi onun tırmanışını engelleyebilir. Ama yaratılmak istenen imaja rağmen, kimse AK Parti'yi cumhuriyet ve rejim düşmanı olarak görmüyor. Bu yüzden ikinci turda Anap'ın, DYP'nin, BBP'nin, Saadet'in oyları büyük ölçüde AK Parti adaylarına gider, hatta Erdoğan'ın geleneksel sol çevrelerde de destek bulması mümkündür. Türkiye coğrafyasında doğudan da, batıdan da, Trakya'dan da, Alevi'den de, Sünni'den de oy alıyor Ak Parti. Zaten, hangi seçim sistemini benimserseniz benimseyin, oyu % 5'ler seviyesinde kalan partileri iktidara taşıyamazsınız. Kaldı ki, bugün tehlike olarak ilân edilen akımın baş temsilcisi Milli Selamet Partisi ve Erbakan, defalarca iktidar ortağı oldu. Erbakan ve arkadaşları yıllarca hükûmet içinde yer aldılar. Önce Ecevit'in CHP'si ile koalisyon kurdular, sonra da Demirel'in Adalet Partisi ile. Tayyip Erdoğan o kaynaktan çıkmakla beraber, kendisine daha farklı bir istikamet çizdi; merkeze kaydı. Şimdi, egemenler istiyor diye, karşısında bir red cephesi oluşturmak mümkün değil. Onu, marjinal gibi göstermeye çalışanlar, Le Pen zihniyetinin Türkiye'deki esas temsilcileri.
RTÜK Yasası
Eski kasetlerle AK Parti'nin yasaklanabileceği havasını yaymaya çalıştılar. Zaman aşımını ve erteleme yasasını gözardı ederek, hukuken Erdoğan'ın önünün kesilebileceğini yazdılar. Bir siyasetçinin durup dururken 146'ncı maddeden yargılanmasını bile içlerine sindirdiler. Gerçekten de Erdoğan idam edilmeli! Çünkü RTÜK Yasası'na karşı. Bakalım, toz duman arasında, bu hafta RTÜK Meclis'e gelecek mi? Oyları tırmanan bir AK Parti, yasayı engellemeye çalışırken, baraj altında kalan iktidar partileri, medya patronunun damgasını taşıyan ve onun üstün iradesini temsil eden bir kanuna olumlu oy verme cesaretini (cüretini) gösterebilecekler mi? Zaten Anayasa Mahkemesi bu kanunu Anayasa'ya aykırı bulacaktır. (Cumhurbaşkanı'nın veto gerekçeleri o kadar sağlam ki) Parlamento'nun itibarını iyice ayağa düşürme pahasına, acaba kimler kanun tasarısını destekleyecek? Bütün baskıya rağmen, yıllardır, RTÜK Kanunu geri püskürtülebildi. Geçen yasama döneminden itibaren, bazı medya patronlarının, sahtekârlıklarını legalize etme çabaları devam ediyor. "Biz kanuna uymayız, kanun bize uysun" Gerekçeleri: "Bu kanun zaten uygulanmıyor. Bari değiştirelim" Sırtını halka dayayan kararlı bir hükûmet gelsin, öyle bir uygulanır ki!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |