T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Politik kader arkadaşları

Necip Fazıl Kısakürek'in "Rüya gördüğü için insana en yakın hayvandır" dediği ata duyduğu sevgi meşhurdur. Gençliğinde çok ata bindiğini de anılarını okuyanlar bilir. Yine de, yeni baskısı 'bd yayınları' tarafından yapılan 'Ata Senfoni' adını taşıyan bir kitaba imza atmış olması bazılarınca yadırganmıştır. Oysa dikkat edilmiş olsa, 'Ata Senfoni'nin ilk baskısının üzerinde "Türkiye Jokey Kulübü tarafından tab' edilmiştir" diye bir not bulunduğu görülecektir. Necip Fazıl, para sıkıntısı çektiği günlerde, kulübün yıllarca başkanlığını yapmış Dr. Sadık Giz'in siparişiyle kaleme almıştır o kitabı...

Adnan Menderes'in yakın arkadaşı olan Dr. Sadık Giz, DP döneminde İzmir milletvekilliği yapmıştı. Şimdilerde "Mehmet Ali Bayar'ın gittiği her yerde hemen arkasındaki kır saçlı, yakışıklı zat" olarak karşımıza çıkan Aydın Giz'in adını, Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde, 'Dünya Ekonomik Forumu' toplantılarını izlemek üzere Davos'a gittiğimde duymuş, "Acaba hemşehrim Dr. Sadık Giz'in nesi oluyor?" merakına düşmüştüm. Zürih'in Dolder Oteli'ndeki muhteşem ziyafetleri düzenleyen 'Türkiye-İsviçre İşadamları Derneği'nin başkanı olan Aydın Bey'in "Avrupa kökenli Türkiyeli bir Hıristiyan" olduğunu o günlerde öğrenmiştim. Tabii, Dr. Sadık Giz'le akrabalık ilişkisi bulunmadığını da...

Aydın Giz, Turgut Bey'den sonra başbakan olarak Davos'a yolu düşen Süleyman Demirel'in de yanındaydı. Cem Boyner parti kurmaya karar verdiğinde en yakınında yine Aydın Giz vardı. Şimdilerde M. Ali Bayar'ın, "En yakınımdakiler" diye tanıttığı üç kişiden biri olmasını, bu sebeple, hiç yadırgamadım. Diplomasi mesleğini politika uğruna terk eden Bayar'ın hoşgörüsünün boyutlarını bilmeden, "Babamın memleketi Adapazarı'na gidip cuma namazı kılacağım" dedi diye kendisini 'afaroz etmeye' kalkışanlar utansın...

Bayar'ın hoşgörü sınırları, geçmişte Mıgırdıç Şellefyan'ı İstanbul'dan milletvekili seçtiren Menderes'ten bile daha geniş. Menderes'in işadamı Şellefyan'ı aday gösterdiği yıllarda, İstanbul'da 200 bine yakın Ermeni yaşıyordu; bu da epey bir oy demekti. Hıristiyan bir işadamı olan Aydın Giz'i yanına alan Bayar, bunu, hiçbir oy hesabına sapmadan, kendiliğinden yapıyor...

Bayar konusunu işlediğim dünkü yazımda, bir yerde, kendisinin 'kader arkadaşı' seçtiği kişilerden söz ederken, "Dahası da var, ama şimdi söylemem" demiştim ya, o küçücük cümle bütün gün başıma dert açtı. Nereye gitsem, kiminle görüşsem "Daha kim var?" sorusuyla karşılaştım. Oysa, Ankara'da gazetecilik yapanlar, "Mehmet Ali Bayar" denildiğinde akla ilk gelen ismin henüz tedavüle girmediğini biliyorlar...

Şaşıracağınıza, belki de şok olacağınıza eminim, ama artık daha fazla ağzımda geveleyemem: Görev süresi bittiğinde Bayar'ın en yakınında yer alması beklenen kişi YÖK başkanı Prof. Kemal Gürüz...

YÖK başkanlığı sırasında sergilediği icraat sebebiyle kendisine 'farklı bir kimlik' atfedilen Kemal Gürüz, meslektaşları tarafından 'sağcı' bilinir. Süleyman Demirel'in "Bizim Hakkı Hoca'nın oğlu" demesi, yıllarca sahalarda düdük çalmış çok ünlü bir hakem olan babası İzmirli Hakkı Gürüz'ün 'sağcı' bilinmesindendir. Hakemliği bıraktıktan sonra Tercüman'da futbol değerlendirmeleri yazmıştı Hakkı Bey...

Kemal Gürüz yıllarca Ankara Üniversitesi rektörlüğü yapmış Prof. Tarık Somer'in asistanıydı. Tarık Somer ise, "MHP'ye yakın" bir bilimadamı olarak bilinirdi. Rahmetli Alparslan Türkeş'in yanında rahatlık hissettiği sayılı bilimadamlarından biriydi... TÜBİTAK ve YÖK başkanlığı dönemlerinden de bilindiği üzere, Kemal Gürüz, hep 'devletten yana' bir öğretim üyesi olarak tanındı. Süleyman Demirel'in, cumhurbaşkanlığı döneminde onu göreve getirmesini ve giderayak süresini dört yıl daha uzatmasını bu ilişkiye bağlayanlar çıktığını hatırlıyorum.

Mehmet Ali Bayar irtibatı, özellikle görev uzatması sırasında, Prof. Kemal Gürüz'ün lehine çalışmış olmalı.

Sözün kısası, Ertuğrul Özkök'ten Hıncal Uluç'a "Desteğimizi çektik" diye ayağa kalkanlara, "En yakınlarım" diye tanıttığı Aydın Giz, Cem Duna ve Prof. Süheyl Batum'un kişilikleri yeterli 'ranseyman' teşkil etmiyorsa, ben buradan, "Mehmet Ali Bayar'ın en yakın arkadaşı YÖK başkanı Kemal Gürüz" diye ilân ediyorum.

Okurlar arasında, "Bu isimlerin yer aldığına 'sağ bir parti' denebilir mi?" itirazını seslendirecekler çıkabilir... Prof. Batum'un en yakışacağı yer Prof. Mümtaz Soysal'ın veya Gen. Osman Özbek'le Vural Savaş'ın kuracakları partidir. Yıllarca Türkiye'yi büyükelçi sıfatıyla AB nezdinde temsil etmiş Cem Duna'nın yakışacağı parti, ne bileyim, Mesut Yılmaz'ın ANAP'ı olabilir.

Bir dostum, "Kemal Gürüz'lü sağ parti mi olur?" diye itiraz etmeye kalkınca, "Bir düşün" diyerek sözünü kestim. Siz de düşünün. 15 yıldır başımızı ağrıtan bir büyük sorun bu yolla neden halledilmesin? SP ve Ak Parti, "Kim çözerse çözsün, siyasi mükâfatı da o partinin olsun" demiyor mu başörtüsü sorunu için; M. Ali Bayar, daha partisini bile kurmadan, sırf arkadaşlık hatırını kullanarak, bakarsınız 'geniş sağ kitlenin kahramanı' oluvermiş...

Başkaları ondan cuma namazına gitmemesini bekliyor, bense daha yolun başında başörtüsü sorununu çözmesini... Bakalım, M. Ali Bayar ikisi de eş değerde kolay ve kestirme olan yollardan hangisini seçecek?


30 Nisan 2002
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED