T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dövizdeki düşüşe sevinmeyin

2.5 aydan bu yana döviz fiyatlarında istikrarlı bir düşüş yaşanıyor. 1.650.000 liraya kadar yükselen doların fiyatı 1.450.000 liranın altına indi. Belirli çevreler dövizdeki bu düşüşü ekonomik programın ve Kemal Derviş'in başarısı olarak görüyor ve yansıtıyorlar.

Öncelikle belirtilmesi gerekir ki dövizde yaşanan düşüşü başarı gibi sunmaya çalışmak büyük bir cehaletin ürünüdür.

Dövizdeki düşüş, İMF ve diğer uluslar arası kuruluşların Türkiye'ye vermeyi taahhüt ettikleri kredi ile desteklenen 2002 yılında uygulanacak kur politikasından kaynaklanmaktadır.

Görünürde Türkiye'nin 2002 yılı finansman ihtiyacı karşılanmıştır. Türkiye'ye verilen taahhütler esas alındığında 2002 yılında iç ve dış borçların döndürülmesinde problem yaşanmayacaktır.

Problem yaşanmaması için, dilimler halinde verilecek İMF kredisinin akışında bir kesinti ve aksama olmaması gerekir. Bir başka ifade ile kredi dilimlerinin ödenmesinde ortaya çıkabilecek bir sıkıntı halinde Şubat krizinden daha ağır ve tahrip edici bir ortamla karşı karşıya kalınacaktır.

Söz verilen finansman imkanları borçların çevrilmesine yetecek kadar ve asgari seviyede tutulmuştur. Kredi akışında meydana gelebilecek küçük miktarlı bir aksama dahi dengeyi bozabilme imkanına sahiptir.

Döviz neden düşmektedir?

Yukarıda da belirildiği gibi dövizdeki düşüşün nedeni 2002 yılında uygulanacak kur politikasında gizlidir.

Hükümet içinde bulunduğumuz yılda döviz kurunda ortalama % 24 oranında bir artış beklemektedir. Buna Hükümet'in kur hedefi de diyebilirsiniz.

31.12.2001 tarihindeki 2001 yılının kapanış kuru baz alınırsa, 2002 yılı sonunda dolar kuru % 24'lük bir artışla yaklaşık olarak 1.780.000-1.800.000 TL civarında olacaktır.

2002 yılına ilişkin enflasyon tahminlerinin asgari % 45-50 olduğu göz önünde bulundurulursa dövizdeki düşüşün ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır.

Dövizin yıl boyunca artışı % 24, enflasyon oranı ise % 50. Böyle bir tablo karşısında dövizi olanların TL'ye geçmeleri beklenir. Zira, bu rakamlara göre döviz TL karşısında reel olarak kayba uğrayacaktır. Bunu düşünen bir çok kişi dövizini TL'ye dönüştürerek bankaya yatırmaktadır.

2002 yılında uygulanacak kur politikası, 2000 yılında uygulanan kur politikasının bir benzeridir. 2000 yılında Merkez Bankası, 1 dolar ve 0.77 Euro'dan oluşan kur sepetinin en fazla % 20 oranında artacağını taahhüt etmiş ve bu sözünde durmuştu. TÜFE cinsinden enflasyon oranı ise % 40 civarında gerçekleşmişti. Enflasyon oranı devalüasyon oranının 2 katı daha yüksek oranda vuku bulmuştu. Sonuçta TL aşırı değerlenmiş ve bilinen sakıncalar ortaya çıkmıştı.

Hükümet'in 2002 yılına ilişkin kur ve enflasyon hedefi döviz artışının nedenidir. Hükümet'in hedefine göre dövizdeki reel gerileme olacağı beklentisinde olanlar dövizlerini bozdurmaktadırlar. Dövizdeki talep azalması dövizin fiyatını düşürmektedir.

Bu politika bilinçli olarak tercih edilmektedir. 2000 yılındaki gibi sıcak paranın Türkiye'ye getirilmesi hedeflenmektedir. Bunun olabilmesi için de gelecek olan sıcak paraya yüksek reel faiz ödenmesi gerekir. Aksi halde sıcak para gelmez.

2002 yılında kamunun borçlanma maliyet rakamlarına bakıldığında konu netlik kazanır. Hükümet, 2002 yılında Hazine'nin borçlanma maliyetinin ortalama % 70 civarında olacağını tahmin etmektedir. % 24 oranındaki devalüasyon oranı ile karşılaştırıldığında Devlet'in borçlanması karşılığında döviz bazında % 35'in üzerinde reel faiz ödeyeceği ortaya çıkar.

Yüksek reel faizden sadece yabancı sermaye değil aynı zamanda yerli büyük sermaye grupları da faydalanacaktır.

Bu politikanın uygulanabilmesinin temel şartı dövizin fiyatının düşük tutulmasıdır. İşte son günlerdeki dövizdeki düşüşün nedeni budur.

Döviz bozdurulmalı mı?

Yukarıdaki açıklamalardan eldeki dövizlerin bozdurulmasının karlı olacağı gibi bir sonuç çıkabilir. Ancak bu doğru değildir. Biz bu konudaki daha önceki görüşlerimizde ısrar ediyoruz. Bunun birkaç nedeni var.

Birincisi, düşük kur politikasının yıl sonuna kadar sürdürüleceğinin garantisi yoktur. İpler tamamen İMF'nin elindedir. İMF şu veya bu şekilde kredi akışını kestiği taktirde dövizin fiyatı hızla yükselir.

İkincisi ise baskı altına alınan dövizin er veya geç patlama yapacağıdır.

Dövizdeki reel düşüş bir taraftan ihracatın büyümesini engellerken diğer taraftan ithalatı kamçılayacak ve cari işlemler açığı büyüyecektir. Nitekim, İMF'ye gönderilen son niyet mektubunda 2002 yılında cari işlemlerde açık olacağı ve bu açığın sonraki yıllarda büyüyeceği öngörülmektedir. Cari işlemler açığına paralel olarak dövize olan talep artacaktır.

2000 yılında Merkez Bankası'nın taahhüdüne rağmen kur politikası sürdürülememiş ve Hükümet'in politikalarına güvenip dövizlerini TL'ye dönüştürenler büyük zararlara uğramışlardır.

Kısa vadeli spekülatif işlemler küçük tasarruf sahibini risk altına sokar. Yani, elindeki dövizi TL'ye çevirip banka veya finans kurumlarına mevduat yapı daha sonra tekrar dövize dönmek cazip gibi görünse de uygulanması kolay değildir. Dövize talep baskısı ortaya çıkınca faizler de yükselir, yüksek faizin cazibesine kapılan yatırımcı dövize geçiş yapmakta isteksiz davranır ve sonunda büyük ve ani bir devalüasyona yakalanır. Tıpkı 2001 Şubat'ında olduğu gibi.

Kolay para kazanma isteklerinizi bastırmanız orta vadede sizin lehinize olacaktır. Dövizin satın alma gücünde, iç piyasada kısa vadeli dalgalanmalar olsa dahi orta dönemde azalma meydana gelmez. Ruh sağlığınızın bozulmamış olması da kazanç hanenizde yer alır.

Hükümet adeta ateşle oynamakta ve ülkeden milyarlarca dolarlık döviz çıkışına yol açacak sıcak para politikasında ısrar etmektedir. İsminin 'dalgalı kur' olması bu gerçeği değiştirmez.


9 Ocak 2002
Çarşamba
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED