|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Başbakan Ecevit'in bir "işadamları ve basın ordusu" ile çıktığı "Amerika Seferi" ne yazık ki "eli boş dönülen" bir sefer oldu. Şimdi bazı işadamları örneğin TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy gibi işadamları Ecevit'in "Amerika Seferi"ne 10 üzerinden 10 vermeye devam ediyorlar. Bu gerçekçi bir tavır mı yoksa bazı "basın yalakalarının" yaptığı gibi bir "hükümete arka çıkma" hastalığı mıdır bilinmez. Başaran Ulusoy, Bush'un "Türkiye'nin güvenilir ülke olduğu" mesajının "çok önemli ve çok anlamlı" olduğunun altını çiziyor ve sırf bu mesaj dünyaya ulaştı diye Başbakan Ecevit'i tebrik ediyor. Biz de kendisini, bu "en önemli meseleye" parmak bastığı için tebrik ederiz Ama "hayal dünyasında gezinenleri" bir kenara bırakarak şapkamızı önümüze koymanın zamanı geldiğine de dikkat çekerim. Biz, "Amerika'nın en önemli müttefiki ve stratejik konumu nedeniyle vazgeçilmez bir ülke" değiliz. Bu son "Amerika Seferi" bu durumu açık ve seçik gözümüze soktu. Eğer bazı "iyi niyetliler" bu durumu "anlayamıyor" ya da değerlendiremiyorlarsa bunda onların suçu yok. Gözlerini kör eden "kendi şirketleri ile hükümet arasındaki ilişkiler" oluyor ve böyle hareket etmek zorunda kalıyorlar. IMF'den beklenen 10 milyar dolarlık kredinin "bedelinin çok ağır olacağı" daha Amerika'ya varır varmaz ortaya çıktı. Ecevit Amerika'ya giderken özellikle "Irak Sorununu" elindeki en büyük koz olarak tutuyor ve bu sorunu "müzakere masasına" getirdiğinde, Amerika'nın "kesenin ağzını açacağını" tahmin ediyordu. Artık "askeri borçlar silinecek", Körfez Savaşı'nda zarar eden ve 40- 50 milyar dolar "içeri giren" Türkiye, yapılacak "muhtemel bir Irak Operasyonu"nda bu zararlarını karşılayacağı gibi, kâra da geçecekti. Bu "beklenti" bile bizim hükümetin "dünyadan habersiz" olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Amerika'daki Bush- Ecevit görüşmesinde Irak konusu masaya bile konulmadı. Zaten bu görüşmede masaya konulan önemli hiçbir şey olmadı. Olan tek şey TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy'u sevindiren açıklama oldu. Bush, Amerikan vatandaşlarına yaptığı açıklamada "Türkiye güvenilir bir ülkedir" dedi. Bizim Başbakanımız Bülent Ecevit de bu açıklamayı "Amerikalılar için, Türkiye'ye konan seyahat yasağı kalktı" şeklinde algılayarak hepimizi hayrete soktu. Şimdi yeniden şapkamızı masanın üzerine koyalım ve bir kez daha vurgulayalım: Türkiye çok önemli ve çok değerlere sahip, insan kaynakları açısından çok zengin bir ülkedir. Türkiye kendi öneminin kavramayanlar tarafından yönetildiği ve yönetenlerin "eş dost kayırması" yüzünden ekonomide zor bir aşamaya gelmiş bir ülkedir. "Türkiye'nin kurtuluşu" IMF'nin elinde değildir, kendi elindedir. Türkiye kendi kurtuluşunu sağlayacak kadrolara da, birikime de sahiptir. IMF'nin sadece "kendi çıkarını" düşündüğü bir gerçektir. IMF programlarının uygulandığı ülkelerden sadece ikisinde, İsrail ve Bulgaristan'da başarılı olduğu, diğer ülkelerde "o ülkellleri yıkıma götürdüğü" bir gerçek olarak ortada duruyor. Zaten İsrail ve Bulgaristan'da "toplumsal mutabakat" sağlanıp, ülkenin özel koşullarına göre program hazırlandığı için başarılı olundu. Arjantin ise hepinizin malumu. IMF'nin "ülkeleri batırdığını" sadece biz değil The Wall Street Journal gibi dünyanın önde gelen ekonomi gazetesinde yorum yapan "ekonomistler" de söylüyorlar. Buna rağmen IMF'den borç alarak ekonomimizi "işler" hale getirmemiz şu aşamada kaçınılmaz bir gerçek. Ama alacağımız borçları, "yabancı bankalara borcu olan yerli bankalara" vermek de o kadar "aptalca" bir tutum olur. Yabancı bankaların borçları ödensin diye IMF'den alınan borçlar, bu ülkenin gelecek kuşaklarını ağır borç yükü altına sokacak bir tutumdur. Türkiye'nin iç ve dış borçlarını ödeyebilmesi için mutlaka ekonomisini üretken kılıp büyümeye geçmesi gerekiyor. İşte IMF o "fırsatı" bir türlü vermiyor. Türkiye'yi "bıçağın sırtında" tutmaya ve daima kendisine "muhtaç" olmasına özel gayret gösteriyor. Başta bankacılık sektörü olmak üzere Türkiye ekonomisinde iyi giden doğru dürüst bir sektör yok. En önemlisi Türkiye'de "kimsenin kimseye güveni" yok. Başta halkın bu hükümete güveni yok. Son Amerika seyahati, bazı "nezaket sözleri dışında" Amerika'nın da bu hükümete bir güveni olmadığını gösterdi. Türkiye'nin kurtuluşu daha önce de yazdığımız gibi "bu hükümetin değişip iş başına halktan destek alan yeni bir hükümetin geçmesiyle" ivme kazanacaktır. Bunun için de bir erken seçim kaçınılmaz oluyor. ar">İşte Sennur Sağlar'ın mektubunda "Almanya gerçeği" bütün çıplaklığı ile gözüküyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |