|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bülent Ecevit'in Amerika ziyaretine ilişkin, 'Eli boş döndü-Hayır, başarılı' tartışmasının taraflarının gözden kaçırdığı çok çarpıcı bir 'olgu' söz konusu: Irak'a karşı Türk ve Amerikan pozisyonlarının arasındaki belirgin fark. Bu fark giderilmediği takdirde: 1. Türkiye'nin Amerika ile 'stratejik ortak' olmasından söz edilemez; 2. Amerikan pazarı, Türk ekonomisine güç verecek biçimde esnetilemez; 3. Bülent Ecevit hükümetinin ve Türkiye'nin 'iç işleyişi'nin istikrarı tümüyle güvence altına alınamaz. Yani, Türkiye'nin Amerika tarafından 'siyasi ve ekonomik plan'da 'kollanması' büyük ölçüde, Türkiye'nin Irak konusunda Amerika ile birlikte 'eşgüdüm'üne bağlı. Yani, Türkiye olarak hem Irak'ta bir 'Amerikan harekatı'na karşı duracaksınız; hem de Amerika ile 'stratejik ortak' olacaksınız ve Amerika'nın Türkiye'ye 'ekonomik desteği'ne sonuna kadar güveneceksiniz… Bu, olmaz. Olamaz. Niçin olamayacağı Bülent Ecevit'in George W.Bush'tan aktardığı Saddam Hüseyin değerlendirmesinde apaçık ortada. Bülent Ecevit, Milliyet yazarlarına bu konuda şu açıklamayı yaptı: "Başkan Bush, Saddam konusunda çok sert, çok ağır sözler söyledi. O kadar ki… Saddam'la yaşayamam, onu yaşatmam anlamına gelecek sert ifadeler kullandı. Bu konuda çok kararlı bir tutumları var. Saddam'sız bir Irak'ın, demokrasiye geçmiş bir Irak'ın herkesin yararına olacağını düşünüyorlar." Daha ne desin? Amerika'nın Bağdat'taki rejimin 'istikbali'ne ilişkin 'bakış açısı' daha ne kadar açıkça ifade edilebilir? Buna karşılık, Ecevit'in 'National Press Club'ta (Ulusal Basın Kulübü) yabancı gazetecilere düzenlediği basın toplantısında, "Irak'a karşı bir harekat, Türkiye'ye katılsa da katılmasa da, Türkiye için felaket olur" sözleri, diplomatik açıdan bir 'basiretsizlik örneği' sayılmaz mı? Gerçi, Ecevit, "Bana ne Saddam'dan. Ben, Türkiye'nin çıkarlarını düşünürüm" de diyor ama, eğer bir gelişmenin 'kaçınılmaz'; bu durumda 'Saddam'ın bir vade içinde yıkılması'nın 'önüne geçilmez' olduğunu görüyorsanız, 'Türkiye'nin çıkarları'nı bu 'önüne geçilmez gelişme' ile 'uyumlu' hale getirdiğiniz ölçüde, o çıkarları en iyi biçimde korumuş olursunuz. Ama ne garip ki, Ecevit'in Washington temaslarına kendisi için '10 üzerinden 10' vermesine karşı çıkanlar, Irak konusundaki 'çelişkili tavır'a dikkat etmeden muhalefet olsun diye muhalefet yapıyorlar. Aslında, onlar Irak'a (ve Saddam'a) ilişkin özünde Ecevit'ten farklı düşünmüyorlar. Oysa, Türk-Amerikan ilişkilerinin ve 'stratejik ortaklık' hesabının 'püf noktası', Saddam… Bülent Ecevit, 'Amerikan askeri harekatının hiç konuşulmadığını', bunun Beyaz Saray görüşmesinde 'gündeme gelmediğini', 'Amerikan Yönetimi içinde Irak tartışmasının devam ettiğini' söylerken doğru söylüyordu. Gerçekten de, Saddam'a ilişkin olarak 'ne zaman ve nasıl' sorusunun cevabı henüz Washington'da verilmiş değil. Ama, Bush'un yukarıda alıntılanan sözleri de, Ecevit'e iletilmiş bir 'sınav sorusu' idi ve Ecevit'in bu 'sınav'dan '10' alarak çıktığını düşünmek hayaldir. O yüzden, ekonomiye ilişkin Amerikan 'vaadleri'nin de 'muğlak' olması anlaşılabilir bir şeydir. Gündüz Aktan, dünkü Radikal'de Neşe Düzel ile yaptığı tam sayfalık röportajında tek bir yerde 'doğru' konuşuyor. O da şu bölüm: "Türkiye'nin Amerika'dan haklı beklentileri var. Birincisi ekonomik. Amerika ile Avrupa Birliği arasında bir ticaret rejimi var. Türkiye Gümrük Birliği'ne dahil olduğu halde, Amerika bunu Türkiye'ye uygulamıyor. Bu haksızlığı düzeltmesi lazım. İkincisi, Amerika ile stratejik işbirliğinden, stratejik ortaklığa geçtiğimiz söyleniyor. Stratejik ortaklık, Amerika ile her konuda, özellikle bulunduğumuz bölgede birlikte hareket edebilmek demektir. Bu ortaklığın yerleşmesi için Irak konusunda testten geçmesi gerekiyor. Çünkü iki ülke Irak konusunda henüz anlaşmış değiller. Aralarında görüş ayrılığı var." Türkiye, Amerika'nın 'stratejik ortağı' olmayı arzuluyor. Böylece, ekonomisini kurtarmayı ve hatta AB'ye karşı etkili bir 'denge' elde etmeyi kurguluyor. Amerika da, Türkiye'yi 'stratejik ortak' olarak görme arzusunda. Ancak, bu karşılıklı arzular, tarafların henüz bir 'stratejik ortaklık' noktasında buluştuğunu göstermiyor. Karşılıklı 'niyetler'i ifade ediyor. 'Kuvveden fiile' geçilmesi, Irak konusunda politikaların örtüşmesiyle mümkün. Henüz, oraya gelmedik. Bu arada Ecevit, Bağdat'a BM silah denetçilerini tekrar kabul etme çağrısı yaptıklarını da açıkladı. Cevabın olumsuz olduğuna kuşku yok. Kaldı ki, BM silah denetçilerinin Bağdat tarafından bir 'taktik manevra' ile kabulü, aslında, Saddam rejimine 'meşruiyet kazandırma' anlamına gelecek. Bağdat'taki 'sorun', çok daha derinlerde. Bağdat'taki sorun, 'iflah olmaz' olduğuna inanılan bir rejimin işbaşında olması. Dünyanın ikinci büyük petrol rezervlerine sahip bir ülke, petrol geliriyle saldırgan amaçlar güdebileceğini kanıtladı. Kitle imha silahları ve nükleer silah üretiyor. Bu silahların başta Amerika, birçok ülkede bulunduğunu ileri sürmek yetmiyor. Zira, Irak, bunları hem komşusu İran'a, hem de Halepçe'de kendi vatandaşlarına karşı kullanabileceğini gösterdi. Kuveyt'i işgal etti. İran'a saldırdı. Saddam, Türkiye için ise, hangi 'hisleri' beslediğini 1990'da dönemin başbakanı Yıldırım Akbulut'a anlatmıştı. Böyle bir rejimin Ortadoğu'nun en hassas stratejik noktasında varlığını sürdürmesi, gerek 'bölge istikrarı' ve gerekse 'uluslararası sistem' açısından tehlikelidir. 11 Eylül sonrasında, bu haydi haydi geçerlidir. Dolayısıyla, bu 'rejim'in bertaraf edilmesi, en başta çevresi açısından yararlıdır. Bu rejimin bertaraf edilmeye çalışılacağı bir dönem için, Türkiye'de ekonominin (ve turizmin) olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Ancak, Saddam'ın devrilmesinden sonra Türkiye'nin önüne büyük ufuklar açılması da kaçınılmazdır. Bu nedenle, 'stratejik ortaklık', Amerika ile birlikte Türkiye'nin çıkarlarının -harekat sırasında ve sonrasında- en 'optimal' biçimde korunması tasarlanarak, Saddam'ın devrilmesinin planlamasını 'ortak' biçimde yapılmasını gerektirir. Ecevit, Bush'la bunu yaptı mı? Türkiye, gerçekten, Amerika'nın 'stratejik ortağı' mı? Galiba, Türkiye, 'AB aday üyesi' olduğu gibi, şimdilik, ABD'nin 'aday stratejik ortağı'…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |