T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Zalimin zulmü varsa...

Bu ülkede yaşayanlar, yukarıdaki yedi hecelik ibare, kendilerine söylendiğine, onu nasıl tamamlayacaklarını bilirler ve kalan yedi hecelik ibareyi ekleyiverirler: "Mazlumun Allah'ı var!"

Bu atasözü, durup dururken ortaya çıkmadığı gibi, söylenmesi ya da hatırlanması da durduk yerde olmuyor. Vicdanımızı adına "zulüm" demekten başka çare bulamadığımız derecede rahatsız eden bir haksızlıkla karşılaştığımızda, "Bu bir zulüm!" diyoruz ve o zulmü işleyen kimseye de "zalim" adını veriyoruz. Zulme uğrayanın adı ise, "mazlum" oluyor. Tarihte de, günümüzde de "zalim" olmakla "mazlum" olmaktan başka seçeneğin bulunmadığı durumlarda "mazlum" olmayı seçenlerin sayısı, "zalim" olmayı seçenlerden fazladır, sanıyorum. (Bu bir sanı, belki de yanılıyorum.)

Zulüm sözcüğü, bir şeyi hak ettiği yere koymamak -ya da tersinden söylersek- bir şeyi hak etmediği yere koymak anlamına geliyor. Sözcüğün türevlerinden biri de "zulmet". Zulmet karanlık demek. Karanlık, eşyanın hak ettiği yere konmasını güçleştiren bir ortam oluyor ve zalimler, karanlığı seviyorlar. Gerekirse, aydınlığı örtmek ya da perdelemek için olmadık hilelere başvuruyorlar. Kurt, dumanlı havayı seviyor.

Zalim, zulmünü işlerken Allah'ı yok sayma ya da görmezden gelme psikolojisi içinde olmalıdır. Çünkü Allah, mutlak hakkın, mutlak adaletin kaynağıdır. Ahlâk dediğimiz kurumu, vicdan dediğimiz melekeyi, iyilik dediğimiz değeri, bu kaynaktan kopararak anlamlandırmamız, neredeyse imkânsızdır.

Kur'an-ı Kerim'de insanın kendi nefsine zulmetmesinden sıkça söz edilir. Başkalarına yapılan zulümler de bir bakıma kendine zulmetmenin bir türevidir.

"Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah'ı var." sözünü edilgen bir yaklaşımla yorumladığımızda, güncel koşullarda zulmetme gücüne ve imkânına sahip olanların er geç, bu gücü ve imkânı yitireceklerini, işledikleri zulümlerin karşılığı olan cezaya bu dünyada olmazsa öteki dünyada mutlaka çarptırılacaklarını düşünmüş oluruz. Böyle bir düşünüş boş ve anlamsız değildir. Ancak aynı sözü, daha etkin bir yorumla değerlendirmek de mümkündür: Mazlum, sadece kendisine zulmeden zalimin cezalandırılması için değil, zulmün ortadan kaldırılması için de, Allah'a yönelmek, sığınmak, O'ndan yardım dilemek yolunu tutabilir ve böylece hem kendisi için, hem de zulmü marifet sayan zalim için kurtuluş yolunu açabilir. Allah'ı ve dinini hesap dışı tutarak tatmin edici bir adalet sağlanabileceğini iddia edenler, derin bir aymazlık ve aldanış içinde değillerse şayet, şeytanla işbirliği içindedirler.

İnsanları Allah'ın kudretinden, hattâ varlığından şüpheye düşüren şeylerin başında; yeryüzünde zulümlerin hiç bitmediğini, zalimlerin çoğu zaman cezalandırılmak şöyle dursun alkışlanarak yaşadıklarını görmek gelmektedir. Bu bakış açısı; bir yanıyla öte dünyayı, Büyük Yargı Günü'nü, cenneti ve cehennemi göz ardı etmekte; bir yanıyla da insanın yeryüzünde Allah'ın halifesi olarak yüklendiği büyük sorumluluğu kavramada acze düştüğünü işaret etmektedir.


22 Ocak 2002
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED