T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Biz aradan çekilsek daha iyi olacak

Sizleri kendi dertlerimle meşgul etmek istemem. Ancak şahsi problemlerimi çözerken bulduğum orjinal formüllerden okuyucularımı mahrum etme hakkımı da kendimde görmüyorum.

İsterseniz saflığıma verin doğalgaz tartışmaları olurken ben çok rahat bir biçimde gelişmeleri izledim. Eh bir tarafta yerel yönetimler öbür tarafta merkezi yönetim geceyi gündüze katıp çözüm ararken elbette biz vatandaşları rahatlatacak bir formül bulacaklardı. Fiyatlarda indirim yapıldığında ben yine aynı saflıkla, "sosyal devlet böyle olur" dedim. Hüsnükuruntum bu ayın doğalgaz faturası gelinceye kadar devam etti. Ne yalan söyleyeyim ilk önce ödemem gereken miktarı 27 milyon 500 bin lira olarak gördüm. "Aşkolsun" dedim, "o kadar çaba boşa gitmemiş." Sonra geçen kış son faturanın 75-80 milyon civarında olduğunu hatırlayınca faturaya bir daha baktım. Bir sıfırı dikkate almamışım, fatura tutarı 275 milyon liraymış. İnanamadım, hane halkına gösterdim. Evde ödemem gereken miktarın 275 milyon olduğuna dair icma gerçekleşti.

Hani derler ya "felaket kapıya geldiğinde bir defa çalmaz". Ertesi gün elektrik faturası geldi. Ama Allah için AKTAŞ daha insaflı; 80 milyon lirayı yeterli görmüş. Arkasından su gelecek. O da 40 milyon civarında gelir. Üç kalem "lüks" tüketim malının toplamı 395 milyon ediyor. Birisini internete ayırdığımız iki telefonumuz var. Cep telefonunu da eklerseniz üçünün faturası da en az 55 milyon gelir. İşte aylık gelirimizden dört kalem ana ihtiyaç maddesi için devlete ödediğimiz para 450 milyon lira. Düşünebiliyor musunuz devletin bu fakirden tahsil ettiği para bir çok memuruna verdiğinden daha fazla. Hadi diyelim biz ailece ayağımızı yorganımıza göre uzatmadık, ceketle, paltoyla oturacakken evi gömlekle oturacak bir sıcaklıkta tuttuk, lüzumsuz ışıkları kapatmayı ihmal ettik. Allahaşkına devletin faturalandırdığı bu dört kalem masrafı büyük şehirlerde oturup da 250-300 milyondan daha aşağıya çeken var mı? Peki dünyada memuruna verdiği maaşın % 40ila % 70'ini yukarda saydığım dört kalem zaruri tüketim maddesine yapılan ödemeyle geri alan başka bir yönetim var mı? Kaldı ki daha bitmedi. Eğer kirada oturuyorsanız buna kira bedelini, kendi evinizde oturuyorsanız iki üç sene öncesinin kira bedeli kadar tutmaya başlayan emlak vergisini eklemelisiniz. Bitmedi işe giderken harcanan yol parasını, okula giden çocuğunuz varsa servis parasını da dahil etmelisiniz. Daha yemeye içmeye, giyinmeye sıra gelmemişti ki beni hafakanlar bastı.

Benim çok bilmiş oğlum perişan halimi görüp de sebebini öğrenince demesin mi: "Baba devlet kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alıyor. Böyle yapacağına maaş vermeyip bunlardan da para almasın, size de aylık yeme fişi dağıtsın daha iyi." Yüzüne nasıl bakmışsam, yanımdan hemen uzaklaştı. Sonra düşündüm, vallahi hiç de fena fikir değil. En azından köy-kent projesinden daha tutarlı. Niye olmasın, biz maaşı devletten alıp büyük kısmını doğalgaz, su, elektrik, telefon, emlek vergisi, çöp vergisi olarak yine devlete ödemiyor muyuz? Ödüyoruz. Bir diğer ifadeyle devlet, sağ cebindeki parayı bizim aracılığımızla sol cebine aktarmış oluyor. Böyle yapacağına parası sağ cebinde kalsın, memurlara hiç maaş vermesin, doğalgaz elektrik v.s. parası da istemesin, maaş yerine de aile fertleri sayısınca aylık yemek fişi dağıtsın.

Yemek fişi dediysem, hemen aklınıza özel lokantaların fişleri gelmesin. O devlete daha pahalıya mal olur. Demem şu ki gerek devlet Kızılay eliyle, gerekse belediyeler kendi imkanlarıyla yoksullara her gün yemek dağıtmıyorlar mı? İşte diyorum bu dağıtma işine memurları da katsa. Üç öğün mahalle aralarında memurlara servis arabalarıyla fiş mukabili yemek dağıtılsa, ya da belediyelerin Ramazan çadırları gibi her bölgeye çadırlar kurulsa da gidip orada yesek. Hani evlere dağıtılacaksa sokaklar şenlenir, "domates, biber, patlıcan"ın yanısıra "Yemek geldi, memurlara yemek haanııım!" seslerini de duyarız. Çadırlara toplanacaksak memurlar birbirlerini daha iyi tanır, sosyal ilişkilerimiz gelişir. Hem bu hükümetin "başarılı" yönetimi devam ederse nasıl olsa memurların önemli bir kısmı sonunda yardım kuruluşlarının yemek kuyruğuna girecek. Bari benim tavsiye ettiğim usule başvurulursa memurun gururu kurtarılmış olur. Çalışmam karşılığında devlet bana aynî ödeme yapıyor diye teselli bulur gariban.

Nasıl beğendiniz mi? Bu asırda köy-kent oluyor da bu niye olmasın, hemen dudak bükmeyin bir düşünün canım...


22 Ocak 2002
Salı
 
M.AKİF AYDIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED