T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Hakem hikayeleri

Epeyce bir zamandan beri süregelen "kabız futbol" bu hafta üç büyükler başta olmak üzere zirveye tırmandı. Dördüncü büyük ise ne acıdır ki, Samsun deplasmanında galip gelerek düşme hattından uzaklmaştı. Evet, bu sebeple Mehmet Ali Yılmaz acı acı konuşuyor.

Biz de madem ortada futbol yok; herkes hakemle uğraşıyor, Fenerbahçe-Galatasaray derbisini kimin yöneteceği her meselenin önüne geçti, öyleyse bu hafta "Hakem safâları"ndan bahseden bir masal anlatalım, biraz mizah yapalım dedik.

Üç hakemç ıktı meydâne..

Dördüncü de var tabii, lakin onu şimdilik göremiyoruz.

Hakemlerin çıkışı ile birlikte hoparlörlerden "Kadifeden kesesi" bütün kıvraklığı ile çalınmaya başladı. Matluba muvafık olarak orta yuvarlak üzerinde bir "çilingir sofrası" kurulmuş idi. Maçın başlama vuruşu üzerine hakemler yerlerini aldılar. Yoksa hakemler yerlerini aldıktan sonra mı başlama vuruşu yapıldı. Her neyse. Yün yatak, atlas yorgan, kuştüyü yastık.. Bermutad yangelinerek sâfa pozisyonuna geçildi. Her iki cihetten kale önü ve yanlarını kaplayan bostanlardan âlâ sebzeler ve meyveler devşirilmiş, türlü çeşitli yemekler ile kuş sütü, kuru üzüm tedarik edilmiş idi. Bu sırada oyuncular ellerinden geleni geri koymuyor, meselâ onsekiz çizgisi üzerinde Saffet ile Rafet mudat kara-kucak oyunlarına yer veriyorlardı. Rafet Saffet'i kurtkapanına almaya çabalarken, kurnaz Saffet bir Maraş çangalı ile rakibini çimenlerin en çiçekli mıntıkasına deviriyordu.

Orta hakem mahmur gözleri ile yan hakemlerden birine: -Evladım bi-zahmet şu bayrağı kaldırıver de, görevliler bir miktar şalgam suyu tedarikine baksından, kebaplar fazla acılı geldi, diyor...

Yan hakem kandilli bir temennâ ile

-Emredin sultanım, diye cevaplıyor onu...

Tam bu sırada top denilen yuvarlak tıngır-mıngır kale denilen üç kalas-bir hevesten ibaret menzile doğru ağır ağır seyretmiyor mu?

Eh, seyircilerin de elleri armut toplamıyor ya... Basıyorlar şamatayı... Bayraklar sallanıyor, fişekler atılıyor, alkıştan yer-gök inliyor...

Orta hakemimiz yerinden bir parmak doğrularak:

-Bre nedir bu!.. Donanma seferden mi geliyor diye işkilleniyor...

Yan hakemler telaşla sağa-sola bakınırken, dördüncü hakemimiz alı al, moru mor çıkageliyor..

Usul üzre diz vurup selamını verdikten sonra:

-Efendimiz, müjdeler olsun, bir "gol" olmuş, diye günün haberini patlatıyor...

Orta hakem çakırkeyf bir bakışla:

-Yaaa... Allah, Allah... Demek bir "gol" olmuş... Atana, attırana mübarek olsun... Derhal gelirler hanesine kaydedilsin... Diye buyuruyor...

Ardından çavuş üzümü salkımında harelenen su damlacıklarına dalıyor...

Köşegönderine yakın bir alanda, birkaç oyuncu birbirine girerek bir trafik kazasına sebebiyet veriyorlar... Keyiflerin gıcır olduğu bir demde olacak şey mi yani. Derdest edilerek derhal Federasyon'un kapısına postalanıyor... Maç bitip seyirciler dağıldıktan sonra o günkü cümbüş bu defa televizyonlarda "gecenin rengi" olarak sabaha kadar devam ediyor.

Afiyet olsun!..


12 Şubat 2002
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED