|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yıldan yıla -hatta aydan aya- paranın hükmü azaldığı için, kanun ya da yönetmeliklerle alt ve üst sınırları belirlenmiş cezalar, zaman geçtikçe komikleşebiliyor. Açıklanan bir mahkeme kararının sonuna doğru "Oniki milyon lira ağır para cezasına çarptırılmasına..." şeklinde bir cümle ile karşılaşıldığında, o ağırlığın nereden kaynaklandığını kimse anlayamıyor. Acaba ağırlıktan kasıt, sözkonusu cezanın "madeni para" ile ödenmesi midir diye düşünmek mümkün. Sekiz, on ya da oniki milyon lira olarak kesilen "ağır" para cezalarının, madeni paraların en ufağı olan 25 bin liralarla ödendiğini varsayalım, kâğıt paraya nazaran epeyce ağır olacaktır. Hesap edelim, 480 tane 25 binlik. İsterseniz, manda gözü kadar 50 binliklerle ödensin; o zaman da 240 tane... Enflasyon denen nane, paramızın değerini kemirdikçe, cezaların caydırıcılığı kalmıyor. Bunu önlemek ve cezaları günün şartlarına göre ayarlamak amacıyla, arada bir cezalar artırılıyor. Alkollü araç kullanmanın cezası 83 milyon lira. 15 de ceza puanı alıyor sarhoş sürücü. Uyuşturucu veya keyif verici madde alarak araç kullanmanın cezası ise 335 milyon lira ve 6 ay hapis. Yılmaz Çamlıbel, "Kervan Yürüyor" adıyla yayımlanan anılarında Doğu Beyazıt'taki bir arkadaşından bahsediyor. Çok içen birisiymiş arkadaşı. İçti mi fena içermiş. Kendi içtiğiyle yetinmez, Kuvi adını verdiği atına da içirirmiş. Yanından ayırmadığı tüfeğinin canı çekmesin diye onun da namlusundan boşaltırmış içkiyi. Bir öğle vakti Doğu Beyazıt'ın ana caddesinde atıyla dörtnala giderken, bir yandan da şöyle bağırıyormuş: - Kaçın ey ahali!.. Ben sarhoş, Kuvi sarhoş, silahım da sarhoş!.. Ne derler böyle durumda; "içki bu, şişede durduğu gibi durmaz". Polis, durdurup Çamlıbel'in arkadaşına ceza yazdı mı yazmadı mı, orasını bilmiyoruz da, bizim bir arkadaşımızın başından geçen "fıkra gibi" olay, ilginizi çekecektir sanıyorum. Mevlana İdris, bir akşam vakti İstanbul'da arabasıyla giderken trafik polisleri durdurur. "Huzur Operasyonları" çerçevesinde "rutin kontrol". Trafik polisi yaklaşıp iyi akşamlar diledikten sonra "üfler misiniz?" diye sorar. "Tabii" der Mevlana ve yanındaki ney'i çıkartıp üflemeye başlar. Polis, şaşkınlık ve sinirle tepki verir: - Git işine kardeşim, bela mısın nesin! Böyleyken böyle. Mevzumuzu bitirirken, "son söz" kabilinden bir iki kelam edelim. Cezalar caydırıcı olmalıdır ve içkili araç kullanmak hem sağlığa hem keseye zararlıdır. İçki, şişede durduğu gibi durmaz. Bunu söylemiştik ama olsun, tekrarında beis yok. Ve son kısma dair bir not: Neyden zarar gelmez, neyzenden bela olmaz. Fakat söyleyin Alllah aşkına, bir trafik polisinin "üflemenizi" istediği şey, ney midir?
"Asansör vergisi" almayı akleden dahilere yeni fikirler
Paspas vergisi
Yunuslar ve insanlar
Bazı yunusların 50 kelimeye kadar İngilizce kelime kullanabildiği rapor edildi ama hiç bir insanın "yunus" gibi konuşmayı öğrenmediği de belirtildi.
Dünya malı
Peşinde koştuğunuz dünya ve nimetlerini idrak cihetiyle terkettiğiniz an, yani onlara lüzumundan fazla kıymet verip bağlanmadığınız zaman onlar sizin peşinizden koşacaklardır.
GENELLEME YAPAN HERKES APTALDIR.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |