AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Ben bu 'hafız'da yok oluyorum

"Biz görkem ve makam için gelmedik bu diyara.
Kaderin cilvesi sonucu sığındık buraya aslında.
Yokluktan başlar bu yolculuğumuz, biz aşk menzilinin yolcularıyız.
Varlık diyarına varabilmek için bunca yolu kat ederiz biz."
Hafız

Zaman zaman dakikaların ritmiyle bir sonraki zamana doğru akarken bir an durup geçmişimize bakarız. Tutunamadığımız hayatın, gölgesine vurulduğumuz aşkların, varamadığımız sevdaların ağrısı bizi yakıp kül eder. Ama biz yine de vazgeçmeyiz, kalabalıkların gözünde "yanlışmış gibi" duran aşklardan... İşte ben bu yüzden, hayatın yanlışmış gibi duran, rüzgarların sert estiği o harikulade kıyılarını seviyorum. Ve oyumu her zaman "aşka" veriyorum...

Hiç kimselerin geçmediği, kuşların bile şarkı söylemeyi unuttuğu bu kıyılarda, ansızın bir "hafız" düşüyor aklıma şimdi. O'nu nasıl tarif etmeliyim, hangi acının ya da hangi sevincin içinde saklamalıyım bilemiyorum. Ama bir şeyi çok iyi biliyorum, dizelerin içinden yüreğime bir deva gibi akan bu "hafız"ı ya da diğer adıyla "yağmur"u çok iyi saklamalıyım. Çünkü bu "yağmur nereye çiselerse oraya gerçek hayatı/hayatını taşır."

Çünkü bu yağmur, kuruyan derelerime baharı getiriyor, aşka da hayata da yeni bir anlam katıyor.

Çünkü, "dev çınarlar duramaz" onun selleri karşısında. Bu "yağmur"u tarife ne şiirler, ne şarkılar yetiyor, işte bu yüzden "aşka" teslim oluyorum. Ben bu "Hafız"da yok oluyorum...

Ona nereden baksam, "su güzeli meleğim" beni hep uçurumlarda buluyor. Bu yüzden ona uçurumların kenarından sesleniyorum, belki de "sesimin rengi" onu korkutacak ve beni bir "Ayet"le iki çift kiraz arasında kendi deliliğimle başbaşa bırakacak...

Ama ben her şeye rağmen onun limanlarına sığınıyor ve "su güzeli"ne kor ateşler içinde bir aşk sunuyorum. Belki de kalbinin bahçesinde ateşim hiç yanmayacak ve bu alev alev yanan güllerin dansında beni terkedip kendi uçurumunda, kendi "Hafiz"ının limanlarına sığınacak... Bense, o hafız bir gün benim limanlarımda demirler diye hep o uzak denizleri özleyeceğim.

"Küresel lanet"in tek tek bütün yürekleri teslim aldığı bir dünyada, yüreğimdeki ateşli selin esrikliğine gömüldüğüm anlarda, yani duygularımın özgür yüceliklere, acı ve sevincin birbirinden ayrılmadığı, ruhumdaki tüm kızgın ateşin ve gücün bir araya gelip tek bir aleve dönüştüğü gecelerde onu bir "aşk meleği"nin kanatlarında saklamak istiyorum. Hiç kimselerin erişemeyeceği kadar yükseklere hem de...

"Varlık diyarı"na varabilmek için nice "ateşten sınavlar"a hazır olmalıyım. Tıpkı bir dostumun cümlelerinde olduğu gibi "buluşma ve ayrılmanın sırlı noktası" bizi bekliyor.

"Hayat ve ölüm kol kola! Şefkat ve zulüm, sevgi ve nefret! Buluşma ve ayrılmanın sırlı noktası! Diriliş ve yok oluşun bir aradalığı! Ölüm içinde hayat ve hayat içinde ölümün tutsaklığı!"


3 Ağustos 2003
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED